BİRİM HABERLERİ
Yrd. Doç. Dr. Lokman Erdemir, Çanakkale Savaşları’nı Kampüs FM’de Anlattı
Yrd. Doç. Dr. Erdemir, 18 Mart 1915 tarihinin aslında deniz savaşlarının bittiği tarih olduğunu, Çanakkale Savaşlarının ilk bombardımanının 3 Kasım 1914’de Seddülbahir tabyalarına yapıldığını kaydetti.
Her yıl 24-25 Nisan’da Çanakkale’yi ziyaret eden Anzaklar hakkında da bilgiler veren Erdemir, Anzakların Çanakkale’ye geliş sürecini ve Çanakkale Savaşları’ndaki durumlarını şu cümlelerle aktardı:
“Anzac; Australian And New Zealand Army Corps’un açılımıdır. Bu kelime literatürümüzde Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerler olarak geçiyor. Ki bunlar o zaman İngiltere’nin sömürgesiydi. Avustralya’dan gemilerle aylar süren bir seyahat sonrası Mısır’a geliyorlar. Öncelikle; I. Dünya Savaşı’nda Batı Cephesi’ne gönderiliyorlar. Daha sonra Çanakkale Gelibolu Yarımadasına gönderilme kararı alınıyor. Anzaklarla olan çarpışma, 24 Nisan 1915 sabahı 04.30 sıralarında başlayan kara çıkarmasıyla başlar.”
Erdemir, Çanakkale Savaşları’nda yaşananlardan kesitler aktardı:
“Mustafa Kemal Atatürk, Muharebelerden 3 yıl sonra Ruşen Eşref’e verdiği mülakatta 15 Mayıs 1915’te Bomba Sırtı Muharebeleri sırasındaki gözlemlerini şu sözlerle anlatıyor:
“Biz kişisel kahramanlıklarla uğraşmıyoruz. Yalnız size Bomba Sırtı olayını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe sekiz metre yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulamazcasına düşüyor, ikinci siperdekiler onların yerini alıyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor üç dakika kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Bilenler Kur’an’ı Kerim okuyor cennete girmeye hazırlanıyor. Bilemeyenler Kelime-i Şahadet getiriyor düşmanına saldırıyor. ”
İstanbul’a gidip şehit olan Behzat Kerim Efendi 15 Temmuz 1331 İstanbul’a giderken günlüğüne şunları yazıyor:
“Gece oh, artık emelime nail oldum. Bende nihayet dinim, yurdum şen ve mesut hatırat ile hayatı sevgili İstanbulum için canımı feda edeceğim. Çünkü Çanakkale, hayır haşa Çanakkale’ye değil, demir ve kan kaleye gidiyorum. Ayrılırken de selam sana ey kalbimin kabesi İstanbul, ölüme gidenler sana veda ediyor.”
Bilecik tren istasyonunda bir anne son evladını muharebelere yollarken şu sözleri söylüyor:
“Evladım sen de git. Sen benim son yongamsın. Dayını Şibga’da, babanı Dimatago’da bu vatana şehit verdik, sen de git. Eğer geri dönersen, döndüğünde de düşman ayakları bu topraklarda gezerse sana hakkımı helal etmem.’’
Erdemir, Trablusgarp ve Balkan Harbi gibi iki büyük savaştan çıktıktan hemen sonra Osmanlı Devletinin daha da büyük bir savaşa, 1. Cihan Savaşına girdiğini, bu savaşta Çanakkale’nin çok önemli bir yer teşkil ettiğini söyleyerek “Osmanlı Devletinin Birinci Dünya Savaşında en uzun savaştığı cephe Çanakkale cephesidir. Asker cephede bir destan yazarken Türk Milleti de cephe gerisinde ayrı bir mücadele vermiştir. Askerin cephede giyindiği postalından iç çamaşırına kadar İstanbul’da bir seferberlik başlamıştır” dedi.
Çanakkale cephesine ülkenin dört bir yanından gelen askerlerin cephedeki psikolojik, sosyal, kültürel açıdan durumlarına da değinen Erdemir şunları kaydetti:
“Muharebe sırasında rahatlık bekleyemezsiniz. Mevcut şartlar üzerinden 5. Menzil ordunun ihtiyaçlarını karşılıyordu. Cephede çayhaneler açılıyordu. Cepheye başta İstanbul olmak üzere günlük sevk edilen asker ortalama 2000 civarıdır. İaşe önemli olduğundan İstanbul’da bir seferberlik oluyor. Gönderilecek her asker için yardım toplanıyor. Hilal-ı Ahmer Cemiyeti, Müdafa-i Milliye Cemiyeti gibi sayısı yediden fazla olan bu cemiyetler etkin olmaya başlıyor. Cepheye sigara, çorap, kıyafet yollanıyor. Muharebeler sırasında başta İstanbul olmak üzere en yakın Gelibolu Yarımadası, Marmara Havzası üzerinde Şarköy, Tekirdağ ve beri tarafta Bandırma’da açılan hastanelere yaralılar gönderiliyor. Bu zamanlarda işleri koordine eden Hilal Ahmer Cemiyeti 30 Nisan günü yedi hastaneyi birden açıyor. Bugünkü Galatasaray Lisesi, Valide Sultan Kız Lisesi, Cağaloğlu’ndaki Fransız Mektebi, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesinin yerleri. Genel Kurmayın kayıtlarına göre elli iki hastane açılıyor.
Gelen yaralılar 200 bini geçiyor. Çanakkale’den gelenler sadece yaralandıkları için gelmiyorlar. Hava soğuk olduğu için hastalandıklarından, tifodan, uzuvların donmasından da geliyorlar. Hayatta kalanlar savaşacak durumdalar ise tekrar cepheye gidiyorlar. Savaşacak durumları yoksa evlerine gönderiliyorlar veya emekliliğe ayrılıyorlar.
Şehitlerin defnedilmesine şahit olan United Press muhabiri şöyle diyor:
“Hasta nakliye gemisi geldiği zaman işaretlenmiş toplu taşıma arabaları denizin önüne dizildiler. Yaralıları hastaneye götürmek için Kızılay’ın bayraklarını taşıyan tramvaylar da kullanılıyordu. Bir gece bu bitmek bilmeyen yaralı kafileleri akşam saat 10.00’dan sabah saat 4.30’a kadar otelimin önünden geçtiler. Bu durum halkı daha az etkiliyordu. Ayrıca İstanbul’da 100.000’den fazla hafif yaralı askerin olduğu söyleniyordu.”
ÇOMÜ’nün, Safiye Hüseyin Elbi gibi Çanakkale Savaşları’nda arkada planda rol almış kahramanlarıyla ilgili projelerine de değinen Erdemir, bu çalışmaların savaşların yüzüncü yıldönümü ile ilgili yapılan hazırlıklar olduğunu ve gerçekleştirilen bu projelerle beraber kalıcı eserler bırakmanın esas amaç olduğunu ifade etti.