İngilizce’yi öğrenmek çoğumuzun korkulu rüyası. Peki İngilizce’yi öğrenme metodu nasıl olmalı? İşte yanıtı…
İngilizce hepimizin okul ya da iş hayatımızda bir şekilde karşılaştığımız ve aşılması gereken bir engel olarak karşımıza çıkıyor. Her ne kadar ilkokuldan başlayarak -hatta şimdilerde anaokulundan itibaren- lise ve üniversiteye kadar eğitim almış olsak da, yine de iş hayatına başladığımızda çoğumuz İngilizce problemini çözememiş oluyoruz. Çünkü herhangi bir iş başvurusu yaptığınızda işveren sizin halihazırda zaten İngilizce bildiğinizi varsayıp, İngilizceden başka hangi dilleri bildiğinizi soruyor. İşte bu yüzden bu aşamaya gelmeden önce neler yapılabilir. İngilizce küçük yaşlardan itibaren nasıl öğrenilir? Dil kursuna gitmek, yurtdışına çıkmak, kitap okumak ya da İngilizce CD’ler izlemek İngilizce öğrenmede ne kadar faydalı olur… Tüm bunları ve İngilizce öğrenmek için bunlardan başka neler yapılması gerektiğini BAYGEM (Bayrampaşa Gençlik Merkezi) İngilizce Öğretmenleri’nden Şule Işık ve Erdem Düzce ile konuştuk.
“Aynı enstrüman çalmak gibi dil eğitimine çok küçük yaşlarda başlamak gerekir”
5 yıldır BAYGEM’de İngilizce öğretmenliği yapan Şule Işık, okullarda verilen İngilizce eğitiminin yeterli olmadığını vurgulayarak, aynı enstrüman çalmak gibi dil eğitimine 3-4 yaşından itibaren başlanması gerektiğini söylüyor. Şule Işık, küçük yaşlarda öğrenmenin sorgulamadan gerçekleştiğini ve bu yüzden de kalıcı olduğunu sözlerine ekliyor. Işık, “Dershanelerde ve kurslarda insanların bakış açısı tamamen paraya odaklı olduğu için senin İngilizce’yi öğrenip öğrenmemen pek de umurlarında olmuyor aslında. Bu durumda her şey bize kalmış oluyor. Ama şöyle bir durum da var tabi ki, ‘İngilizceyi tam anlamıyla öğreneceğiz, kesinlikle İngilizce’yi süper konuşacağız’ diye bir beklentimiz olmamalı. Biz bir Türk’üz. Mükemmel İngilizce’yi konuşmak ya da İngilizce’yi mükemmel kullanmak diye bir şey yok. Çünkü tam anlamıyla İngilizce’yi öğrenmek istiyorsak, bunu kesinlikle ülkesine giderek, orada yaşayarak öğrenmeliyiz. “ diyor.
BAYGEM’de 3 yıldır İngilizce öğretmenliği yapan Erdem Düzce ise İngilizce’yi yurtdışında öğrenemiyorsak eğer, ilk başta bir temel bir alt yapı oluşturmanın gerekliliğine vurgu yapıyor ve bunun da kurslarla olabileceğini söylüyor. Düzce, “Tek başına, kitaplarla ya da internetten öğrenmenin zor olacağını düşünüyorum. Eğitim sisteminin bizde yeterli olmadığını düşünüyorum. İngilizce öğrenmeye çocuklar ortaokuldan başlıyorlar. Sadece temel soruları sormayı öğreniyorlar. Bazı öğrenciler derslerin boş geçtiğini söylüyorlar. Burada çok net ve açık bir tablo var, okullarda gösterilen İngilizce yeterli olmuyor “ diyor.
Kelime öğrenmek İngilizce öğrenirken hepimizin korkulu rüyası. Peki kelime öğrenmeyi nasıl kolaylaştırabiliriz?
Bu konuyla ilgili eğlenceli ve kalıcı bir yöntem geliştirdiğini ve öğrencilerine bu yöntemi tavsiye ettiğini söyleyen Erdem Düzce, “Görsel olarak bazı kelimeleri çok kolay öğreniriz, onlar hafızamızdan çıkmaz. Ama bazen soyut kavramlar vardır, bunları kavramak için de bazı teknikler kullanıyorum. Mesela çağrışım yolunu kullanıyorum. Örnek olarak şunu söyleyebilirim. Inadequate kelimesinin anlamı yetersiz demektir. Ve ben bunu öğretmek için bu kelimenin telaffuzu ‘in edi küt’ şeklinde ele alıyorum. Edi bir ip cambazı olsun ve ona diyorum ki, ‘İn aşağı Edi, küt diye düşeceksin, sen bu işte yetersizsin.’ Inadequate kelimesinin anlamı böylece aklımızda kalıyor ve bir daha unutmuyoruz. Bu türlü yollarla kelime öğrenmeyi hem zevkli hale getirebilir, hem de unutmanın önüne geçebiliriz. “ diyor.
Kelime öğrenme konusunda Şule Işık da, kitap okumanın önemli olduğunu ifade ediyor ve şunları söylüyor: “Kelime öğrenmek evet çok sıkıntılı bir süreç ama bunu kitap okuyarak geliştirebiliriz. Anlasan da anlamasan da kitap okumak gerekli. Çeviri yapmanın da kelime öğrenmeye çok büyük bir katkısı var. Film seyretmenin de çok faydası oluyor. Çünkü film seyrederken farkında olmadan hafızaya yerleşiyor ve öğreniyoruz. Bu kelimenin anlamı buymuş 5 kere yazayım, 3 kere ezberleyeyim şeklinde olacak bir şey değil bu. Bir süre sonra altyazıyı okumuyorsunuz ve anlamaya başlıyorsunuz. Hatta orijinal sese o kadar çok alışıyorsunuz ki, seslendirmeyi kesinlikle kabullenemiyorsunuz, kulağınızı tırmalıyor. Bir kere izlediğimiz filmin kalitesini de arttırıyor. “
“Work & Travel ya da Erasmus gibi programlar İngilizce’yi geliştirmek için önemli katkı sağlar, fakat her zaman toz pembe bir tablo ile karşılaşamayabilirsiniz”
Şule Işık ve Erdem Düzce, Work & Travel ya da Erasmus gibi öğrenciyken faydalanılabilecek programların özellikle İngilizceyi öğrenme konusunda çok fazla katkı sağlayacakları konusunda hemfikirler. Hatta maddi imkanı olmayan ama yurtdışına çıkmak isteyen öğrenciler için önemli bir fırsat olduğunu dile getiriyorlar. Ayrıca sadece dil öğrenmek konusunda da değil, farklı bir kültürü görmek, ufuklarını geliştirebilmek açısından da önemini vurguluyorlar. Ancak Erdem Düzce bu konuda bir konunun altını çiziyor ve şunları söylüyor: “ Work & Travel deyince herkesin gözünde daha farklı şeyler canlanıyor. Ama orada kalmak da çok toz pembe olmayabilir. Çünkü oraya gittiğinizde ya bulaşık yıkıyorsunuz, ya petrol istasyonlarında çalışıyorsunuz ya da balık fabrikalarında balık ayıklıyorsunuz. Türkler’in arasında durursanız zaten doğal olarak dil öğrenemeyeceksiniz. O yüzden buna dikkat etmek gerekiyor.”
İngilizce öğrenmek isteyenlere pratik tavsiyeler…
İngilizce öğrenmek isteyenlere pratik tavsiyeler veren Şule Işık öğrencilere kitap okumalarını, mümkün olduğunca kendi aralarında İngilizce konuşmalarını, facebook gibi sosyal medya alanlarında ya da internette İngilizce konuşmalarını, altyazılı film izlemelerini ve yabancı müzik dinlemelerini tavsiye ediyor. İngilizce öğrenmeyi bir hayat tarzı haline getirmek gerektiğini belirten Işık, “İngilizce çalışmak için gününüzden iki saatini vermeyeceksiniz, 24 saatinizi İngilizceye ayıracaksınız. Müzik mi dinlemek istiyorsunuz, yabancı müzik dinleyin. Film mi izlemek istiyorsunuz, yabancı kanalları açıp film izleyin, kitap mı okumak istiyorsunuz, İngilizce kitap okuyun. Hikaye kitabı elinizde 1 yıl boyunca mı sürünecek, olsun sürünsün ama mutlaka o kitabı okuyun“ diyor ve ekliyor, “Hayatımıza parça parça İngilizceyi oturtursak bir süre sonra zaten alışkanlık haline gelir. Bu alışkanlık haline gelince de ister istemez öğrenmiş oluyoruz. Bunu hayatımıza oturtacak olan biziz, ve İngilizce öğrenmek için yığınla paralar harcamaya gerek yok.”
İngilizce öğrenmeye başlayacaklara sonuna kadar götürmelerini tavsiye eden Erdem Düzce de azimli ve düzenli çalışmanın önemini vurguluyor. Düzce, “İngilizce nankör bir dil, çalışmayı bırakınca unutuluyor. İngilizce’yi çok iyi konuşamayabiliriz zaten öyle bir şansımız da olmayabilir ama bir kalemi karşınızdaki bir kişiye satabiliyorsanız, başarılısınız demektir
” diyor.
İngilizce dışında hangi dili öğrenmeli?
Şule Işık, İngilizce’den sonra Rusça ya da Arapça’nın öğrenilmesi gerektiğini söylerken, Erdem Düzce de Şule Işık’ın söylediği gibi Rusça ve Arapça’nın haricinde bir de Çince’yi öğrenilmesi gereken dillerin listesine ekliyor.
KPDS ve ÜDS İngilizce bilgimizi gerçek anlamda ölçüyor mu?
ÜDS ve KPDS’deki İngilizce’nin tamamen teknik bir yönteme dayalı ve branşla alakalı ve bilimsel bir sınav olduğuna dikkat çeken Şule Işık paragrafı anlama, yorumlamaya dayalı soruların olduğunu söyleyerek akademik bilgiyi ölçtüğü için genel İngilizce bilgimizi test edecek türden bir sınav olmadığını ifade ediyor.
Erdem Düzce de bu konuyla ilgili olarak, “her ne kadar İngilizce bilgimizi ölçmüyorsa da belli hedeflere ulaşmak konusunda geçilmesi gereken bir engel olduğunu” söylüyor.Erdem Düzce, bu sınavlara hazırlananlara birkaç tavsiyede bulunuyor. Düzce, “Bu sınavlara hazırlananlara da tavsiyem sadece sınava yönelik ders veren kurslara gitmeleri yönünde. Çünkü bu sınavları geçebilmek için soru mantığını anlamamız gerekiyor. Belli tekniklerle çözülmesi gereken sorular bunlar. Ve bu teknikleri anlayabilmek için son birkaç yılın çıkmış sorularını bulsunlar, hangi tekniklerle çözmüşler onlara baksınlar ve kitap okumayı bırakmasınlar.”
on5yirmi5.com