Genel
Kardelenlerimizin Ağlatan Basın Açıklaması
8 Mart ‘’Hanımlar Günü’’ dolayısıyla bir grup genç hanım kardeşimiz Ösem önünde bir tiyatro gösterisi yapmış…
Haa, birde basın açıklaması yapmışlar; pardon, ben onun tamamını tiyatro gösterisi sanmıştım… Kardelenler basın açıklamasında şunları söylüyor : ‘’Akp’nin kadın düşmanı yüzü her geçen gün daha çok meydana çıkıyor. Akp kadına özgürlük getirmek bir yana kadını aşağılayan ve erkeğin kölesi meydana getiren uygulamalara devem ediyor.’’ Şu acılı hikâyeye bakar mısınız? Aha da Mahsun Kırmızıgül’e yeni bir film konusu. Zalim bir hükümetin ülkesindeki kadınlara çektirdiği akıl almaz işkenceler…
’’Güneşi Gördüm’’ ismini ‘’Sopayı Gördüm’’ olarak da değiştirebiliriz. Ben bu arkadaşların bu ülkede yaşamadıklarını, Erasmus’la başka bir ülkeden geldiklerini düşünüyorum. Herhalde geldikleri ülkenin sorunlarını burada paylaşma gereği duydular.
Yoksa bu arkadaşların 8 Mart’ta meclisten geçecek olan ‘’Şiddeti Önleme Yasası’’ndan haberleri yok mudur? Sadece, 8 Mart’ta meclisten geçecek olan ‘’Şiddeti Önleme Yasası’’nın içeriğine baksalar zaten bu cahilliğe imza atmazlardı. Ya da yeni anayasaya girecek olan ‘’Kadınlara Pozitif Ayrımcılık’’ mevzusunu hiç mi duymadılar? Ben erkek olduğum halde duydum.
Evet, ülkemizde kadın cinayetleri işlenmekte, kadına şiddet devam etmekte ama bu konudaki tek caniyi devlet olarak ilan etmek ne kadar adaletli bir durum? Ya da ne kadar gerçekçi? Ya da ne kadar komik! Bu ülkede, başı örtülü bir bayanın bir zamanlar üniversite okuma hakkı yokken, o hakkı tekrar sahibine teslim eden bir hükümetin kadınlara özgürlük getirmediğini söylerken inanın çok komik durumdaydınız.
Zaten şu ‘’özgürlük’’ kavramınızı da bir türlü anlamış değilim. Erkek arkadaşlarımızı eve getirince komşular laf ediyor diyorsunuz. İyide aynı komşular kız arkadaşlarını eve getiren erkeklere de laf ediyor. Ben bizzat şahidimdir bu duruma. Napalım yani biz de mi ayaklanalım?
Bir yobaz, bir entelektüel gericisi olarak ne kadar rahatımızı kaçırsalar da o laf atan komşuların çoğalmasından yanayımdır.
onur
10 Mart 2012 at 18:31
dostum asıl sen hangi ülkede yaşıyorsun? bir insan, bir köşe yazarı(!) bu kadar mı cahil olur? akp döneminde kadın cinayetlerinin %1400 artmasının bir tesadüf olduğunu söylüyorsan sende hakkaten bir sorun var demektir. kadınların basın açıklaması yapmasından neden bu kadar rahatsız oldun?
dipnot:ayrıca 8 mart kadınlar günüdür. hanımlar günü değil. bunu da bilmiyor olamazsın herhalde.
Kubilay FELEK
10 Mart 2012 at 19:18
Ben bu yazımda ülkemizdeki kadınların durumuyla ilgili toz pembe bir tablo çizmedim.Ülkemizde kadın cinayetleri işlenmekte,kadına olan şiddet devam etmekte dedim.Artmıştır da.Fakat bu basın açıklamasında arkadaşlarımız, devletimizi resmen kadın düşmanı bir hükümet olarak göstermiş; sanki kadınlarımız için pozitif ayrımcılık ilkesini benimseyen,8 Mart’ta meclise sunulan ve kadına şiddet konusunda çok ciddi önlemler ve cezalar getirecek olan yasa bu ülkenin meclisi tarafından çıkarılmamış gibi konuşmuşlardır.2002 yılında 873 bin kızımız ilkokula bile kayıtlı değilken bugün kızlı-erkekli 90 bin çocuğumuz ilkokula gidememiştir.Tabi bu rakamın sıfırlanması gerekiyor.Kadın düşmanı bir devlet bunu yapar mı ? Ben bayan arkadaşlarımızın da basın açıklamasından rahatsızlık duymadım.Ne kadar özgür olmadıklarını söyleseler de özgürce görüşlerini dile getirdiler.Bende bu köşede özgür bir birey olarak onları eleştirme hakkımı kullandım. dipnot : Hanımlar Günü’nden kastım Kadınlar Günü’ydü.Bana ”hanım” sözcüğü kullanmak daha saygıdeğer geldi. Saygılar…
onur
13 Mart 2012 at 13:27
“kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen bir başbakandan bahsediyoruz. çokeşli danışmanı olan bir başbakan bu. iş isteyen kadına “git evinde otur, ne yapacaksın işi?” diyen bakanlar da cabası. bu hükümetin kadını korumak gibi bir derdi yok. hem söylemleriyle hem yargısıyla tacizciye, tecavüzcüye, katile cesaret veren bir tutumları var. ben de biliyorum kadınlara pozitif ayrımcılıktan da bahsettiklerini. kadına yönelik şiddeti önlemeye dair yasa tasarısından da haberim var en başından beri. fakat bu söylemlerin içeriğine de baktığımızda genel itibariyle kadını korumaktan değil aileyi korumaktan bahsediliyor hep. daha önceki gibi. ki zaten yasanın adı da bu. kulağa doğru geliyor olabilir aileyi korumak. fakat kocasından dayak yiyip devletten koruma talep eden kadınların; (aileyi koruma adına) kocasıyla barıştırılıp geri yollanmasından sonra öldürülmelerine dair çok örnek olduğunu düşünürsek ne demek istediğimi anlayabilirsin. hükümetin, yargının attığı adımlar bu noktada caydırıcı olmaktan öte aslında erkeği kollayan bir yapıya bürünüyor. devleti temsil eden kişilerin söyledikleri, yaptıkları en ufak şeyler dahi toplumun davranışlarını etkiler.
dipnot: biyolojide ergenlik çağı sona ermiş kızlar kadın olarak tanımlanır. fakat yanlış bir şekilde kadınlığın bekaretle ilgili bir kavram olduğu toplumun algısına yerleştirildi. bu yüzden sözde kibarlık adına “hanım” gibi, “bayan” gibi aslında tamamen geri bir zihniyetin ürünü olan terimler üretildi. ki zaten hanım; “oturaklı, ağır kadın” anlamına gelirken, bayan; “bay olmayan” anlamına gelir. bu terimlerin ortak özelliği erkekler tarafından üretilmiş olmasıdır. 8 mart da “dünya kadınlar günü” olarak ilan edilmiştir. başka bir şey değil.
önder
11 Mart 2012 at 01:54
hadi git yat… vakit hayli geç oldu , git yat , ikibuçuk üç oldu git yat.. gözlerime yaş doldu , yüreğime kan doldu , tükendim bittim git yat!
Demokratik Kadın Hareketi
14 Mart 2012 at 14:03
2011 yılında ülkemizde 160 kadın eşleri, sevgilileri, babaları ve en yakınındaki erkekler tarafından öldürüldü,devlet kendisine başvuran kadınların yüzde 73′ünün göz göre öldürülmesine izin verdi, çoğunu kendi eliylekatillerine teslim etti. Bu rakam, çok daha büyük oranlarda olan katliamların sadece görünen, kayda geçen
kısmını oluşturuyor.
Kadının en yakınındaki erkekleri cellada dönüştüren erkek egemen düzen, yargılanacağına yargılıyor, kadınıöldüren erkeği yasalarıyla da ödüllendirip, kadının ölü bedenine de hiç dinmeyen öfkeyle saldırıyor.
Tarihimiz sadece mağduriyetten ibaret değil. Tarihimiz mücadelenin kazanımlarıyla yüklü. Asıl kayıpları bu örgütlü mücadele zeminininden, işçi sınıfının mücadelesinden, emek mücadelesinden koptuğumuzda yaşadığımızı tarihsel tecrübelerimizden biliyoruz!
Kapitalizmin doğduğu ilk anlardan beri emekçilerin hiçleştirilen yaşamları üzerinden yükselen sermaye sınıfı, kârına kâr katmaya devam ederken unuttuğu önemli bir şey vardı. Hatırlamak zorunda kaldılar, en acımasız oldukları her dönem ne kadar pervasızca unuttularsa bir o kadar apansız ürpererek hatırladılar!
Egemenler tarafından kadınlığı sonsuza kadar ödenmesi gereken bir bedele dönüştürülen, ‘kadın’ olmanın bedeli alnının terine de bulaşıp ‘yarı insan’, ‘yarı emekçi’ ama tam zamanlı ‘ev kölesi’ ve ‘cinsel köle’ olmaya mahkum edilen emekçi kadının isyanı, en pervasız saldırılara karşı, hiç beklenmeyecek kadar derin ve güçlü
bir karşılık verdi. Çünkü özgürlüğe en çok biz kadınların ihtiyacı vardı.
8 Mart 1857’de sömürünün merkezi ABD’nin Newyork kentinde dokumacı kadınların başlattığı isyan,kapitalistlerin sırtına en fazla basarak yükseldiği kadınların silkindiğinde neler yapabileceğini, toplumsal
özgürlük ve kurtuluş mücadelesinin özneleri olduğunda nasıl köklü bir değişime yol açabildiklerini, insanlık tarihine kan kızılı silinmez bir not olarak ekledi.
Bu öyle bir miras ki, ezmenin çeşidi ve boyutları arttırıldıkça ezilenlerin isyan tarihini bugüne güçlü bir hafıza olarak taşımaya devam ediyor. İşte bu nedenle mücadelemiz eskimiyor, eski olan tazeleniyor ve ölümsüzleşiyor!
Dünyanın dört bir yanında bugün kadınlar mücadele yürütmeye devam ediyor. Hindistan, Peru, Filipinler gibi
kadınların mücadele deneyimlerinin somut kazanımları yolumuza ışık tutmaya devam ediyor!Yaşamımıza dar bir alana hapsedildiği ölçüde bize yönelik şiddetin arttığı, artacağı, yüzyıllık deneyimlerle
ortada! Tek yol, emeğimizi, sözümüzü, bedenimizi, canımızı, kararımızı, yetkimizi elimizden alan ezen iktidara karşı , insanı var etmeyi hedefleyen demokratik halk iktidarı mücadelesini bir parçası olarak örgütlenmek, eve, erkeğe, aileye, işyerlerinde patrona hapsedilen bilincimizi, emeğimizi , varlığımızı kendimiz için harekete geçirmek, örgütlenmek ve örgütlemek…
İşte bu nedenle evde, işte, okulda, tarlada, fabrikada, hapishanelerde, nerede yaşam mücadelesi sürüyorsa orada sömürüye, baskıya ve zulme karşı çıkıyor, cinsel, ulusal, sınıfsal mücadelede öncüleşen kadınların izinden yürümeye devam ediyoruz.. Kavgada ön saflardayız ve olmaya devam edeceğiz.
Bülent Kaya
16 Mart 2012 at 21:41
Belki bazılarınız kızacak ama ne yapalım gerçekler acıdır, bazılarınız gerici diyecek, sizler çağdaş olmakla istediğiniz kadar övünebilirsiniz, ama ben çağdaş olmayı kabul etmiyorum, sizin köhneleşmiş çağdaşlığınızı. Yaratıcı daima çağın ötesinde olun, okuyun kendinizi geliştirin istiyor,ama kalbiniz, aklınız kapalı olduğundan anlayamıyorsunuz. Yaratıcının, ilk insandan itibaren gönderdiği ilahi kanunları bırakıp,yüzyıllardır sizi yok etmek isteyen haçlıların kanunlarıyla kendinizi yönetirseniz bundan farklı bir sonuç elde edemezsiniz, 80 yıldır batılıların kanunlarıyla hangi suçu önlediniz, dejenere olmuş toplum sürekli suç, suçlu üretiyor, her çocuk anneye verilmiş tertemiz bir sayfadır, sonuçta erkeği doğuranda kadındır, o temiz sayfayı nasıl yetiştiriyorsunuzki kendini doğuran saygı duyması gereken kadını öldürüyor, Allah’tan korkmayandan kork, içinde Allah korkusu olmadan yetiştirilen her birey bencildir, paylaşmayı, fedakarlığı bilmez, ne kendine ne başkasına saygısı yoktur.İnşallah bundan sonra çocuklarınızı kendini ve yaradanını bilecek şekilde yetiştirirsinizde hem kendine, hem ailesine hemde topluma faydalı bireyler olur, İYİ OKUYUN KADINLAR; BİR ERKEĞİ KATİL OLARAK YETİŞTİRMEKTE, İNSAN OLARAK YETİŞTİRMEKTE SİZİN ELİNİZDE.
Ali Rıza
17 Mart 2012 at 11:09
Evet yorumcular çok doğru söylüyor. AKP iktidara gelmeden önce kadınlarımız gül gibi geçiniyordu, kocalar karılarını dövmüyordu, kadın cinayetleri yoktu, kadınların hepsi okula gider laik laik yaşardı. Kadın haklarında dünya 1. idik. Ekonomi süpperdi, ekonomimiz dünya 5. idi. Erdal İnönü uçurmuştu Türkiye’yi. Bülent Ecevit ve Deniz Baykal kadını yüceltti, işsizliği bitirdi, Türkiye’yi otobanlarla doldurdu. Am şu AKP geldi iktidara hepsini ters yüz etti. YERSENİZ………..
CEVAT
07 Haziran 2013 at 22:38
*İyide aynı komşular kız arkadaşlarını eve getiren erkeklere de laf ediyor. Ben bizzat şahidimdir bu duruma. Napalım yani biz de mi ayaklanalım?
* dahi anlamında olan de ayrı yazılır…