Connect with us

Bilim Teknoloji

Hepatit B Hakkında Güzel Bir Röportaj

Published

on

ÇOMÜ Basın Koordinatörlüğü, Hebatit B hastalığı hakkında Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Suzan Saçar ile bir röporaj gerçekleştirdi.

İşte o röportaj:

Hocam merhabalar, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Hangi bölümde görev yapmaktasınız? Nereden mezunsunuz?

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalında görev yapmaktayım. Mezuniyetim Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi ihtisasım da Pamukkale Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalından.

Advertisement

“KADRO AÇISINDAN ÇOK DONANIMLIYIZ”

Çanakkale’ye gelişiniz nasıl oldu? ÇOMÜ Tıp Fakültesi Hastanesini nasıl buluyorsunuz? Burada büyük yatırımların yapılması, hastanenin bu kadar gelişmesi sizde ne gibi duygular uyandırıyor?

Bir yıldır Çanakkale’deyim. Buraya hastanenin büyümesi ve gelişmesinden doğan ihtiyaç üzerine geldik.

İlk geldiğimde hastane küçük bir hastaneydi. Ama son bir yıl içinde inanılmaz bir gelişme sağlandı, bu ivmenin çok yüksek olduğunu söyleyebilirim. Pamukkale de önceden gelişmekte olan bir hastaneydi sonra büyüdü. Ama bu 13, 14 yıl içinde oldu. ÇOMÜ 14 yıl sonra daha da gelişmiş olacak. Bir çok bina yapıldı, bir çok alt branşlara uzmanlar geldi. Hastanemizde başka hastanelerde bulunmayan alt branş uzmanları var. Kadro açısından çok donanımlıyız.

Advertisement

Bu durum akademisyenlere nasıl yansıyor? Böyle gelişmekte olan bir yerde çalışmak akademisyenleri nasıl etkiliyor?

Hazır bir yere gelmek kolaya kaçmak açıkçası. Benim ÇOMÜ’ye gelmemin sebeplerinden biri de buydu. Bulunduğum yerde enfeksiyon biriminde bir eksiklik yoktu. Yerleşmiş bir düzen vardı. Bu durum insana biraz sıkıcı gelebiliyor. İnsan bir ivme, bir heyecan, bir dinamik istiyor. O nedenle ÇOMÜ bu yönden çok iyi motive ediyor arkadaşlarımızı. Ben bunu gözlemliyorum, herkes daha fazla ne yapabilirim diye düşünüyor. Bu şehre de pozitif olarak yansıyor. Hastalar da çok memnun; ‘Buraya çok genç insanlar geldi’ diye belirtiyorlar, bize çok iyi davranıyorlar, sahipleniyorlar, halkla güçlü bir iletişim var.  Akraba gibi oluyoruz hastalarla. Özellikle Hepatit B’liler için konuşacağım; onlar bizlere çok güveniyorlar çok yakın hissediyorlar. Biz de onların her şeyiyle ilgileniyoruz.

Hocam, bugün eksik ve yanlış bilinen Hepatit B’yi konuşmak için geldik, nedir hepatit B?

Hepatit B karaciğerin hastalığıdır ve dünyadaki en yaygın karaciğer hastalığıdır.

Advertisement

Türkiye nüfusunun genel olarak yüzde 5’inin HBV taşıyıcısı olduğu kabul edilmektedir. Çanakkale iline yakın yerlerde (Tekirdağ ve Bursa) hepatit B taşıyıcılığı ortalama yüzde 3.7 olarak saptanmış. İlimizde de büyük ihtimalle benzer orandadır. Bu rakamı ilimizin nüfusuna oranladığımızda oldukça büyük sayıda kişinin bu virüs ile enfekte olduğu tahmin edilebilir. Hepatit B sinsi bir hastalık olarak bilinir ve çoğu kişi enfekte olduğunun farkında bile değildir. Büyük çoğunluğu tesadüfen yapılan testlerle hastalığı taşıdığını öğrenmektedir. Bunun yarattığı en büyük tehlike hastalık etkeni virüsün kan ya da diğer vücut sıvıları yoluyla başka kişilere bulaştırılabilmesidir. Oysa sadece 3 doz aşı ile bu hastalık engellenebilir.

Hepatit B’nin tehlikesi nedir?

Bu virüs karaciğere zarar veren bir virüstür, virüs uzun yıllar herhangi bir belirtiye neden olmadan karaciğere hasar verir ve yıllarla birlikte siroz ve/veya karaciğer kanseri gelişme riski artmaktadır bu nedenle ihmale gelmez.

Yani erken teşhisi olmayan bir hastalık diyebilir miyiz?

Advertisement

Evet, sinsi bir hastalık. Hasta, hasta olduğunu bilmiyor. Başka bir nedenle bir test yaptırdığında ya da birinin bu testi yaptırıp pozitif çıkması durumunda etkilenip test yaptırırlarsa öğreniyorlar. Ameliyatlar sırasında öğrenilebiliyor. Misal, hasta belki doğumda almış virüsü altmış yaşına gelmiş ameliyat olacak, HBV taşıdığını ancak o zaman öğreniyor. Geç öğreniyor ama hastalık öyle durduğu gibi durmuyor yani bu süre içinde hiç belirti vermeden sinsi bir şekilde karaciğere zarar veriyor. O nedenle erken teşhisi son derece önemli. Tabi ki belirti gösterebiliyor. Ama bunun için hastaların mutlaka gelip bu konuda taranmaları gerekiyor.

Tarama olmaksızın ortaya çıkan; yüksek ateş,  karın ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı gibi belirtileri var mı hocam?

Çok büyük bir oranında belirtisiz seyrediyor. Genellikle Hepatit B ile ilk bulaşta herhangi bir belirti olmaz. Bunun tehlikesi de virüsü başkalarına bulaştırma riskidir. Bazılarında ise, yüksek ateş, yorgunluk, eklem ve kas ağrısı, sigaraya, yağlı yiyeceklere karşı tiksinti hissi gelişir. Nadiren de gözde, ciltte, idrarda sararma ile hasta başvurur.

Bazı hastalıklar sadece hastanın kendisini etkiler, ama hepatit B kişi kendisi taşıyorsa bulaşma yolları nedeniyle başkaları için bir risk oluşturuyor. O nedenle hastalığın bilinip ve önlemlerinin alınması gerekiyor.

Advertisement

Peki, hocam bulaşma yolları nelerdir bu hastalığın? Nelerden kendini sakınmalıdır?

*HBV’nin tek kaynağı insandır. Kontrol edilmemiş kan ve kan ürünleri naklinde, jilet, tırnak makası, manikür-pedikür aleti gibi kesici malzemelerin ortak kullanılması sonucunda, bütünlüğü bozulmuş deriye HBV ile enfekte kişinin kan ve vücut sıvılarının teması bulaş açısından risk yaratmaktadır.

Bunların dışında; enjektörlerin ortak kullanıldığı damar içi ilaç kullanımında (HBV oda ısısında yüzeylerde 7 gün canlılığını korumakta), enfekte kişinin kanı örneğin yere bulaştığında çamaşır suyu ile temizlenmelidir.

Ayrıca hepatit B’li anneden doğum sırasında ve Enfekte partnerle korunmasız cinsel temas yollarıyla hepatit B bulaşmaktadır.

Advertisement

Hepatit B gündelik hayatta rastgele bulaşır mı?

Hepatit B, virüsle enfekte olmuş kişinin hazırladığı yemeklerin yenmesi, birlikte yemek-içmekten, kucaklaşmaktan, ortak kullanılan tuvaletten, kapı kollarından, soluduğumuz havadan, dokunmaktan bulaşmaz.

HBV ile karşılaşıldığında mutlaka hastalık gelişir mi?

Erişkin bir kişi HBV virüsü ile karşılaştığında %90 oranında bu virüsten kurtulmaktadır. Maalesef aynı oran bebekler için geçerli değildir. Doğum sırasında hepatit B ile karşılaşan bebeklerin %90’ında bu virüs kronikleşmektedir. Sekel riskinin yıllarla artığını düşünürsek bunun sonuçlarını öngörebiliriz. Buradan yine aşılamanın önemi karşımıza çıkmaktadır. Şu anda ülkemizde tüm yeni doğanlara hepatit aşısı yapılmaktadır.

Advertisement

HBV Taşıyan Anneler Dikkat!

“GEBE OLANLAR MUHAKKAK HBV TESTİ YAPTIRSIN…”

Hocam HBV gebeyken fark edilen bir durum mu?

Evet, test yaptırılırsa mutlaka fark edilir, bu nedenle bütün gebelere hepatit B testi yapılması öneriliyor.

Advertisement

Bu aşının uygulanmasının bir zorunluluğu var mı peki?

Zorunluluğu yok. Hasta eğer gebe olduğunu bilirse ve doktora başvurduysa hepatit B testi yapılması öneriliyor. Ama hasta gelmezse bu şans  kaçırılıyor ve bu çok acı bir şey. Çünkü alınabilecek önlemler ortadan kalkmış oluyor.

Şunu da belirtelim;  gebe olanlar muhakkak bu testi yaptırsın. Eğer hepatit tespit edilirse vücuttaki virüs miktarının da kontrol altına alınması gerekiyor ki HBV bebeğe geçmesin. Aynı zamanda doğumdan sonra en kısa sürede bebeğe  (12 saat içinde) Hepatit B aşısı yapılması gerekiyor ki bebek korunsun.

Hepatit B enfeksiyonunun hamilelik üzerinde etkisi nedir? Hepatit B’li hasta bebeğini emzirebilir mi?

Advertisement

Eğer hastada ileri derecede karaciğer hastalığı yoksa hamilelik ve bebek üzerine herhangi bir olumsuz etkisi yoktur. Önemli olan bebeğe geçişinin önlenmesidir, bu da kadın doğum uzmanının ve enfeksiyon hastalıkları uzmanının yakın işbirliğini gerektirir. Anneye, doğumda zamanında yapılan korunma ile bebek korunacağı için bebeği emzirebilir.

Hepatit B aşısı kimlere yapılmalıdır?

*Doğumda başlamak üzere tüm bebeklere. Ülkemizde de tüm yeni doğanlara hepatit B aşısı yapılmaktadır.

*Hepatit taşıyıcılarının eşlerine

Advertisement

*Damardan ilaç kullananlara

*Ailesinde hepatit B virüs taşıyıcısı olan kişilere

*Kan ve vücut sıvılarıyla temas riski olan sağlık çalışanları ve güvenlik çalışanlarına

Bedensel veya zihinsel engelliler ve bu kişilerin bulunduğu yerdeki kişiler ve personele

Advertisement

*Diyaliz uygulananlara

*HBV enfeksiyonunun çok yoğun olduğu bölgelere seyahat edeceklere

*Başka bir karaciğer hastalığı olanlara

*Pıhtılaşma bozukluğu olan hastalar gibi kan ve kan ürünleri kullananlar

Advertisement

*Cinsel temasla bulaşan hastalıklar açısından riskli davranışlarda bulunanlar

*Hastalık ve Önleme Merkezi (CDC) HVB’de korunmak isteyen herkesin aşılanması önerilmektedir.

“HALKIMIZ BİZE BAŞVURSUN BİZ ONLARI TARAYALIM VE AŞILAYALIM…”

Röportajda bir çağrı da yapmış olalım, bu tarama testlerini yaptırmak  -özellikle gebeyken- doğacak çocuğun sağlığı açısından erken teşhis ve tedavi açısından çok önemli… Hocam HBV’yi ve bulaş yollarını öğrendik; peki bu hastalıktan korunmak için neler yapılmalı?

Advertisement

*Traş bıçağı, diş fırçası, küpe, tırnak makası gibi kişisel kanla bulaş riski olan eşyaların paylaşılmaması gerekir, herhangi bir nedenle ortak iğne kullanılmamalıdır, kan ve diğer vücut sıvılarıyla doğrudan temas etmemek, eğer bulaş varsa yüzeyi eldiven giyerek dispozable kağıt havlu ve çamaşır suyu ile temizleyip, kağıdı ve eldiveni doğrudan çöpe atmak, elleri de bol sabunlu su ile yıkanmalıdır, akupunktur, dövme, kulak ve vücut deldirmek amacıyla kullanılan iğnelerinin kesinlikle steril olması gerekir,

*HBV’den korunmanın en etkili yol da aşıdır. Biz o yüzden istiyoruz ki halkımız bize başvursun biz onları tarayalım ve aşılayalım…

Hocam zaman ayırıp sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ederiz.

Bu hastalık önemli bir hastalık ve ne yazık ki kulaktan dolma bilgilere sahibiz, geldiğiniz için ben teşekkür ederim.

Advertisement

Continue Reading
1 Comment

1 Comment

  1. Misafir

    09 Mayıs 2013 at 17:53

    hepatit B olan bir kişide röportaj yazıyoruz bu çıkıyo ya

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bilim Teknoloji

Denizcilik Meslek Yüksekokulu Akredite Oldu

Published

on

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Denizcilik Meslek Yüksek Motorlu Araçlar ve Ulaştırma Bölümü, Sualtı Teknolojisi programı akredite oldu.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Denizcilik Genel Müdürlüğü, Yükseköğretim Kurulu, Milli Savunma Bakanlığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, Çanakkale Bölge Liman Başkanlığından temsilcilerinin katıldığı denetlemede birinci sınıf dalgıç yeterlilik belgesinin alınabilmesi için de gerekli olan dalış takımları ve teçhizatlar yerinde görüldü.

Denetleme sonucunda akredite olan Motorlu Araçlar ve Ulaştırma Bölümü, Sualtı Teknolojisi programı ile ilgili Denizcilik MYO Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Halit Kuşku; “Bu süreçte emeği geçen Rektörümüz Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, kurumsal akreditasyondan sorumlu Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Dinçay Köksal ve tüm üniversite yönetim kadrolarımıza teşekkür ederim. Kurumsal aidiyetimizi güçlendirerek üniversitemizi daha yüksek bir çıtaya çıkartacağız. Eğitim ve öğretim kalitemiz buna bağlı olarak artacak. Hedefimiz Denizcilik MYO’yu ülkemizin alanında en iyi okullarından biri haline getirmek” dedi.

Advertisement

Continue Reading

Bilim Teknoloji

ÇOMÜ Deprem Çalıştayı Gerçekleştirildi

Published

on

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) ve Çanakkale Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü iş birliğinde düzenlenen “Depremle Yaşamak: Riskleri Azaltmak, Farkındalığı Artırmak” Çalıştayı, Double Tree by Hilton Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Çalıştaya; Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu,  Vali Yardımcısı Hakkı Uzun, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Bekir Çelen,  İl Afet ve Acil Durum Müdürü İbrahim Tarı, Çalışma Ve İş Kurumu İl Müdürü Mehmet Uğur Yavuz,  Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Hüseyin Erkul, Prof. Dr. Dinçay Köksal, Prof. Dr. Evren Karayel Gökkaya, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Genel Sekreteri Oğuz Ünal, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tolga Bekler, Kurumsal İletişim Koordinatörü Doç. Dr. Gülenay Pınarbaşı’nın yanı sıra Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve akademik personel katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından açılış konuşmasını gerçekleştiren Çanakkale Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Bekir Çelen “Bu çalıştayın anlam ve önemi, deprem riskine karşı toplum bilincini artırmak ve düzenli bir gelecek inşa etmek için bir adım atmış olmamızdır. Deprem riski en büyük doğal afet tehditlerinden biridir. Tarihimiz boyunca birçok deprem yaşadık ve ne yazık ki bu depremler binlerce can kaybına yol açtı. Bu olaylar depreme karşı hazırlıklı ve dayanıklı yapılar inşa etmenin hayati önem taşıdığını göstermektedir. Çanakkale’miz deprem kuşağında yer almanın getirdiği risklere maruz bir ilimizdir. Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığımız olarak bu konuya büyük önem vermekte ve birçok paydaşımız ile bir araya gelmeyi hedeflemekteyiz. Bu çalıştay, deprem riskine karşı farkındalığı artırmak ve güçlü bir dayanıklılık kültürü oluşturmak amacıyla önemli bir platform sunmaktadır” dedi.

ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, konuşmasında “Bugün burada, 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin 24. yıl dönümünde, deprem gerçeğiyle yüzleşmek, depreme hazırlıklı olmak ve deprem risklerini azaltmak için neler yapabileceğimizi tartışmak üzere bir araya geldik. Deprem Çalıştayı’nın teması “Depremi biliyoruz. Hedefimiz Riskleri Azaltmak, Farkındalığı Artırmak”  temasından oluşmaktadır. Bu tema, ülkemizin deprem kuşağı üzerinde yer aldığı ve her an büyük bir depremle karşı karşıya kalabileceğimiz gerçeğini kabul ettiğimizi, ancak bunun karşısında çaresiz kalmadığımızı, bilimsel ve teknolojik imkanlarla depremin etkilerini en aza indirmeye çalıştığımızı ifade etmektedir” ifadelerini kullandı. Afet farkındalığına dikkat çeken Rektör Erenoğlu “fet farkındalığı konusu ise toplumun depreme hazır olmasını sağlayacak en önemli unsurdur. Deprem bilincinin artırılması, afet eğitimlerinin verilmesi, afet yönetimi planlarının oluşturulması ve tatbikatların yapılması bu konunun içeriğini oluşturmaktadır. Deprem Çalıştayı’nın amacı, bu konularda uzman olan akademisyenlerin, kamu kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin ve yerel yönetimlerin görüş ve önerilerini almak, ortak bir akıl ve iş birliği oluşturmak ve depreme hazır bir Türkiye için somut adımlar atılmasına katkı sağlamaktır.” dedi.

Advertisement

Açılış konuşmalarının ardından yedi farklı konuda gerçekleşen odak grup toplantılarına geçildi. Çalıştay, sunumların tamamlanmasının ardından toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.

Kaynak: comu.edu.tr

Advertisement
Continue Reading

Bilim Teknoloji

ÇAAM ve Ulupınar Gözlemevi 21. Kuruluş Yıl Dönümü Etkinliği Gerçekleştirildi

Published

on

Temelleri 2001 yılında Ulupınar Köyü’nde atılan ve 19 Mayıs 2002 tarihinde resmi açılışı gerçekleştirilen ÇOMÜ Astrofizik Araştırma Merkezi (ÇAAM) ve Ulupınar Gözlemevi’nin 21. kuruluş yıl dönümü etkinliği, Ulupınar Gözlemevi’nde gerçekleştirildi.

 ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Murat, Merkez Müdürü Prof. Dr. Faruk Soydugan, öğretim üyeleri, öğrenciler ve farklı kurumlardan misafirlerin katılımlarıyla gerçekleştirilen etkinlik, Gözlemevinin tanıtımıyla başladı. Merkez ve Gözlemevi Müdürü Prof. Dr. Faruk Soydugan, araştırma merkezinin ve gözlemevinin güncel durumu, araştırma konuları ve ulaşılan bilimsel çıktılar hakkında katılımcıları bilgilendirdi.

 Gözlemevi ve Merkez bünyesinde araştırmalar yapan Prof. Dr. Faruk Soydugan, Prof. Dr. Ahmet Erdem, Prof. Dr. Caner Çiçek, Prof. Dr. Esin Soydugan, Prof. Dr. İbrahim Bulut, Doç. Dr. Derya Sürgit, Doç. Dr. Ahmet Bulut, Dr. Mehmet Tüysüz ve Dr. Afşar Kabaş’a teşekkür belgeleri sunuldu. Kuruluş sırasında Gözlemevi arazisinin bir bölümünü bağışlayan merhum Yusuf Kemerli’nin kızı Dr. Yonca Yiğit ve eşi Prof. Dr. Murat Yiğit’e de teşekkür plaketi takdim edildi.

Advertisement

 Gözlemevi ve Araştırma Merkezi’nin Kurucu Müdürü Prof. Dr. Osman Demircan, çevrimiçi bağlantıyla etkinliğe katılarak Gözlemevi’nin kuruluş hikâyesini ve düşüncelerini aktardı. Ayrıca, Gözlemevi’nin kuruluş döneminde katkı sunan Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Uzay Bilimleri ve Teknik Bölümü Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Volkan Bakış ve Prof. Dr. Hicran Bakış da çevrimiçi bağlantıyla kuruluş aşamasındaki deneyimlerini katılımcılarla paylaştılar.

 Etkinlik kapsamında çeşitli seminerler de düzenlendi. Dr. Mehmet Tüysüz tarafından “Ötegezegen Keşifleri”  başlıklı bir seminer ve Dr. Afşar Kabaş tarafından da “Gökyüzü ve Gökyüzünde Hareket” konulu bir seminer verildi.

Etkinlik sırasında, Güneş teleskobu ile Güneş gözlemi gerçekleştirildi. Etkinlikte ayrıca, bilimsel araştırma yapılan teleskoplar da tanıtıldı.

Advertisement
Continue Reading

ÇOK OKUNANLAR