Genel
Kardeşlik Yine Kardeşlik
Bu yazı tumhaber.com’dan alıntılanmıştır.
Bir önceki “İslam Kardeşliği” başlıklı yazımızda, yalnızca Kur’an ayetleri bağlamında incelediğimiz İslam kardeşliğinin, Kur’an-ı Kerim’de birinci dereceden bir öneme sahip olduğunun çok açık bir şekilde görüldüğünü belirtmiştik. Bu yazımızda da aynı konuya Hz. Peygamber’in hadis-i şerifleri ve İslam büyüklerinin sözleri bağlamında devam edeceğiz.
İslam kardeşliği ile ilgili çok sayıda hadis-i şeriften bazısı şunlardır:
“Sizden biriniz kendisi için sevdiğini mü’min kardeşi için sevmedikçe gerçek mü’min olamaz”.(Buhârî, Müslim, Tirmizî).
Bugün modern psikolojinin “empati” dediği şey yüzyıllar öncesinden Hz. Peygamber’in söz konusu ettiği bu husustur. Bu hadis-i şerifle işaret edilen empati anlayışına bütün dinlerde yer verilmiştir. Buna “dinlerde altın kural” diyoruz. Ayni mealde sözler, Hz. İsa’ya, Hz. Musa’ya, Buda’ya, Zerdüşt’e, Konfüçyüs’e ve Lao-Tseu’ya da isnad edilmiştir. Demek ki buradaki prensip evrensel bir prensiptir ve en güzel ifadesini Hz. Peygamber’in yukarıdaki hadisinde bulmuştur.
“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim bir müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter”.(Buhârî, Müslim).
Bu hadis-i şerife göre bir Müslüman -yalnızca aynı cemaat mensubunu değil- diğer bir müslüman kardeşini ancak kardeş bilecektir. Ona zulüm ve haksızlık yapmayacak, hakkını yemeyecektir. Örneğin; buna göre bizim Suriye’li sığınmacılara yardım etmemiz gerekmektedir ki hükümetimiz de zaten bunu yapmaktadır.
“Kul din kardeşinin yardımcısı olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur” (Müslim, İbn Mâce, Tirmizi, A. b. Hanbel).
Görüldüğü gibi burada Hz. Peygamber aslında büyük bir müjde vermektedir. Çünkü Müslüman kardeşine yardımda bulunanın bu yardımı devam ettiği müddetçe Allah’ın da ona yardımı sürecektir.
“Allah’ın kulları arasında bir grup var ki, onlar ne peygamberdirler ne şehiddirler. Ancak Kıyamet günü Allah indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler de, şehidler de onlara gıbta ederler’’ Orada bulunanlar sordu: ‘Ey Allah’ın Rasulu! Onlar kim, bize haber ver?’ “Onlar aralarında ne kan bağı, ne de birbirlerine bağışladıkları mal olmadığı halde, Allah’ın Ruhu (Kuran) adına birbirlerini sevenlerdir. Allah’a yemin ederim ki onların yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar. İnsanlar üzülürken onlar üzülmezler”. (Ebu Davud).
Peygamberlerin ve şehidlerin gıbta ettiği bir makam ne yüce bir makamdır ve bu makam yalnızca Allah için kardeş olan ve kardeşlik hukukuna riayet edenler içindir.
“Bulunduğu mecliste, din kardeşinin aleyhinde konuşulurken ona yardım etmeye ve onu müdâfaa etmeye gücü yettiği halde bu yardımda bulunmayan kimseyi Allah Teâlâ dünya ve âhirette zelîl eder”. (A. b Hanbel, Taberânî).
Bu hadis-i şerif de Müslüman dünyası olarak içinde bulunduğumuz zilletin çok önemli bir boyutunu gözler önüne sermektedir.
“Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidirler. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler.” (Buhârî, Müslim. A. b. Hanbel).
Nerde öyle Müminler?. Bulsak da gitsek ellerini öpsek.!
“Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayın!” (Müslim, Tirmizî, İbni Mâce, Ahmed b.Hanbel).
Afrika’ya yardım götürmek için giden bir sivil toplum örgütüne mensup bir hayırsever Müslüman, oradaki farklı dillerle konuşan Müslümanlarla arasında selamlaşmadan dolayı müthiş bir iletişim ve elektrik oluştuğunu ve bu hadis-i şerifin hikmetini o zaman çok iyi anladığını söylemişti.
Kardeşlik ile ilgili diğer bazı hadisleri de aşağıda yorumsuz olara sunuyoruz:
“Mü’min bir kimse din kardeşini sevince bu sevgisini ona bildirsin. Çünkü bu aradaki muhabbeti artırır”. (Tirmizî)
“Her iyilik bir sadakadır. Kardeşini güler yüzle karşılaman, kovandan ihtiyacı olan bir şeyi kardeşinin kovasına boşaltman da bu tür iyiliklerdendir.” (Tirmizi)
“Müslüman, hasta kardeşini ziyaret ettiğinde dönünceye dek cennet bahçelerinde demektir.”(Müslim, Tirmizî)
“Bir adam, başka bir köydeki din kardeşini ziyaret için yola çıkmıştı. Cenâb-ı Hak o kişinin yolunun üzerine bir meleği oturttu. Adam meleğin yanına gelince, melek ona; “Yolculuk nereye?” diye sordu. Adam; “Şu köydeki kardeşimi ziyarete gidiyorum”, dedi. Melek; “Ondan elde edeceğin dünyalık bir şey mi var?” deyince, adam; “Hayır, ben onu Azîz ve Celîl olan Allah hakkı için seviyorum, o kadar”, dedi. Bunun üzerine melek; “Ben, Allah’ın sana gönderdiği elçisiyim, senin o kardeşini sevdiğin gibi Allah Teâlâ da seni seviyor”, diye mukabelede bulundu”. (Müslim)
“Mü’minin mü’mine bağlılığı, taşları birbirine kenetli duvar gibidir.” Rasûl-i Ekrem (bu kenetlenmeyi göstermek için iki elinin) parmaklarını birbirine geçirdi (Buhârî).
“Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz.” (Buhârî).
İslam kardeşliği ile ilgili çok sayıdaki ayet ve hadisin yanında İslam büyüklerinin çok güzel ve ibretli sözleri de bulunmaktadır. Onlardan birkaç tanesine değinmek de faydalı olacaktır.
Büyük mutasavvıflardan Seriyy-i Sakatî anlatır. Bağdat çarşısında yangın çıktığı bir gün birisi koşarak yanına gelir ve “bütün çarşının yandığını, bir tek kendisinin dükkânın kurtulduğunu” söyler. Hazret bunun üzerine “Elhamdulillah”, der. Ancak daha sonra diğer dükkânı yanan kardeşlerini düşünmeden kendisi adına “Elhamdülillâh” dediğinden dolayı otuz yıldan beri bu gaflet ânı için istiğfâr ettiğini belirtir.
Ebu’l-Hasan Harakânî de, “Türkistan’dan Şam’a kadar olan sahada bir din kardeşimin parmağına batan diken, benim parmağıma batmıştır; onun ayağına çarpan taş, benim ayağıma çarpmıştır; onun acısını ben duyarım; bir kalpte hüzün varsa, o kalp benim kalbimdir,” buyurarak Müslümanın derdiyle dertlenmenin en uç örneğini verir.
Hz. Mevlânâ ise, “Şems-i Tebrizî bana bir şey öğretti; ‘Dünyada bir tek mü’min üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin;’ ben de biliyorum ki yeryüzünde üşüyen mü’minler var; ben artık ısınamıyorum”, buyurarak aynı derdin diğer bir uç örneğini verir.
Sonuç olarak ifade etmemiz gerekir ki, bir önceki yazımızda zikrettiğimiz ayetlerden, bu yazımızda zikrettiğimiz hadislerden ve İslam büyüklerinin sözlerinden anlaşıldığı üzere kardeşlik her şeyden önce insana Allah’ın ve Peygamber’in rızasını ve Cennet’ini kazandırır. Karşılıksız Allah rızası için iş yapmayı ve çalışmayı gerçekleştirir. Menfaat ilişkilerini ikinci plana iter. Menfaatçi bir toplumdan maslahatçı bir topluma geçişi sağlar. İnsanlar arasında sevgiyi, saygıyı, muhabbeti güçlendirir. Toplumdaki sınıf farkını ortadan kaldırır. Toplum olarak bugün en fazla ihtiyaç duyduğumuz güven duygusunu geliştirir. Nitekim Hz. Peygamber’in peygamberlik öncesi en birinci vasfı güvenilir insan olmasıdır. Bugün olduğu gibi kimsenin kimseye güvenmediği öylesi bir toplumda herkes Hz. Peygamber’i gördüğünde “Hâzâ raculun emîn” (Bu emin bir kişidir) diyerek kendisini parmakla göstermişlerdir. O halde sonuç olarak yine diyoruz ki: İslam kardeşliğini gerçekleştirmek zorundayız!.. Başka çaremiz yoktur!..
Yüce Allah’a emanet olunuz.