Marmara, Selçuk ve Pamukkale üniversitelerinde öğrencilere verilen disiplin cezaları, YÖK Disiplin Yönetmeliği’ni gündeme getirdi.
Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, Marmara, Selçuk ve Pamukkale üniversitelerinin geçtiğimiz günlerde öğrencilerine verdiği disiplin cezalarını “Disiplin yönetmenlikleri 12 Eylül yasalarına göre düzenlenmiş, katı, baskıcı ve şiddete dayalı” sözleriyle eleştiriyor.
Konya Selçuk Üniversitesi’nde mahkemeleri devam eden ve biri tutuklu yargılanan dört öğrenci bu maddeye dayanılarak okuldan atıldı. Pamukkale Üniversitesi 6 Kasım’da YÖK’ü protesto eden beş öğrenciye ise bir aylık uzaklaştırma cezası verdi. Marmara Üniversitesi ise öğrencisi Mikail Boz, Dekan Yusuf Devran hakkında Ekşi Sözlük’e yazdığı bir yazı nedeniyle bir dönem uzaklaştırma cezası verdi.
Yeşildere, sorunun temelinde Yükseköğrenim Kurulu’nun (YÖK) bulunduğuna dikkat çekiyor. YÖK’ün yöneticilerin keyfi uygulamalarına dayalı bir disiplin yönetimine zemin hazırladığını ve bunun polisiye zihniyet olduğunu söyleyen Yeşildere soruyor “Bu çocukların maddi ve manevi kayıplarını kim ödeyecek?”
“Siyasi suç peşinde koşmak üniversitelerin işi değil”
İlk işinin öğrenciyi korumak olması gereken üniversitelerin savcı, yargıç gibi davrandığını söyleyen Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Koray Çalışkan ise “Bir öğrencinin hukuk mahkemelerinde ya da ceza mahkemelerinde yargılanırken, savcıların şüphelendiği suçlarda daha bir kesinlik arz edilmemişken üniversitenin kalkıp o iddia edilen suçlardan cezasını vermesini anlamak mümkün değil. Üniversitenin savcılık gibi, polis kuvveti gibi hafiyeleri mi var ki öğrenciler hakkında ‘yasa dışı örgüt üyesi olmak’ gibi bir hüküm verip, okuldan atabiliyor ” diyor.
Çalışkan’a göre siyasi suç peşinde koşmak üniversitelerin işi değil ve zaten üniversite yönetimlerinin bunun ayrımına varacak minimal olgunlukta olması gerekiyor.
Ancak siyasi meselelerde üniversiteler kararlarında iyi niyet göstermiyor. Çalışkan bunu şöyle açıklıyor: “Üniversite suçu tetkik edecek imkâna sahip mi? Siyasi suç işlenip işlenmediğini, yasa dışı örgüt üyesi olup olunmadığını üniversitede tetkik edemez. Burada kötü niyet vardır.”
“Delil yetersizse beraat ettirirsin”
YÖK Disiplin Yönetmeliği bahane gösterilerek öğrencilerin eğitim haklarının elinden alınması konusunda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak ise disiplin yönetmeliğinin 30 yıldır yürürlükte olduğuna dikkat çekti.
Altıparmak “Örgüt üyeliği meselesini mahkeme karar vermeden önce soruşturmacı saptadıysa disiplin konusunda bir karar vermeye engel yok. Ama sorun şudur ki, mahkemenin elindeki çok çeşitli tespit araçlarıyla, tespit etmekte zorlandığı bir meseleyi, bir disiplin soruşturmacısı nasıl bu kadar kolay sonuca vardırabiliyor?” dedi.
Öğrenci çalışma alanının düzenini bozuyorsa, bu disiplinin konusudur diyen Altıparmak açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bir öğrenci çalışma alanının düzenini bozuyorsa, bu disiplinin konusudur. Örgüt üyeliği de buna sebebiyet veriyorsa o örgüt üyeliği de disiplinin konusudur. Örneğin, örgüt mesela öğrencilerin okula giriş çıkışını engelliyorsa o da disiplinin konusudur.”
Mahkemenin ulaşamadığı maddi hakikate, üniversite nasıl bu kadar hızlı ulaşabiliyor diyen Altıparmak, “Neden öğrenciler hakkında açılan soruşturma onların lehinde değil? Delil yetersizliği varsa, o kişiyi beraat ettirirsin. Bunlar ceza veriyor” dedi.
Bianet
Sade Vatandas ya da Ogrenci
09 Şubat 2012 at 16:06
NEDEN ÖĞRENCİLERİN KÂBUSU OLSUN Kİ?
Suç işleyen öğrencilerin elbette YÖK Disiplin Yönetmeliği kâbusu olur. Suç işlemeyen öğrencilerin ise kâbusu da olmaz.
Disiplin Yönetmeliğini sulandırırsanız üniversiteleri 12 eylül öncesi militan öğrencilerin kurtarılmış bölgesi halinde de getirebilirsiniz.
sade insan - bilinçli öğrenci
09 Şubat 2012 at 18:58
Kayıt dışı ekonominin alıp başını gittiği, Gençler arasında işsizlik yüksek boyutlara ulaştığı, Açlık sınırının asgari ücretin 2 katı olduğu, Basılmayan kitapların toplatıldığı, kadınlara karşı şiddetin artık olağanlaştığı ve buna karşık medya tarafından güllük gülistanlık anlatıldığı bir ülke yeterince sulanmış görünmezse insanın gözüne, haliyle en temel demokratik ve insani haklarına sahip çıkan öğrencilere yönelik uygulanan orantısız cezalandırmalar uygun gelebilir “sade vatandaş” veya “Ogrenci”nin gözüne.