Genel
Tüfekler Çalınca Son Okul Zilini!
Çanakkale Savaşları, milli birlik ruhunun her alanda önplana çıktığı bir özgürlük mücadelesidir. Bu mücadele toplumda öylesine içselleşmiştir ki, Türkiye’deki farklı her siyasi görüşteki insanda, toplumun her katmanında bu birlik ruhunu görürsünüz. Aslında oldukça kısa sürmüş bir savaş olsa da, Çanakkale’de Osmanlı Devleti’nin her köşesinden gelen insanların hep birlikte verdiği ender savaşlardan biridir. Bu savaş bir anlamda Anadolu Birliği’dir.
Çanakkale’de Osmanlı Devleti’nin kazandığı, ama belki de en çok yara aldığı nokta ise, çok sayıda eğitimli insanını bu kadar kısa sürede kaybetmesidir.
Hiç kuşkusuz savaşa katılan diğer ülkeler de (İngiltere, Fransa vd) yetişimiş bilim insanlarını bu savaşta kaybetmiştir ancak; kayıpların toplumdaki oranına baktığınızda, bu durumdan en çok etkilenen ülkenin Türkiye olduğunu görürsünüz:
1915 yılındaki savaş nedeniyle İstanbul Üniversitesi’nin hoca ve öğrencileri farklı cephelere yollanmış, bu nedenle de o yıl eğitim ve öğretime ara verilmiştir. Savaşlar bitiğinde ise, 1916 yılından itibaren yeniden öğretime başlanmıştır. Ancak yetişikin pekçok bilim insanı ve hekim cephede şehit düştüğü için, büyük bir eğitimli insan açığı kendisini göstermiştir. Durum öylesine cidii bir hal almıştır ki, Bakanlar Kurulu kararıyla Tıp Fakültesi için lise mezunu şartı olmaksızın fakültelere öğrenci alınmaya başlanmıştır. Savaşlarda Atatürk’ün de dediği gibi ‚Çanakkale’de bir Darülfünun gömülmüştür‘.
Çanakkale cephesinde şehit olanların yaklaşık 8 bin kadarının yüksek öğretimli ve rüştiye mezunu olduğunu dikkate aldığımızda, Osmanlı Devleti’nin kayıplarının boyutu daha iyi anlaşılacaktır.
Osmanlı Devleti’nin ilk lisesi olan Galatasaray Sultanisi, kayıtlara göre 1912’de 60 mezun okuldan, 1913’de 34; 1914’de 21; 1915’de 18; 1916’da ise sadece 4 mezun verebilmiştir.
Donama Mecmusa’nın ekim 1915 sayısının spor ek’inde ‚Şerefli İdmancılar‘ başlığıyla, Çanakkale’de şehit olan Galatsaray Lisesi öğrencilerinin listesi yer almaktadır. Bu şehitlerin isimleri günümüzde Galatasaray Lisesi’nin ‚şeref holü’nde asılı durmakadır.
Yine aynı şekilde 1910’da açılan İstanbul Lisesi öğrencileri de 1914 yılından itibaren gönüllü olarak cepheye gitmişlerdir. 13 Mayıs 1915’de Çanakkale’ye gönderilen ve oradan da Arıburnu’na sevkedilen 2. Tümenin çoğu, aralarında İstanbul Erkek Lisesi’nin 3, 4 ve 5. sınıf öğrencilerin bulunduğu gönülüler oluşturmuştu. Bu öğrencilerin çoğu geri dönememiştir.
Cepheye giden gönüllü öğrenciler sadece İstanbul’daki liselerden değil (bunların arasında Vefa ve Kabataş Lisesi öğrencilerini de sayabiliriz), ama aynı zamanda İstanbul dışındaki İzmir, Bursa ve Erzincan liselerinden pekçok öğrenci cepheye gitmiştir.
Savaş yıllarında Balıkesir’de yayınlanan Karesi gazetesinde ise, babaları Balkan Savaşları’nda şehit düşen ve Balıkesir Sultanisi’nde yatılı olarak eğitim gören 25 izci öğrencinin tamamı gönüllü olarak Çanakkale’ye gitmiş ve hiçbiri geriye dönememiştir. Bir anlamda o öğrenciler için son okul zilini tüfekler çalmıştır.
Çanakkale Ruhu bunlar gibi binlerce şehitin omuzlarında yükselmiştir.
Çanakkale Savaşları’nın üstünden neredeyse bir asır geçti. Türkiye her alanda büyüdü, gelişti.
Eğitimli insanların toplumdaki oranı giderek arttı, artmakta. Artık 1915’deki Çanakkale ruhunu yaşatmanın yolu, bu topraklarda şehit düşmüş eğitimli insanların da anısı için eğitim ve öğretimde en iyiyi hedeflemektir.
Bu topraklara verilecek en iyi hediye; Çanakkale Ruhu’na yakışır bir şekilde, öğrencisi ve öğretim üyesiyle herkesin Türkiye’nin en modern, en iyi üniversitesini yaratmak için üzerine düşen görevi gerçekleştirmesidir.
Not: Bu konuyla ilgili önerilebilecek kitap: İsmail Çolak. Mahşerin İrfan Ordusu. Okuldan Çanakkale’ye. 2008. İstanbul.