Bizimle İletişime Geçin

Editörün seçtikleri

İşte Fotoğrafın Ardındaki Gerçek

Yayınlandı

-

Star Gazetesi yazarı tarihçi yazar Cemil Koçak bugünkü yazısında “Tek-parti  devrinde Türkiye kendi başına küçük bir demirperde idi” dedi ve  “Atatürk’ün sofrasında 32 Kral ve 62 Cumhurbaşkanı oturuyor”  denilen fotoğrafın gerçeği yansıtmadığını söyledi.

 İşte Cemil Koçak’ın o yazısı:

Bütün kralların, kraliçelerin, imparatorların, cumhurbaşkanlarının, başbakanların tek parti döneminde Türkiye’ye geldiği, nasıl anlatmalı bilmem ki, sadece mitolojiden ibaret.

Tek-parti döneminde Türkiye dışa kapalı bir ülkeydi. Yabancı ülkelerle ve yabancılarla temas asgari düzeyde ve istisnaiydi. O derecede ki, Osmanlı döneminden kalma pasaport yasasının 1934 yılında geçirdiği değişiklik bu duruma örnektir. Bu değişiklikle pasaport harçları 50 kuruştan 25 liraya yükseltilmişti. Bu aşırı yükselmenin nedeni dış seyahatleri güçleştirmek ve azaltmak, böylece döviz sıkıntısını hafifletmekti. Ama bir başka faktör daha vardı; yurt dışına çıkışlar özendirilmek istenmiyordu. Kapalı kalmak ana tercihti. Yıllar sonra Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminde de benzer bir uygulama gündeme gelecektir; unutmayalım. O zaman da iki yılda bir yurt dışına gidilebiliyordu, yine döviz sıkıntısı yüzünden.

Yurttan çıkış zor

Cumhuriyet döneminin ilk kapsamlı pasaport yasası 1938 yılında kabul edildi. Türk vatandaşlarının yurt dışına çıkmaları ancak “kânun dairesinde serbest”ti. Yasaya göre, hükûmet savaş tehlikesi veya ülke güvenliğine dokunan diğer olağanüstü durumlar dolayısıyla vatandaşlarına pasaport verilmesini kısmen veya tamamen sınırlandırabilir ve yasaklayabilirdi. Diğer yandan, ülkeden ayrılmaları siyasî güvenlik bakımından sakıncalı olacağı İçişleri Bakanlığı’nca saptananlara pasaport verilmezdi. Türkiye’ye gelecek veya Türkiye’den gidecek olanlar, her geliş ve gidişlerinde pasaportlarını yetkili Türk makamlarına vize ettirmek zorundaydılar. Böylece pasaport verilirken yapılan denetim pasaportun kullanılmasından önce her defasında bir kez daha tekrar edilebiliyordu. Pasaport harcı benzer nedenlerle yine 25 lira olarak saptanmıştı.

Çıkacak kadar para olmalı

Yabancıların da Türkiye’ye girebilmeleri bazı koşullara bağlanmıştı; dilenciler, serseriler, deliler, yanlarında Türkiye’de on beş gün kalmalarına, daha sonra da ülkeyi terk etmelerine yetecek para bulunmadığı gibi, Türkiye’de kendilerini himaye edecek yakın akrabaları da bulunmayanlar, Türkiye’de yasalarla yabancılara yasaklanmış işlerden birini tutmayacağını kanıtlayamayanlar, transit geçişlerde yanlarında yeterli paraları ve gidecekleri ülkeler için vizeleri bulunmayanlar ile fahişeler ve kadınları fuhuşa sevk ederek geçinmeyi meslek edinenler, beyaz kadın ticareti yapanlar ülkeye giremezlerdi. “Türkiye Cumhuriyeti’nin emniyetini ve nizamını bozmak niyetiyle veya bozmak isteyenlere ve bozanlara iştirak ve yardım etmek maksadıyla geldiği sezilenler” de ülkeye sokulmazlardı. Hükûmet, savaş sırasında ve diğer olağanüstü zamanlarda memleketin bir bölgesini veya tamamını kapsayacak şekilde yabancı devletler tebası hakkında pasaport veya vizeye ilişkin kayıt ve koşullar koyabilirdi.

15 günden fazla kalmak imkansız

Yabancıların Türkiye’de ikâmetleri ise daha da ayrıntılı kayıt ve şartlara tâbiydi. 1938 tarihli yasaya göre; pasaport yasasına uygun bir şekilde gelen her yabancı için Türkiye’de ikâmet ve seyahat Türk yasalarıyla belirlenmiş koşul ve kayıtlar çerçevesinde serbestti. Yabancıların Türkiye’de izinsiz olarak on beş günden fazla kalmaları mümkün değildi. Yabancılar, vardıkları ilk yerleşim merkezinde yirmi dört saat içinde güvenlik güçlerine (polise ya da jandarmaya) başvurmak, hüviyetlerini kanıtlayarak, imzalı bir beyanname vermek zorundaydılar. Ülkede on beş günden daha fazla kalmak isteyen yabancılar, güvenlik makamlarından ikâmet tezkeresi almakla yükümlüydüler. İkâmet belgelerinin süresi iki aydan başlayarak iki yıla dek uzanabiliyordu. İkâmetlerini değiştiren yabancılar, durumu yine yirmi dört saat içinde yeni ikâmetgâhlarının bulunduğu yerdeki güvenlik makamlarına bildirmeliydiler.

Yabancıyı misafir eden yandı

Yabancıları misafir eden Türk vatandaşları da bazı yükümlülükler altına giriyorlardı: Oturmak için, misafirlik ya da herhangi bir amaçla yanlarına, evlerine ve idareleri altında bulunan yerlere herhangi bir yabancıyı kabul eden herkes yirmi dört saat içinde en yakın polis veya jandarma karakoluna o yabancı hakkında bir beyanname vermeliydi. Ancak hiçbir çıkar karşılığında olmayan ve süresi de yedi günü geçmeyen özel misafirlikler bundan istisna tutulmuştu.

Tek-parti  devrinde Türkiye kendi başına küçük bir demirperde idi

“Türkiye: ‘Ben ecnebi düşmanıyım, kat’iyen ziyaretçi istemem, memleketime adam sokmam, gelenleri de canından bıktırırım’ diye adeta bağırıyor. Bizde hâlâ vize Ankara’dan meselenin sorulmasına ve cevap alınmasına bağlıdır. Bizde bir ecnebinin her kaza hududunu değiştirdikçe, polise haber vermesi ve kaydolması icab eder. Kanunun aynen tatbiki lâzım gelirse, Eminönü kazasından Beyoğlu kazasına geçen bir ecnebinin ilk önce polise başvurması lâzımdır. Yoksa suç işlemiş olur, mahkemeye sevk edilir ve hapis cezasına uğrar. Dahiliye Vekaleti, kanunu ister istemez tefsire tâbi tutarak veya zaruri bir müsamaha göstererek, İstanbul içinde dolaşan bir ecnebi hakkında tâkibat yapmıyor. Fakat polise haber vermeden adalarda bir gece geçiren bir ecnebinin yakın vakitlere kadar başına gelmedik aksilik kalmıyordu. Denebilir ki, tek-parti devrinde Türkiye, kendi başına küçük bir demir perde âlemi manzarası almıştı. Ecnebi düşmandı. Ecnebi ile görüşen şüpheli bir adamdı.”

Ahmet Emin Yalman Vatan,(18 Mart 1949)

“Türkiye’nin Kapıları Seyyahlara Kapalıdır”

Hatta Ahmet Emin Yalman 1946 yılında Vatan gazetesindeki başmakalesinde, hâlâ bu tutumun değişmediğinden yakınıyordu. Yalman, bu sırada dahi yabancı bir ahbabının İstanbul ve Ankara’da polis takibinde yaşamak zorunda kaldığını, hele Anadolu’yu tanımak ve görmek için gittiği Bursa’da ise polisin kendisini izlemesine dayanamayarak, derhal İstanbul’a geri dönmek zorunda kaldığını yazmaktan kendisini alamıyordu. Yalman’a göre, artık bu tutumdan vazgeçmenin zamanı gelmiş de, çoktan geçmişti. Tuhaf olan nokta, bir yandan bu mevzuat yürürlükteyken ve yabancılara karşı polisiye önlemler gündelik uygulamalardan sayılırken; TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında Basın-Yayın Genel Müdürlüğü bütçesinin görüşülmesi sırasında (o sırada, Basın-Yayın Genel Müdürlüğü turizm ile de ilgileniyordu), turizmin önemi vurgulanıyor ve hatta turizmin “bacasız fabrika” olduğu yolunda benzetmeler dahi yapılıyordu. Milletvekilleri, hükûmetten turizm gelirlerinin artırılmasını istiyorlardı.

BU MASADA 32 KRAL 62 CUMHURBAŞKANI OTURUYOR!

Her şey yine internette bu fotoğrafla başladı; sürüyor. Atatürk’ün gayet yakışıklı bir sofra muhabbeti, sonunda aldı başını gitti ve yazımın alt başlığının propagandasına dönüştü. Neresinden tutup da düzeltmeli acaba? Öncelikle arkadakiler garsonlar; olsa olsa garsonun kralı olabilirler! Allahaşkına, hadi siyasî manzaradan habersizsiniz, hiç mi matematik dersi almadınız; rakamlar konusunda bari abartmayın; ama hayır, her şeyin muhakkak suyu çıkacak, genel kural bu oldu. Fotoğraftakilerin sayısı ile sınırlı kalın bari. Atatürk’ün tam karşısında solda genç Afet İnan hanım, bize bakıyor; Atatürk’ün hemen solunda İnönü. Diğer hanımlar da olsa olsa elçilerin eşleri. Ankara’nın kordiplomatik mensupları; davet için resmî üniformalarının içindeler. Madalyalar falan aksesuar kâbilinden, ama her madalyalı kişi de kral falan değildir ha. Her şeyi ciddiye alıp devam edelim: Tek-parti döneminde Atatürk bir kez olsun yurtdışına çıkmamıştı. Çünkü suikasttan endişe ediliyordu. İnönü başbakanken Sovyetler Birliği’ne ve İtalya’ya gitmişti; fakat Cumhurbaşkanlığı döneminde sadece bir kez Kahire’ye gitti. Zaten onun cumhurbaşkanlığı sırasında ziyaret edilecek ülke de kalmamıştı ki! Bütün Avrupa işgal altındaydı. Dahası, önemli politik şahsiyetler; mesela Stalin, mesela Mussolini, mesela Hitler, mesela Churchill, hiç Türkiye’ye gelmediler. Ama evet İngiliz kralı geldi, 1936’da.

Edward geldi. Fotoğrafta izliyoruz. Atatürk, İnönü, kral ve İngiliz elçisi. Yattalar. Kısa bir süre sonra tahttan aşkı uğruna feragat edecek. Ziyaret Türk-İngiliz ilişkilerinin yeniden sımsıcak olduğu döneme denk gelmişti. Artık İngiltere her taşın altından çıkan düşman ülke değildi; aksine dost ve müttefik olmuştu. Bu ziyareti sadece kralların ayağımıza gelmesi olarak yorumlamaya çalışanların Atatürk’ün sıkı İngiliz politikasına yöneldiği bu dönemi göz ardı etmeye çalışmaları ise dikkat çekicidir! Oysa Türkiye daha bu sırada, hatta daha da erken bir dönemde İngiltere ile birlikte olmaya başlamıştı bile. Ziyaret sadece bu gelişmenin sembolünü oluşturuyordu.

Okumaya Devam Et
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Editörün seçtikleri

TÜBİTAK’ın burs miktarları artırıldı

Yayınlandı

-

Yayımlayan

TÜBİTAK’ın araştırmacı, bilim insanları ve öğrencilere sunduğu burs miktarlarında artışa gidildi. Bakan Kacır, “Türkiye’yi dünyada en üst sıralara taşıyacak, bu ülkenin aydınlık geleceğini inşa edecek araştırmacı insan kaynağımıza yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz” mesajını paylaştı.

Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, TÜBİTAK Araştırma Destek Programları Başkanlığı (ARDEB), Bilim İnsanları Destekleme Programı Başkanlığı (BİDEB) ile Genel Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) tarafından desteklenen projelerde, öğrencilere yapılan burs ödemelerinin aylık üst limitlerinde artışa gidildi.

Buna göre, ön lisans veya lisans öğrencilerine verilen burs miktarı 4 bin liradan 4 bin 800 liraya yükseltildi. Yüksek lisans öğrencilerine verilen burs miktarı 13 bin 500 liradan 16 bin 500 liraya, doktora öğrencilerinin aldığı burs miktarı da 20 bin liradan 24 bin liraya çıkarıldı. Doktora sonrası araştırmacılara verilen burs miktarı ise 27 bin lira iken 32 bin lira olarak güncellendi.

Bu arada, BİDEB 2250 Lisansüstü Bursları Performans Programı’nda yer alan performans kriterlerine göre başvuru yapmaları durumunda, doktora öğrencileri 8 bin 700 liraya ve doktora sonrası araştırmacılar da 10 bin 500 liraya kadar performans ödemesi alabilecek.

“İnsan kaynağımıza yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz”

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır da sosyal medya hesabından konuya ilişkin paylaşımda bulunarak, “Bilim insanlarımıza, araştırmacılarımıza ve öğrencilerimize sunduğumuz TÜBİTAK burslarını artırdık. Türkiye’yi dünyada en üst sıralara taşıyacak, bu ülkenin aydınlık geleceğini inşa edecek araştırmacı insan kaynağımıza yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz. Milli Teknoloji Hamlesi hedeflerimizi yetişmiş insan kaynağımızla gerçekleştireceğiz” dedi.

Kaynak: trthaber.com4

Okumaya Devam Et

Editörün seçtikleri

3 Nisan’da isteğe bağlı yüz yüze eğitime geçiliyor

Yayınlandı

-

Yayımlayan

Fotoğraf: ensonhaber.com

YÖK, 3 Nisan itibarıyla üniversitelerde uzaktan öğretimle birlikte isteyen öğrencilere devam şartı aranmaksızın sınıflarda yüz yüze eğitim verilebileceğini açıkladı.

6 Şubat’ta meydana gelen deprem felaketinin ardından Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), üniversiteler için yeni bir karar almıştı.

Buna göre üniversite öğrencilerinin eğitimine devam edebilmesi için uzaktan eğitim modeline geçilmişti.

Alınan kararın ardından bugün Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, kameraların karşısına geçti.

3 Nisan’da isteğe bağlı yüz yüze eğitime geçiliyor

Özvar, üniversitelerde 2022-2023 eğitim öğretim yılı bahar döneminin nasıl devam edeceğine ilişkin kamuoyunu bilgilendirdi.

Buna göre 3 Nisan itibarıyla üniversitelerde uzaktan öğretimle birlikte isteyen öğrencilere devam şartı aranmaksızın sınıflarda yüz yüze eğitim verilebileceği açıklandı.

Ara sınavlar uzaktan yapılabilecek

YÖK Başkanı Özvar ayrıca, bahar dönemindeki ara sınavların şeffaflık ve denetlenebilirlik ilkesi esas alınarak uzaktan öğretim yöntemleriyle çevrim içi yapılacağını da bildirdi.

İşte YÖK Başkanı Özvar’ın açıkladığı kararlar

YÖK Başkanı Erol Özvar’ın açıklamalarına göre alınan kararlar şu şekilde:

“Halihazırda uygulanmakta olan uzaktan öğretim ile birlikte isteyen öğrencilere devam şartı aranmaksızın sınıflarda yüz yüze eğitim verilebilmesine,

Yükseköğretim kurumlarının bir dersin hem uzaktan öğretim ile hem de yüz yüze verilebilmesine ilişkin kararları ilgili kurullarında alarak gerekli düzenlemeleri yapmalarına,

Yürürlükte olan “Yükseköğretim Kurumlarında Uzaktan Öğretime İlişkin Usul ve Esaslar”ın 6 ncı maddesinde yer verilen bir yarıyıldaki derslerin AKTS kredilerine göre en fazla %30’unun uzaktan öğretim yoluyla verilebileceği” yönündeki kısıtlamanın uygulanmamasına,

Özel öğrenci olarak başka bir yükseköğretim kurumunda eğitime devam etmekte olan öğrencilerin bu eğitimlerini aynı şekilde sürdürebilmelerine,

Nisan ayına ertelenmiş olan “derslere ait uygulamalar”ın, yükseköğretim kurumlarının ilgili kurullarının alacağı kararlar ile ödev, proje vb. şekilde veya bahar dönemi içinde, yaz döneminde ya da bir sonraki eğitim ve öğretim döneminde yüz yüze yapılabilmesine,

Bahar dönemindeki ara sınavların (özel öğrencilik hakkı verilen uygulama eğitimi içeren programlar hariç) “şeffaflık ve denetlenebilirlik” ilkesi esas alınarak uzaktan öğretim yöntemleriyle çevrimiçi yapılmasına,

Yapılacak değerlendirmelerde; açık uçlu ya da çoktan seçmeli çevrimiçi sınavlar, ödevler, çevrimiçi kısa sınavlar, projeler, Öğrenme Yönetim Sistemi (ÖYS) etkinlikleri, ÖYS kullanım analitikleri ve benzeri uygulamaların kullanılabilmesine,

Yarıyıl sonu, tek ders, tez izleme, yeterlilik sınavı gibi sınavların ise ne zaman ve nasıl yapılacağının yükseköğretim kurumlarının yetkili kurulları tarafından belirlenmesine karar verilmiştir.”

Kaynak: ensonhaber.com

Okumaya Devam Et

Editörün seçtikleri

ÜBYS’den ders seçimi ve kayıt yenileme işlemleri nasıl yapılır?

Yayınlandı

-

Yayımlayan

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ders seçimi ve kayıt işlemleri 26 Eylül- 7 Ekim 2022 tarihleri arasında yapılacak. 

Peki bu işlemleri nasıl mı yapacaksınız? İşte cevabı:

Okumaya Devam Et

ÇOK OKUNANLAR