Genel
15 Ağustos 1868’de Halk Bahçesi’nde Ne Oldu?
Çanakkale’nin tarihinde çok önemli günler vardır. Antik dönemde, Pers komutanı Kserkes’in M.Ö. 480’de Çanakkale Boğazı’nı geçerek Batı seferini başlatması; buna bir cevap olarak M.Ö. 334’de Büyük İskender’in Doğu seferi öncesinde Troia’yı ziyareti; benzeri bir şekilde 1462’de Fatih Sultan Mehmed’in Çanakkale ve Troia’yı ziyareti gibi. Yakın tarihten ise Atatürk’ün 1913’deki önce Troia daha sonra Çanakkale’yi ziyareti; 18 Mart 1915’deki Çanakkale zaferi. Bu tarihler de Çanakkale yakın tarihi için çok önemlidir ve bu nedenle de toplumsal belleklerdeki yerlerini almışlardır. Ancak, bu tür önemli günlerle karşılaştırılamayacak da olsa, bazı günler vardır ki, çok bilinmemesine rağmen Çanakkale için önem taşırlar. Bu günlerden bir tanesi de 15 Ağustos 1868’dir.
Ne olmuştur bu günde?
Çanakkale i limanında, 15 Ağustos 1868’de bir öğleden sonrasında, yüzündeki ifadeden oldukça canı sıkkın olduğu anlaşılan modern Avrupalı görünüşlü, ufak tefek, gözlüklü bir beye; sakallı, temiz giyimli, vücuduna göre küçücük bir başı olan, şapkalı bir başka Avrupalı bey yaklaşır. Gözlüklü açık tenli orta yaşın üstündeki bey oldukça kızgındır; çünkü Çanakkale limanından İstanbul’a kalkacak buharlı gemiyi kaçırmıştır. Sonraki ilk gemi için iki gün beklemesi; bu nedenle de kentteki ona göre pek iyi olmayan otellerde gecelemesi gerekmektedir. Üstelik Troas bölgesine yaptığı gezi de pek amacına ulaşmamış gibidir. Şapkalı, sakallı bey kendini tanıştırarak, keyfi kaçık adama yardım etmek istediğini söyler. Gözlüklü canı sıkkın adam, hayalini kurduğu Troia kentinin yerini bulmak için çok uzun ve zahmetli yolculuklar yapmış, zengin Alman tüccar Heinrich Schliemann’dır. Sakallı, şapkalı bey ise, Çanakkale’deki İngiliz ve Amerikan konsolosluğu yapan Calvert ailesinden Frank Calvert’tir. Schliemann, 19. yüzyılda Troia olduğuna inanılan Pınarbaşı köyündeki Ballı Dağ’ı ziyaret etmiş, hatta o tepede birkaç gün kazı bile yapmıştır. Ancak gördükleri kendisini ikna etmemiştir. O kadar zahmete katlanarak gelip gördüğü yer Troia mıdır, değil midir, pek anlayamamıştır.
Calvert kendisini tanıştırdıktan sonra, uzun yıllardır Çanakkale’de yaşadığını belirterek; Troia’yı görmeye gelen gezginleri de kendisinin dolaştırdığını söylemiştir. Buna karşın Schliemann ise Troia’yı ziyaret ettiğini ve incelemelerde bulunduğunu dile getirmiştir. Peki ama, hangi Troia? Bölgeyi çok iyi tanıyan Calvert, asıl Troia’nın Ballıdağ’da değil de, Hisarlık Tepe’de olduğunu söyleyince; Schliemann biraz şaşırmış, bu çelimsiz ama bilgili adamı dikkatle dinlemiştir. Calvert, bu konuyla ilgili Paris’de bir süre önce yayınlanan kitaptan söz açtıktan sonra, Hisarlık Tepe’nin bir bölümünü satın aldığını, hatta kendi arazisinde 1863 v3 1865 yıllarında kazılar yaptığını ve çok önemli eserler bulduğunu da söyleyince, Schliemann’nın dikkati daha da artmıştır.
Söz konusu bu iki otodidaktın (kendi kendisini yetiştiren) konuşmalarının tam olarak nasıl geliştiğini bilmesek de, daha sonraki yazışmalardan buna çok yakın bir şeyler konuştukları kesin gibi.. Hiç kuşkusuz Schliemann, Calvert’i Paris’deki ilişkileri ve mal varlığı ile etkilemeye çalışmış olmalı. Calvert ise Schliemann’a karşı oldukça dikkatli davranmış olmalıdır. Çünkü kendisinin üniversite eğitimi almadığını daha henüz 16 yaşındayken okulu terkettiğini bir öğrense, belki de onu hiç dikkate almayacaktır. Çünkü İngiliz Kraliyet Müzesi Müdürü Newton, bu nedenle Calvert’i yıllarca ciddiye almamış ve onun Hisarlıkla ilgili projelerini desteklememiştir. Ancak öte yandan Schliemann’nın eğitim durumu kendisinden hiç de iyi değildir. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak büyüyen Schliemann, daha henüz 14 yaşındayken okulu bırakıp hayat mücadelesine atılmıştır.
Schliemann, Çanakkale ziyareti öncesinde Hisarlık Tepe (Troia) hakkında çok az şey bilmektedir. Calvert ise, düş ve geçek arasında gidip gelen, mitolojiyi tarih gibi algılayan, deli gibi çalışan ve büyük servetler kazanan Schliemann’ı hiç tanımamaktadır. Calvert, Hisarlık ile ilgili projelerine bir ortak bulma umuduyla tüm bildiklerini Schliemann’a anlattır 15 Ağustos 1868 günü. Daha sonra, limanın hemen yakınlarındaki Calvertlerin görkemli evine gidip, ailenin eski eser kolleksiyonuna bakarlar; evin büyük bahçesinde (bugünkü Halk Bahçesi) sohpet ederler. Özellikle Hisarlık Tepe’den çıkan eserler Schliemann’ı çok heycanlandırır. Ancak Schliemann’nın Hisarlık Tepe’yi görmeye vakti olmaz. Schliemann ile Calvert’in Halk Bahçsesi’ndeki bu buluşmada, hem arkeoloji tarihinin, hem de Çanakkale’nin kaderi bir anlamda çizilmiş olur. 15 Ağustos’taki bu buluşma, Hisarlık Tepe’nin daha sonraki yıllarda, Troia olarak anılması için hayati bir önem taşımaktadır. Bu buluşma sonrasında Schliemann-Calvert yazışmaları sonucunda 1870 yılında Schliemann’nın Hisarlık Tepe (Troia) kazıları başlar ve 1890’daki ölümüne kadar sansasyonel buluntularla devam eder.