Gün geçmiyor ki, ‘din’ içerikli bir tartışmalı gündem olmasın.
Daha İzmir’deki Fotocu Prof’un travmasını henüz atlatmadık, olayın içeriğine ve kahramanına dair çok şey öğrenemedik!
Hee, şimdi diyeceksiniz ki; “ne öğrenmek istiyoduuuun?”
Öyle demeyin efendim! Karşılaştığımız olay, bir öğretim görevlisinin, çalıştığı üniversitenin yönetiminden bağımsız olarakeline makine alıp başörtülüleri fişlemesinden öte bi’şey!
Bu, yıllarını mürekkep yalayarak geçirmiş, prof olmuş şipşakçının geçmişinde mutlaka bizde acıma duygusu uyandıracak yaşanmışlıklar vardır.
Artık dadısı, Arap Bacı rolüne girip şaka yapayım derken taka mı yapmıştır bilemem.
İşte biraz önce bu yüzden dedim, hocamıza dair pek bi’şey öğrenemedik diye!
Heh ne diyordum?
Bu olay daha küllenmeden, iyice deşilmeden yeni bir dumrul çıktı karşımıza! Bu seferki olay yeri: Akdeniz Üniversitesi. Profun ihtisas alanı: Hukuk. Sorun: Kampüste yapılacak cami. Dert: Ama nasıl olur efendim! Ne ‘nasıl olur efendim’: Bilim! Bilim nerde nasıl olur efendim: İçine cami yapılan kampüste!
Buyurduğu cümle aynen şöyle: Üniversitelerin dinin siyasallaştırılmasına yer ve yatak edilmesi ne demek? (yatak ne yavv? Yataklık mı demek istiyor ne!) Buraya 7 bin kişilik cami yapılması demek.
7 bin kişinin camiden, Cuma Namazından çıktığını düşünün!.. Nasıl bilim yapacaksınız burada? Olmaz!
(Belli ki adamın gözünü Cuma Namazından ‘hurraa’ diye çıkan cemaat, bir zaman korkutmuş!)
Adam bir de o üniversiteye rektör olmak için aday. Bütün adayları da bu konuşmasıyla cami yapımını engellemeye çağırıyor!
Konuşmasında medrese ve ortaçağa da atıf da var.
Yani çarpıtmada bildiğimiz bütün kıl taktiklere tenezzül ediyor.
Tanıtım
İlahiyat fakültesinin ‘uygulama camii’ olması amacıyla yapılan bir caminin, orada sabah akşam demeden yapılan(!) bilimsel çalışmalara nasıl engel olacağını anlamak mümkün değil.
Aslında münkün! 3 ay boyunca her gün Cumhuriyet ya da Sözcü okuyun çok iyi anlarsınız. Hatta onun gibi kaygılanırsınız bile! Ama denemeyi göze alır mısınız bilemem.
Şimdi…
Bu canına yandığımın memleketinde; -İş yerinde namaz kılarsınız, sorun!
-Lisede namaz kılarsınız, sorun!
-Olmadı, namaz kılacak öğrencileri bari camiye götüreyim de rahat rahat, objektiflerden uzak bir namaz kılsınlar dersiniz, sorun!
-Yolcu otobüsünde namaz için müsaade istersiniz, sorun!
-Cuma namazlarında yola taşarsınız, sorun! (Bu arada sadece cumaya giderleri de imam sorun eder)
-Dükkan camına ‘cumaya gittim, dönücem’ yazarsınız, sorun.
-Pepee’ye tespih verirsiniz, “yakında Pepee’ye namaz da kıldırır bunlar” olur, sorun.
-Bulduğunuz ilk boşlukta namaz kılarsınız, sorun.
-Kampüse cami yaparsınız, hayli hayli sorun, acayip büyük sorun.
Hadi diyelim ki; biz bunlara alıştık, boşverelim de takmayalım da!..
Peki abicim!
Bu dini siyasallaştırma ve caminin olduğu mıntıkada bilim yapamama söylemini nasıl es geçeceğiz?
Tanıtım
Bu doğuştan aydın abilerimizin eleştirdiği namaza meyyal insanlar, merdiven altı, kalorifer dairesi, çay ocağı gibi bulduğu ilk boşlukta namaz kılmayı sorun etmeyecek. Yıllardır da etmiyor.
Ama kendilerini hala bu memleketin tek sahibi sanan kitle, “camili kampüste bilim olmaz” diye yakınıyor!
…
Yok, yok!
Biri bu adamları ikna odasına almalı!
Sonra da karşılarına bir aynayla oturup, “bu yüz sana yakışıyor mu?” demeli.
Bknz. İkna odalarında başörtülü kızlara ayna tutulması ve “bak bu örtü sana hiç yakışmıyor” denilmesi!
Okuyucuya not: Bu yazıyı daha usturuplu bağlayamazdım, idare edin.