Genel
Biz Şimdi Ne Yiyelim?
Çocukluğumda yemeye aşırı düşkün olan bir dedemiz hasta olmuştu. Sabahları su bardağı ile eritilmiş tereyağı içen, tabak tabak kavurmalar, ballar ile kahvaltı eden, hatta gece yarısı mantı yaptırıp birkaç porsiyon tüketen dedemize doktor; “Amcacım, artık tereyağ, kırmızı et, şeker yememelisin!” dediği zaman; “Aman kızım, ya ben zukkum mu yiyim!?” (Erzurumluların kullandığı bir tabirdir, muhtemelen zakkum veya zıkkımdan geliyor) diyerek onları yemezse başkaca ne yiyeceğini bilemediğini şaşırmış bir şekilde dile getirmişti.
Geçtiğimiz günlerde, “Balık yemek zararlı” şeklinde anlaşılan açıklamaları görünce aklıma hemen dedenin kullandığı cümle geldi; “Ya şimdi biz ne yiyelim?!”. Çevremdeki kişilerle konuştukça bu tür açıklamalardan sonra herkesin aynı paralelde düşüncelere sahip olduğunu gördüm. Uzun yıllardır, çocuklar, hamileler, emzirenler, gençler, hastalar, yaşlılar mutlaka balık tüketin diyerek insanları teşvik ederken; bir anda yok vazgeçtik zararlı imiş demek; hele de sadece bir araştırma sonuçları baz alınarak konuşmak haksızlık.
Bu tür bir çalışmanın sonuçlarının kabul edilebilmesi için; belirli bölgelerde, uzun süre, sürekli ölçüm ve numune alımı yapılarak izleme çalışmalarının yürütülmesi gerekmektedir. Araştırma yapılırken, numunelerin resmi kontrol görevlilerince, numune alma kurallarına uygun olarak alınması ve yetkinlikleri onaylanmış laboratuvarlarda analizlerinin yapılması gerekmektedir. Ne zaman, nasıl ve hangi koşullarda, nereden alındığı ve analizin nasıl bir laboratuvarda yapıldığı belli olmayan, yüksek miktarda ağır metal içerdiği iddia edilen birkaç adet numune ile ülke geneli için bir değerlendirme yapılması bilimsellikten uzaktır.
Zaten bakanlık da iddiaları yalanlayarak, gerekli analizlerin sürekli olarak yapıldığını, herhangi bir olumsuzluğa rastlanılmadığını, ayrıca çok kirli ve uygun olmayan bölgelerde avcılık ve yetiştiriciliğin yasaklandığını açıkladı.
Bununla birlikte bazı dip balıklarında ve uzun yıllar yaşayan büyük cüsseli balıklarda, yüzey balıklarından daha fazla ağır metal birikimi gözlenebiliyor. Avlandıkları yerler belli olmayan, özellikle bu tür balıkların tüketimi azaltılabilir. Ancak, esas olarak ağır metaller balığın kaslarından daha çok solungaçlar, sindirim sistemi, böbrekler ve karaciğerinde birikiyor. Balıklar tüketilmeden önce zaten bu adı geçen kısımlar ayıklanıyor. Bu durum da tüketiciler için önemli bir avantaj.
Ağır metaller konusunda riski olan en önemli türler ise; midye gibi suyu süzerek beslenen kabuklular. Bu türlerin tüketiminde biraz daha dikkatli olmak gerekiyor. Özelikle kirli sulardan yakalanan midye etlerinde ağır metal kalıntısı fazla miktarda bulunabiliyor ve bunların tüketimleri bazen kısa sürede, bazen de uzun vadede hayati olarak tehlikeli olabiliyor.
Sözün özü neyi tükettiğimizden çok nereden geldiği, nasıl geldiği çok daha fazla önem taşıyor. Yıllardır en fazla güvendiğimiz, çocuklarımıza güvenerek içirdiğimiz su markalarını sağlıklı su listesinde göremeyince, yediğimiz gıdalarla ilgili her gün yeni bir haber duyunca, ilgili bakanlığın yeni açıklamalarını korkarak izleyince “Ya, biz şimdi ne yiyeceğiz ve daha da önemlisi çocuklarımıza ne yedireceğiz?” sorusu zihinlerimizi kurcalayıp duracak…
Adınız...
01 Şubat 2013 at 22:53
Hocam peki rektörlükteki idari personel nerede yemek yiyecek? Malum bir yılı aşkın süredir yemekhanemiz yok.
Adınız...
02 Şubat 2013 at 16:34
250 metre yukarıda ÖSEM var, 150 metre aşağıda ise Yamaç
Anonim
03 Şubat 2013 at 19:23
katılıyorum.ve hatta katılmaklada kalmayıp tebrik ediyorum. öğrencisinden asistanına , sonra ver elini profesörüne herkez ÖSEM geliyor. isteğe bak yemekhaneleri yokmuş. kaldırısın kolunu tıpış tıpış gelirsin ÖSEME yersin. yada servis kaldıralım sizin gibi zatı muhteremlere.
Adınız...
02 Şubat 2013 at 18:11
Evet biraz yürüyün otu otur nereye kadar
Adınız...
02 Şubat 2013 at 21:08
Karda,yağmurda,fırtınada yürümesi güzel oluyor evet, haklısınız.
Ayrıca yamaç kafenin fiyatlarından haberiniz yok galiba. Tabi sizin odanıza da başkaları gibi yemek servisi yapılıyorsa nereden bileceksiniz değil mi?
Anonim
03 Şubat 2013 at 19:24
ha siz yürüyemiyorsunuz. vah canım bizim gibi yapın uçun. biz geliyoruzda siz gelemiyorsunuz.
Adınız
03 Şubat 2013 at 19:31
arabana biniver arkadaşım
Anonim
03 Şubat 2013 at 19:32
yok binmesin sonra benzin parasını rektörlükten talep eder.
Adınız...
03 Şubat 2013 at 13:30
Yemek odaya servis edilir ne var bunda parasini odedikten sonra. Sen de iste sanada gelsin
Mühendis
03 Şubat 2013 at 20:45
Mühendislik Fakültesi’ndeki adamın suçu ne, onların okulunda yemekhane mi var? ÖSEM de, Yamaç da ne kadar uzakta. Bence Rektörlük’teki memurlar çok fazla rahata alışmışlar. Rektör Hoca fazla yüz vermiş
muhendis
03 Şubat 2013 at 21:07
Muhendislik demisken ne zaman geliyorsunuz degerli Hocam??
Adınız...
03 Şubat 2013 at 21:49
Arabam yok canım arkadaşlarım, olsa da yemekhane isteğim değişmeyecektir. Ben yemekhanemiz yok diyorum siz ne diyorsunuz. Kalkmışsınız mühendislik fakültesinden bahsediyorsunuz. E ordakilerin ağzı, dili, parmakları yok mu. Onlar da şikayetlerini dile getirsin. Ama mühendislikte kantin var dimi, rektörlükte o da yok. Sıradan bir isteği bile farklı yerlere getirebiliyorsunuz ya helal olsun. Yağdancılığın bu kadarına da pes.
GSF
03 Şubat 2013 at 23:38
Biz de GSF’ye yemekhane isteriz. Rektörlüktekiler kadar ağzımız var şükür. Bu arada Rektörlükte de kantin var, numara yapmayın
YADYO
03 Şubat 2013 at 23:39
Biz de YADYO’ya yemekhane isteriz, Mühendislikten bile uzağız
Bize de bize de
03 Şubat 2013 at 23:39
Oldu olacak bir de yeni spor salonuna yapın yemekhane, haa Sağlık Yüksekokulu’nu da unutmayın
Adınız...
03 Şubat 2013 at 23:40
Tıp, Ziraat, FEF ve Deniz Bilimleri’nin de yemekhanesi yok
Adınız...
03 Şubat 2013 at 23:48
Akademisyenler bir tane bilgisayar isteye dursun avuç yalamaktan avcumuz aşındı. Rektörlük idari personeli en hızlı en moderin bilgisayarlarında mp3 dinleye dursun sonra da ÖSEM’e gitmek zor gelsin. Oooo ne güzel iş sonrada doçent kadar maaş al. Adelet bu mu arkadaş.
Anonim
04 Şubat 2013 at 01:03
ösemde yemek zor olmasa gerek ,5 dk yürüyceksn ,ajite etmenin mantığı yok
Adınız...
12 Şubat 2013 at 19:53
kafayı yemişsiniz