Genel

Bayram O Bayram Olsun

Yayınlandı

-

Bu yazı tumhaber.com’dan alıntılanmıştır.

Yüce Allah’a hamd u senâlar olsun ki bir Ramazan ayı daha oruçlar, teravihler, hatimler, Kur’an okumaları, iftar sofraları, sahur aydınlıkları, dost ve arkadaş ziyaretleri ile geçti. Yarın mübarek Ramazan bayramı…

İslam Dini’nde Ramazan Bayramı, Hicri takvime göre Ramazan ayından sonra gelen Şevval ayının ilk üç gününde kutlanan dini bir bayramdır. Bu günleri Yüce Yaratıcımız bize Ramazan ayını oruç ve ibadetle geçirmemize karşılık sevinç ve neşe olarak bağışlamıştır. Hz. Peygamber a.s. Medine’ye hicret ettiğinde Medinelilerin eğlendikleri iki günleri olduğunu görmüş, “Bu günlerin ne olduğunu” sorduğunda Medinelilerden, “Biz cahiliye döneminden beri bu günlerde eğleniriz”, cevabını almıştır. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz,”Allah size o iki gün yerine daha hayırlı iki bayram vermiştir, bunlar Ramazan ve Kurban bayramlarıdır”,buyurmuştur. (Ebû Dâvûd). Böylelikle hicretin ikinci yılından itibaren Ramazan ve Kurban Bayramları kutlanmaya başlanmıştır.

Bayramlar sevincin, neşenin, ferahlığın egemen olduğu, uzaktakilerin buluştuğu, dargınların barıştığı günlerdir. Bayramlarda, yeme, içme, gezme, tozma, buluşma, sevinç ve eğlence hakimdir. Hatta bu anlamıyla Ramazan bayramının Arapçadaki adı olan “Iydu’l-Fıtr: Yeme İçme Bayramı”nda ve Kurban bayramının adı olan “Iydu’l-Edhâ: (Kurban) Kesim Bayramı”nda bile bu anlamlar gizlidir. Çünkü birden fazla anlamlı bir kelime olan “fıtr” kelimesinin Arapçadaki bir anlamı da yeme, içme ve kahvaltı yapmadır. Bu durumuyla Ramazan ayının bitimiyle birlikte yapılan kahvaltıyı ve yeme içmeyi ifade eder. Hatta Ramazan bayramının birinci günü ve Kurban Bayramı’nın dört günü boyunca yememek, içmemek, yani oruç tutmak İslam Dini açısından caiz değildir ve haram kabul edilmiştir. Oruç akşamları orucumuzu açıp yeme içmeyi ifade için kullandığımız “iftar” kelimesi de aynı köktendir. Ülkemizde bayramlarda misafirlere tatlı ve şeker ikram edilmesinden hareketle Ramazan Bayramı’na Şeker Bayramı da denilmesi aslında bu espriye uygundur. Ancak buradaki problem, Şeker Bayramı tanımlamasını kullananların bu bayramı Oruç ve Ramazan ayı bağlantısından koparıp neredeyse tamamen seküler bir hava içinde kutlama gayreti içerisinde olmalarıdır. Bu yüzden bu bayramın manevi bağlantısını koparmadan bu yönüne de vurguda bulunması açısından Türkçemizde bu bayrama Ramazan Bayramı denilmesi daha uygundur. Yani sonuçta bu bayramımız Şeker Bayramı değildir, ancak Şeker Bayramı esprisini de içinde bulunduran Ramazan Bayramı’dır.

Bayramlar bu sevinç özellikleri ile birlikte acıların paylaşıldığı günlerdir. Bu paylaşmada da aslında yine sevince yöneltme ve sonuçta bir nevi sevinç vardır. Zira bayramlarda bütün bu sevinçleri yaşayamayan hastalar, dertliler, yetimler, kimsesizler de bulunmaktadır. Bu konudaki bir türkü ne güzel söylemiştir:

“Bugün bayram günü derler âlem eğlenir

Dertliler oturmuş derdin söylenir”.

Söz gelimi haberlerde izlediğimiz kadarıyla İzmir/Foçadaki PKK saldırısında şehit olan askerin, elindeki son 50 lirası ile iki çocuğuna bayramlık almak istemesi, ancak bunun nasip olmaması yüreğimizi dağlamaktadır. Bir oğlu PKK tarafından şehit edilirken diğer oğlu PKK saflarında dağda gezen annenin hazin durumu acımızı arttırmaktadır. Şehit çocukları, öksüzler, yetimler ve kimsesizler bizim tarafımızdan sahip çıkılmayı beklemektedir. İşte bu konuda da Sevgili Peygamberimiz bize en iyi örnek olmuştur. Zira bir bayram gününde diğer çocuklardan ayrı olarak bir köşede duran bir çocuğa niçin böyle durduğunu sorunca çocuktan babasının savaşta şehit olduğunu öğrenmiştir. Bunun üzerine hemen onun elinden tutarak, “Artık bundan sonra benim senin baban, Ayşe’nin de annen olmasını istemez misin?” diyerek onu himayesine almıştır. İşte zengin, hali vakti yerinde insanların himayesine alınmayı bekleyen dünya kadar insan vardır. Böylelikle bu insanlara da bayram sevincinin yaşatılması gereklidir.

Bayramların bir diğer özelliği de dargınların barıştığı günler olmasıdır. Bunun için de dargınlığa sebep olan şeylerin ortadan kaldırılması gereklidir. Hem karşımızdakinin dargınlığına sebep olacak haksızlığı yapmamız, hem de ondan hiçbir şey olmamış gibi davranmasını beklememiz insaflı bir davranış olmasa gerektir. Bu yüzden inanan insanlara düşen, dargınlığın olmaması için dargınlığa sebep olacak şeylerden kaçınmak ve dargınlık olmuşsa da bu dargınlığı ortadan kaldırmak için buna sebebiyet veren unsurların ortadan kaldırılmasını sağlamaktır.

Demek ki bayramlar sevinç ve neşenin hakim olduğu, kimsesizlerin gözetildiği, dargınların barıştığı günlerdir. Hakikat indinde ise asıl bayramlar kulun günah işlemediği, işlediği takdirde de Allah’ın af ve mağfiretine, bağışlamasına ulaştığı günlerdir. Bu manada yakın devir alim ve mutasavvıflarından Erzurum/Alvar’lı Efe (Muhammed Lütfî) Hz.lerinin dizesi ne kadar güzeldir:

“Mevlâ bizi affede gör ne güzel ‘ıyd olur

Cürm ü hatadan geçe bayram o bayram olur”.

‘Iyd bayram demektir. Yani Yüce Allah bizi affederse bu ne güzel bir bayram olur. Bizim cürmümüzden, yani günahımızdan ve hatamızdan geçerse işte gerçek bayram odur.

Bu duygularla Ramazan Bayramı’nızı can ü gönülden tebrik ediyorum. Daha nice bayramlara sağlık, mutluluk, bütünlük, birlik ve beraberlik içinde erişmemizi diliyorum…

Yüce Allah, bayramın zikrettiğimiz bütün bu özelliklerini yaşamamızı nasip etsin ve sonuçta inşallah hepimiz için “Bayram o bayram olsun”…

1 Yorum

  1. Selamlar

    19 Ağustos 2012 at 17:03

    Hidayet hocam kaleminize sağlık. iyi bayramlar.

Leave a Reply

Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version