Güncel konulardan uzaklaşmamak adına ve birkaç cümleyle de olsa konuya farklı bir bakış açısı getirmek adına gençlik tartışmaları hakkında yazmak istedim. Türkiye gençliği hakkında konuşmak ve analizlerde bulunmak her zaman zor ve tehlikeli bir konu olmuştur. Son dönem gündemine oturan ‘’nasıl gençlik’’ konusu da, her yazar için kelime seçerken iki kere düşünmesi gereken bir alandır. Son dönemde artan liberal hava ve ileri demokrasi alanı da, o tehlikenin geçtiği izlenimini vermemektedir.
Siyasette ve sosyolojide her zaman iki kere ikinin dört yapmayacağını bilerek ve bu noktada pireyle yorgan ilişkisinin bilindik sonunu da gözeterek, başlıklar halinde Türk gençliği çeşitlerini sıralamak istiyorum. Bunu tarihçi olmanın verdiği sorumluluk ve sosyoloji okumanın verdiği biraz küstahça bir yetkiyle yaparsam kusuruma bakmayın.
Laik Gençlik;
Bir kısmının, tanımını ‘’din ve devleti birbirinden ayırmak’’ şeklinde yaparak, laiklikle ilgili bilgisizliğini giderdiği ve bu kısır tanımın, başörtüsünü, sakalı, cübbeyi, sarığı, tespihi ve kendince dinle ilgili gördüğü birçok nesneyi toplumsal yapıdan uzaklaştırdıkça anlam kazandığını düşünen, kısır bir gençliktir. Yine bir kısmının da, yaşantısıyla ve entelektüel birikimiyle, modern toplumun dinsel baskı ve yönlendirmelerle olması gereken çizgiden hızla uzaklaşacağını düşünen, ancak bunu ne yaparsa yapsın karşı tarafa tam olarak anlatamayan ve anlaşılamayan bir gençliktir. Yakın siyasi tarihimizin söylem hatalarını belki de en çok yaşayan, günümüz de toplumsal tepkinin siyasete yansımasıyla belki de en çok ‘’keşke’’ diyen gençliktir. Genel algı ve kendisini tanımlandırdığı kelimenin tarihteki çıkış noktası ve süreci itibariyle en açık zihne sahip olması gereken, ancak ‘’laik’’ kelimesinin Türkiye gerçeği gereği zihni günümüz de yeniliğe beklide en çok kapalı gençliğidir. En özgür gençlik olduğu halde, özgürlüğü kelepçeleyerek kendi yaptığı tanımın içine hapseden, bu nedenle zamanında tutukladığı özgürlük karşıtlarının, cezasını çekmesiyle, yeni suçlu haline gelen, yeni mazlum gençliktir.
Dindar Gençlik;
Uzun süre bu tanımı kendisi bile yapamayan belki de yapmayan, fikri tek düzelilik olgusunun, en az laik gruplar kadar fazla olduğu bir gençliktir. Geleneksel muhafazakâr yapısının, ruhuna aksettirdiği efendilik ile büyüklerinin sözüne karışmamak ve karşı çıkamamak sadakati arasına sıkışmış bağlı bir gençliktir. Dini sorumluluklarını yapmanın verdiği huzuru yaşayan, ancak toplumsal ve siyasi sorumlulukların uzağında kalıp, huzursuz olan bir gençliktir. Kendisine yüklenen dinsel baskı suçlamasını, camiye girerken bile sessiz kalarak asılsız çıkartan bir gençliktir. Düşünme, sorgulama, isyan etme, kabullenmeme ve yeri geldiğinde hayır diyerek, bende varım diyemeyen, bu nedenle hakkında ki genel algıya kızma hakkı olmayan gençliktir. Uzun süre, kendisine en çok ihtiyacı olan ülkeye, yeteri kadar sosyalleşmeyerek ve iyi niyetini art niyetlilerin vicdanına bırakarak, suç ortağı olan bir gençliktir.
Milliyetçi Gençlik;
Her dönem, hakkında kendisi dışında en çok konuşmanın yapıldığı gençliktir. Konuşmadığı ve kendisini ifade etmediği için, hakkındaki ön yargının oluşmasında bu yönüyle suçlu olan bir gençliktir. Ülkesi adına tüm isteğini; hak ettiği yerde onurlu bir şekilde durmak olarak gören, bunu öz kültürüyle, diniyle ve tarihi değerleriyle yapacağını düşünen, ancak bunu kendi çevresi dışında çok az kesime aktarabilen bir gençliktir. Atatürk sevgisini, bağlılığını ve milliyetçiyim derken, içinde ki ‘’insan’’ temelini, kimi laik kesime aktaramadığı için ‘’ Faşist’’, dini reklamdan uzak yaşayıp, korunması için can verebileceğini ve bu samimiyetini aktaramadığı için, kimi dindar kesim tarafından da dinsiz olarak görülmüş, hakkı yenen bir gençliktir. Çoğunluğunu, orta halli bir Anadolu aile kültür yapısının oluşturduğu, kültüründe ki milli çizgiyi ‘’ulusallık’’ kelimesiyle bir kesime, İlahi Kelimetullah algısını muhafazakar söylemlerle bir başka kesime kaptıran, bu nedenle sanki ikisinden uzak ve ikisine de yakın bir çizgide görünen gençliktir. Rus’a karşı durmanın, Amerikan maşası olmadan da yapılabilmesini, dini yaşantısını, Arap düşmanlığını görerek de uygulayabileceğini anlatamamış yâda anlatsa da anlaşılamamış bir gençliktir.
Kendimizi nasıl ifade ederiz bilmiyorum, ancak bizim gibi düşünmese de nihai amacının ülkenin selameti olduğunu düşünen ve bunun değerini hayatından daha kıymetli gören, bizim dışımızda daha birçok insanın olduğunu unutmamalıyız. Bu ülke, sadece bir kesimin olacak kadar değersiz değildir. Fikri ne olursa olsun, ülkenin buğdayını ekmek, pınarını su yapıp içen, marşıyla duygulanıp, aynı ağıda ağlayan, birbirini sevmese de aynı toprakta yatan ve bu ülkenin bayrağına alternatif üretmeyen her can bir değerdir.
demerol
21 Mart 2012 at 12:18
–faşist alert—