Aile ziyareti ve biraz da kafa dağıtmak için geldiğim Ankara’da ki tatilimin son günlerini yaşıyorum. Geçen gün iki arkadaşımla beraber Kızılay meydanına indik. Biraz dolaştık, yorulduk, oturacak yer arıyoruz. Arkadaşım Leman Kültür’e gidelim, orası iyidir, canlıdır dedi.
Ankara’yı severim fakat göçebe hayat tarzım sebebiyle pek tanıma imkânım olmadı bu güzel şehri. O kafe nerede, diye sordum arkadaşıma. Karanfil sokakta, komünist sokağı deriz biz oraya dedi. Zaten Leman Dergisi’ni biliyordum. Mizah konusu bulmakta oldukça sıkıntı çeken, iktidar karşıtlığı üzerinden yürüttüğü mizahıyla, anlamak için beyin gücü gerektirmeyen bel altı mevzuları mizah konusu yaparak okuyucuyu güldürürken düşündürmeyen bayinizden tükenmeden isteyebileceğiniz bir mizah dergisidir.
Tabi beynimi anlamak için yorduğum ve bu yorulmaya değecek karikatürleri de yok değil. Neyse, gideceğimiz kafede bu derginin mekân işletmeciliğini yapan bir yer, tabi ki maksat hoş sohbet-muhabbet olsun, arkadaşımızın tavsiyesine uyduk ve Leman Kültür’e gitmeye karar verdik. Hem de arkadaşımın komünist sokağı diye bahsettiği şu meşhur ‘’Karanfil Sokağı’’ nı merak etmiştim. Sokak başında bilgilendirme amaçlı tanıtım kâğıtları dağıtan arkadaşlar vardı.
Gazi Üniversitesi’nin açtığı 1 Mayıs standını gördüm ve açıkçası hem şaşırıp ve hem sevindim. Çünkü Gazi Üniversitesi diğer üniversiteli arkadaşlar tarafından sadece ülkücü görüşün hakim olduğu, farklı görüşlere sahip olanların zorbalıkla susturulduğu bir üniversite olarak bilinir. Oysa bu arkadaşlar tanıtımlarını stantlarında gayet de özgür bir şekilde yapıyorlar, demokratik haklarını engelsiz olarak kullanıyorlardı. O sokaktan geçtiğim 2-3 gün içinde de bir zorbalığa maruz kaldıklarına şahit olmadım. Sağolsunlar, bilgilendirme kâğıtlarını ben istemeden onlar verdiler. Çekinmeden, uzatılan kâğıtları aldım ve okumaya başladım.
Başlığa : ‘’1 Mayıs’ta Taksime gidiyoruz! ’’ sloganı atılmış. Acaba neden Taksim’e gidiyorlar, Kızılay meydanında da işçilerin ve emekçilerin günü kutlanamaz mı, onların hakları savunulamaz mı diye düşündüm.
Başlığın hemen altında neden Taksim meydanına gideceklerini anlatmış arkadaşlar. Cümleyi aynen yazıyorum : ‘’Taksim’in 1 Mayıs meydanı olması için devrimcilerin kanı akmış, şehitler verilmiş, gözaltılarından, tutuklanmalara kadar birçok bedeller ödenmiştir.’’ Doğrudur, Taksim 1 Mayıs’larda nice acı olaylara sahne oldu ama oradaki hayatını kaybedenlere şehit dersek job yiyenlere de gazi mi diyeceğiz? Şehitlik terimi toplumumuzca kutsal olarak kabul edilen ve zaten öyle de olan bir terimdir.
Bu arkadaşlarımızın yaptığı ise şehitlik kavramının kutsallığını istismar etmekten başka bir şey değildir. Bir paparazzi bayan sanatçıların plajdaki üstsüz hallerini fotoğraflamaya çalışırken heyecanlanıp kalp krizinden hayatını kaybetse ‘’paparazzi şehidi’’ diyeceğiz neredeyse; o derece amacı dışında kullanıyoruz bu tanımlamayı. Herhalde bu sene 1 Mayıs cuma gününe denk gelseydi tanıtım kâğıdına ‘’Cuma Çıkışı Taksim Meydanı’nda Toplanıyoruz Yoldaşlar! ’’ yazacaktı arkadaşlar.
Dikkatimi çeken bir diğer nokta da pankartlardaki sloganların İşçi ve Emekçi haklarına değinmekten ziyade rejim değişikliği ve iktidar karşıtlığına vurgu yapan yazılardan ibaret olmasıydı. Bu ülkede bir işçinin ya da bir emekçinin 1 Mayıs’ı kutlaması, haklarını seslendirebilmesi, devletinden yeni haklar talep etmesi için illa komünist, sosyalist ya da diğer sol görüşleri benimsemiş olması şart mıdır? İşçi ve Emekçi hakları konusunda ileri mesafeler katetmiş olan ülkelerden hangisi sosyalizm ya da komünizm rejimiyle yönetiliyor? 1 Mayıs siyasi ve politik görüşlerin değil, işçilerimizin ve emekçilerimizin bayramıdır!
Yusuf
30 Nisan 2012 at 15:23
Ankara – Gazi Üniversitesi’nde, küpe takan, mini etek giyen, oruç tutmayan öğrencilere polisin ve okul yönetiminin desteğiyle saldıran faşist gruplar ölümle tehdit ediyorlar. Can güvenliği bulunmayan öğrenciler başvuruda bulundukları Başbakanlık’tan da yanıt gelmeyince çareyi okulu bırakmakta buluyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir süre önce “Okullarda şiddeti bitireceğiz” sözlerinin aksine Gazi’de, faşistler saldırılar durmuyor. Geçtiğimiz yıl, küpe takan bir erkek öğrenciye okulun kazan dairesinde işkence yapan, oruç tutmayan öğrencilere satırlarla saldırarak darp eden, mini etek giyen kız öğrencileri tehdit eden “reis”ler, okul yönetimi ve okuldaki sivil polisler tarafından da destekleniyor.
“OKUL YÖNETİMİ BUNLARA SAHİP ÇIKIYOR”
Faşistler, son olarak Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda eğitim gören öğrencileri tehdit etti. Toplantıya katılmayan öğrencilere ise satırlarla saldırdı. Üniversite yönetiminin ve polisin izlemekle yetindiği saldırıda öğrenciler darp edildi, okula alınmadı. Saldırı sonrası TEM’de ifadesi alınan öğrenciler, polisten, “Çok fazla şikayet var ancak okul yönetimi bunlara sahip çıkıyor” yanıtını aldılar.
Eğitim görmeleri engellenmek istenen 6 öğrenci ise, üniversitede yaşanan saldırılara ilişkin “Can güvenliğimiz yok” diyerek, 21 Mart günü Ankara Adliyesi’nde suç duyurusunda bulunmuştu.
Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda eğitim gören bir öğrenci ise, daha önce faşist grup tarafından soyunma odasında tartaklanarak tehdit edildi.
BİMER’E SORUNU BİLDİRDİ YANIT ALAMADI
Adını vermek istemeyen bir öğrenci saldırıda faşistlerin öldürmek amacıyla kendilerine satırla saldırdığını söyledi. Okulda bu saldırıların üç yıldır sürdüğünü ve her an yeniden tekrarlanabileceğini belirten öğrenci, “Bu saldırılardan kaynaklı birçok kişi okulu bıraktı. Ben de olay gününden bu yana gitmiyorum, bırakma durumum var. Bu olayların mağduru biziz. Tehditle insanları yanlarına çekiyorlar. Mesela, birini dövüyorlar bir bakıyorsunuz çocuk ertesi gün onlarla geziyor. Çünkü korkuyor. Reisler okulda yapılan her türlü etkinlik ve sosyal faaliyet için haraç topluyorlar” diye konuştu.
Olaydan iki gün sonra savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını anlatan öğrenci, olaydan iki ay önce ise Başbakanlık Bilgi İletişim Merkezi’ne (BİMER) olayları anlatan bir dilekçe yazarak çözüm istediğini belirtti ve ekledi, “Ancak hiçbir çözüm bulunamadığı gibi bir yanıt da gelmedi”. Okuldaki polislerin ve yönetimin olaylar karşısındaki tavırlarına da dikkat çeken öğrenci şöyle konuştu:
“Okulda özellikle birkaç hoca var destek görüyorlar. MHP’den milletvekili olan eğitimciler vardı, onlar da bunları destekliyordu. Saldırıyorlar sonra karakola gidiliyor ancak olay orada kalıyor. Zaten yönetim destekliyor bunları. Destek almadan yapamazlar bunları. Mesela bir çocuğu polisin yanından alıp götürdüler, dövdüler polis izlemekle kaldı. Müdahale etmedi. Bir de Hako isimli bir otoparkçı var, o da teşkilata destek veriyor. Böyle desteklendikçe daha da pervasızlaşıyorlar.”
“OKULA GİDEMİYORUM”
Bir başka öğrencinin anlattıkları ise diğerinin anlattıklarını destekliyor. Durumu İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık’a bildirmelerine rağmen hiçbir müdahalede bulunulmadığını anlatan öğrenci, emek vererek kazandıkları eğitim haklarının engellenmek istediğini ifade etti. Öğrenci, “Beni keseceklerini söyleyerek tehdit ettiler, işten çıkmamı istediler. Polise de söylediler. Ancak polis sadece izliyor. Polise söylüyorum polis, ‘hayatın mı işin mi önemli’ dedi. Saldırıya uğrayan biziz ancak bizi şikayet ediyorlar. Okul yönetimi bunların siyasi uzantısı olduğu için ses çıkarmıyor tabi. Ben okula gidemiyorum, can güvenliğim yok. Benim okul hayatım bitti” diye konuştu.
EVLERİ CEPHANELİK GİBİ
Ankara polisinin Gazi Üniversitesi’ndeki ülkücü gruplara yönelik Eylül ayında gerçekleştirdiği operasyonda 36 “reis” gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınan ülkücülerin evlerinde ise, 10 adet ruhsatsız tabanca, 6 adet ruhsatsız tüfek, çok sayıda sallama tabir edilen bıçaklar, samuray kılıçları, elektro şok cihazları ve göz yaşartıcı sprey ile birlikte suikast silahı denilen “Kanas” bulunmuştu.
08:20 / 30 Nisan 2012