Editörün seçtikleri
ILICAK: BAŞBAKAN’IN ETRAFINDAKİLER İTİBARINI KAYBETMİŞ KİŞİLER

Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, hani taşı getirirsin kan ter içinde, zorla zirveye taşırsın, sonra da zirvede, o taşı tutamazsın, “pat” diye aşağıya yuvarlanmaya başlar, herkesi ezer geçer, bütün yaptıkların da maalesef heba olur… İşte o hesap!
Büyük rüşvet, kara para aklama ve yolsuzluk operasyonu ile 100 milyar dolarlık yolsuzluk ve kara para soruşturmasının ardından yaşanan gelişmeleri değerlendiren Gazeteci Nazlı Ilıcak, dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Hürriyet’ten Ayşe Arman‘a konuşan Ilıcak, “Başbakan’a bir operasyon yapıldı. Ama bunu yapan cemaat değil, başka bir güç!” dedi. Ilıcak tespitleri arasında, “Bence bu operasyonu yürüten kimlerse, amaçlarına ulaşmada başarılı oldular. Sonuca bakar mısınız, Ergenekon ve Balyoz davaları bile yeniden yargılanacak duruma geldi. Operasyonun ‘başarı’sı bu noktada…” ifadelerine yer verdi.
Ilıcak, yolsuzluk iddiaları için “Ciddi şüpheler var. Dibine kadar araştırılmalı.” derken, Başbakan Erdoğan’ın soruşturmalar karşısındaki tavrı için ise şu tespitte bulundu: “Etrafındaki o dar kadronun söylediklerinin her zaman doğru olamayabileceğini öngörmeli.”
İşte, Ilıcak’ın açıklamaları:
* Türkiye’de neler oluyor?
-Fevkalade olumsuz gelişmeler! Beni en çok üzen de, 2011’e kadar başarıyla
ülkeyi yönetmiş olan AK Parti’nin 2011’den sonra, peş peşe yanlışlar yapmaya
başlaması. Başka ülkelerle mukayese ettiğimiz zaman görüyoruz ki, yönetim, iki dönemle sınırlandırılıyor. Çünkü uzaması, bir “iktidar zehirlenmesi”ne neden
oluyor…
* Türkiye’de de böyle mi oldu sizce?
-Sadece Türkiye bağlamında söylemiyorum, tüm dünyada, uzun süreli iktidarlarda
bir “bozulma” ve “yozlaşma” ortaya çıkıyor. Bana göre, “ustalık dönemi” denen bu
üçüncü dönemde, maalesef iktidar, peş peşe hatalar yapmaya başladı. Ve Türkiye
öyle bir noktaya geldi ki, hani taşı getirirsin kan ter içinde, zorla zirveye
taşırsın, sonra da zirvede, o taşı tutamazsın, “pat” diye aşağıya yuvarlanmaya
başlar, herkesi ezer geçer, bütün yaptıkların da maalesef heba olur… İşte o
hesap!
CEMAAT DEĞİL, MİT!
* Sizce Hakan Fidan olayı olmasaydı, Başbakan’ın odasına böcek konmasaydı,
karşılığında da dershanelerin kapatılması hamlesi gelmeseydi, yine ortaya çıkar mıydı bu yolsuzluk?
-Hakan Fidan olayı, aslında Başbakan’a yanlış yansıtıldı. Başbakan o dönem zayıf bir durumdaydı, ameliyat olmuştu biliyorsunuz. KCK temizleme operasyonundan, KCK ile MİT’in bu kadar iç içe girmiş olmasından haberi vardı ama Hakan Fidan’ın sorguya çekileceğini bilmiyordu. Ve bu olay ona farklı aksettirildi, “Hedef sizsiniz! Sizi tutuklamak istiyorlar! Cemaat zaten Hakan Fidan’a düşman, onlar sizin yerinize Abdullah Gül’ü istiyorlar” gibi şeyler söylediler. Bu noktada ipler koptu. İşte bu tarihten itibaren “Paralel devlet”, “Cemaat, iktidara ortak olmak istiyor”, “Cemaat, iktidarı şekillendirmek istiyor” diye bir söylem sürekli Başbakan’ın önüne konmaya başladı. Tam o sırada, odasından bir de böcek çıktı. Böceği bulan da MİT. Başbakan’a dedi ki “Bunu, Fethullah’a yakın cemaatçi polisler koydu, sizi dinliyorlar!” Oysa benim konuştuğum polisler de dediler ki, “Hayır biz koymadık. Bizi zor durumda bırakmak için, koyan MİT.” Gerekçeleri de şöyle: “MİT, böceği bulduğu zaman, o böceğin nereye sinyal verdiğini bu kadar zaman niye bulamadı? Çünkü bu böcek dediğin, kendi içinde kapalı bir devre değil. Bir yere sinyal veriyor ki, orada da dinleniyor.” Ama o yeri, MİT iki senedir bir türlü bulamadı…
* Siz bu durumdan nasıl bir sonuç çıkarıyorsunuz?
-Başbakan’a bir operasyon yapıldı. Ama bunu yapan cemaat değil, başka bir güç! Ve o, nasıl bir güçse, asıl amacı da, cemaatle, Başbakan’ın arasını açmak. Bir yandan, cemaati itibarsızlaştırıp, sanki hükümete karşı bir odakmış gibi gösterirken, bir taraftan da, iktidara zarar veriyor. Ben burada çift yönlü bir operasyon olduğunu düşünüyorum…
* İki taraf da zarar görüyorsa bu durumdan, operasyonu yapan kim?
-MİT’in içinde karanlık bir odak! Ergenekon’la da, başka odaklarla da işbirliği
yapmış olabilir. Dış mihrakları da bu paketin içine koyabiliriz. Şimdi bakın, 28
Şubat operasyonunun tüm enformasyon bölümünü MİT yürüttü. Ve o MİT hep aynı kaldı. Hiç temizlenmedi. MİT’in içinde böyle odaklar kalmış olabilir…
PARANOYA YARATTILAR
* Size göre “paralel devlet” yok yani…
-Yok tabii! Ben paralel devlete inanmıyorum. O insanlar, 2011’de, kapı kapı
dolaşıp AK Parti’ye oy istediler. Sonra ne oldu da 2012 Şubat’ında, cemaat
birdenbire Tayyip Erdoğan’ı hedef aldı, bu kadar düşman oldu? Ben inanıyorum ki, çevresi Tayyip Erdoğan’a bir paranoya yaratıyor, onu birtakım şeylere
inandırıyor, korkutuyor, yalnızlaştırıyor. O da her şeyden şüphe eder pozisyona
düşüyor. Ve işin fenası, ona asıl desteği vermiş cemaatten bile şüphe duyuyor.
Bence bu operasyonu yürüten kimlerse, amaçlarına ulaşmada başarılı oldular.
Sonuca bakar mısınız, Ergenekon ve Balyoz davaları bile yeniden yargılanacak
duruma geldi. Operasyonun ‘başarı’sı bu noktada…
İSTİKRARSIZLIK GELDİ
* Türkiye nasıl etkilenir?
-Ben AK Parti’yle Türkiye’nin her şeye rağmen kazandığına inanıyorum. İstikrar
açısından. İstikrar varsa, bir ülkeyi yönetmek, zenginleştirmek daha kolay.
Çünkü sermaye geliyor. Gerçekten de Türkiye, bir noktadan bir noktaya geldi. Ama
şimdi bir huzursuzluk var insanların içinde, çünkü ne olacağı belli değil. Bir
de iktidarı hedef alan yolsuzluklar silsilesi var. Bu yolsuzluklar, sanki bir
darbeymiş gibi takdim edildiği için, istikrarsızlık daha da derinleşiyor.
* Yani sizce yolsuzluk olmadı mı!
-Olmuş olabilir. Yanlış anlaşılmasın, yolsuzluk iddialarını son derece ciddiye
alıyorum. Ben zannettim ki, Tayyip Erdoğan, “İşte bak bizim ülkemizin savcısı
bunları ortaya çıkardı!” deyip yolsuzluk iddialarına muhatap olan insanlara
mesafe koyacak. Ve bu olaydan da saygınlıkla, prestijle çıkacak. Ben öyle tahmin etmiştim. Ama şimdi kavga büyüdü, ülkeye istikrarsızlık geldi. İnsanlar,
“Yolsuzluğun üstü kapatılmak isteniyor” gibi bir izlenime kapıldığı için müthiş
öfkeli. Ama bir kesim de var ki, onlar da, “Yolsuzluk filan yok. Bu resmen darbe
girişimi” diyor. “Bu darbe değil!” diyen benim gibi insanlara da onlar öfkeleniyor…
POSTMODERN DEĞİL DOST MODERN DARBE DİYORLAR GEÇİNİZ
* Sizi de şaşırttı mı olan biten, yoksa bekliyor muydunuz?
-Kulağıma birtakım şeyler geliyordu. Ama ben bu tip iddialara, somut delil
olmayınca itimat etmem. Fakat bu sefer, yok ayakkabı kutuları, yok fotoğraflar,
yok adrese teslim valizler. Ciddi şüpheler var. Dibine kadar araştırılmalı. O
polisler görevden alınınca, o kadar üzüldüm ki çünkü kamuoyunda farklı bir algı
yarattı. Bir şeylerin üzerini örtmek istiyorsun ki, sen bu polisleri görevden
alıyorsun. Üstüne bir de darbe paketi yapıldı. 28 Şubat, “postmodern darbe”ydi, bu da “dost modern darbe”ymiş gibi oldu. Ben bu darbe iddialarına kesinlikle
inanmıyorum…
* Başbakan’ın tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
–Kendisinin tabii seçmeni olan dindar kesimi, bu şekilde rencide etmemesi
gerektiğini düşünüyorum. Etrafındaki o dar kadronun söylediklerinin her zaman
doğru olamayabileceğini öngörmeli. Görüştüğü gazeteciler, hepsi değil ama pek çoğu artık kamuoyunda itibarını kaybetmiş insanlar. Başbakan, etrafına böyle bir duvar örmüş durumda ki, aykırı fikirlere kapalı, aykırı fikir sunanları
düşmanıymış gibi değerlendiriyor. Öncelikle Tayyip Erdoğan’ın yapması gereken
şey, ki Hüseyin Gülerce de bunun işaretini verdi, dedi ki, “Paralel yapı diye
cemaati suçlama! Bir paralel yapı varsa, bunu delillerle meydana çıkar. Ama 28
Şubat’taki gibi cephe alıp yapma!” Fethullah Gülen de dedi ki, “Eğer böyle
paralel bir yapı varsa, biz de bunu desteklemiyoruz. Ortaya çıkar. Ama hiçbir
delil yokken, paralel yapı diyerek insanları kıyıma uğratma.” Son yazdığı
mektupta bunlar var…
* Siz bundan sonrasında nasıl gelişmeler bekliyorsunuz? Hüseyin Gülerce çok olumlu konuşmuyor…
–Ben ülke ekonomisi açısından endişeliyim. “Bir cadı avı başlayacak” deniyor.
Ben, 30 kişiye, “Sen örgüt mensubusun!” denileceğine, medya kolu, işadamı kolu diye yeni bir operasyon yapılacağına inanmıyorum. Bazı köşe yazarları bu tür şeyler yazıyorlar. “Yargı ve polis cuntasının merkezi Kuzguncuk” diyorlar. Yani
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın bulunduğu nokta. Ben zannetmiyorum. 28
Şubat’ta bile yapılmadı bu, şimdi de yapılmaz diye düşünüyorum, umut ediyorum…
Röportaj: Ayşe Arman/Hürriyet
Editörün seçtikleri
TÜBİTAK’ın burs miktarları artırıldı

TÜBİTAK’ın araştırmacı, bilim insanları ve öğrencilere sunduğu burs miktarlarında artışa gidildi. Bakan Kacır, “Türkiye’yi dünyada en üst sıralara taşıyacak, bu ülkenin aydınlık geleceğini inşa edecek araştırmacı insan kaynağımıza yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz” mesajını paylaştı.
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, TÜBİTAK Araştırma Destek Programları Başkanlığı (ARDEB), Bilim İnsanları Destekleme Programı Başkanlığı (BİDEB) ile Genel Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) tarafından desteklenen projelerde, öğrencilere yapılan burs ödemelerinin aylık üst limitlerinde artışa gidildi.
Buna göre, ön lisans veya lisans öğrencilerine verilen burs miktarı 4 bin liradan 4 bin 800 liraya yükseltildi. Yüksek lisans öğrencilerine verilen burs miktarı 13 bin 500 liradan 16 bin 500 liraya, doktora öğrencilerinin aldığı burs miktarı da 20 bin liradan 24 bin liraya çıkarıldı. Doktora sonrası araştırmacılara verilen burs miktarı ise 27 bin lira iken 32 bin lira olarak güncellendi.
Bu arada, BİDEB 2250 Lisansüstü Bursları Performans Programı’nda yer alan performans kriterlerine göre başvuru yapmaları durumunda, doktora öğrencileri 8 bin 700 liraya ve doktora sonrası araştırmacılar da 10 bin 500 liraya kadar performans ödemesi alabilecek.
“İnsan kaynağımıza yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz”
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır da sosyal medya hesabından konuya ilişkin paylaşımda bulunarak, “Bilim insanlarımıza, araştırmacılarımıza ve öğrencilerimize sunduğumuz TÜBİTAK burslarını artırdık. Türkiye’yi dünyada en üst sıralara taşıyacak, bu ülkenin aydınlık geleceğini inşa edecek araştırmacı insan kaynağımıza yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz. Milli Teknoloji Hamlesi hedeflerimizi yetişmiş insan kaynağımızla gerçekleştireceğiz” dedi.
Kaynak: trthaber.com4
Editörün seçtikleri
3 Nisan’da isteğe bağlı yüz yüze eğitime geçiliyor

YÖK, 3 Nisan itibarıyla üniversitelerde uzaktan öğretimle birlikte isteyen öğrencilere devam şartı aranmaksızın sınıflarda yüz yüze eğitim verilebileceğini açıkladı.
6 Şubat’ta meydana gelen deprem felaketinin ardından Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), üniversiteler için yeni bir karar almıştı.
Buna göre üniversite öğrencilerinin eğitimine devam edebilmesi için uzaktan eğitim modeline geçilmişti.
Alınan kararın ardından bugün Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, kameraların karşısına geçti.
3 Nisan’da isteğe bağlı yüz yüze eğitime geçiliyor
Özvar, üniversitelerde 2022-2023 eğitim öğretim yılı bahar döneminin nasıl devam edeceğine ilişkin kamuoyunu bilgilendirdi.
Buna göre 3 Nisan itibarıyla üniversitelerde uzaktan öğretimle birlikte isteyen öğrencilere devam şartı aranmaksızın sınıflarda yüz yüze eğitim verilebileceği açıklandı.
Ara sınavlar uzaktan yapılabilecek
YÖK Başkanı Özvar ayrıca, bahar dönemindeki ara sınavların şeffaflık ve denetlenebilirlik ilkesi esas alınarak uzaktan öğretim yöntemleriyle çevrim içi yapılacağını da bildirdi.
İşte YÖK Başkanı Özvar’ın açıkladığı kararlar
YÖK Başkanı Erol Özvar’ın açıklamalarına göre alınan kararlar şu şekilde:
“Halihazırda uygulanmakta olan uzaktan öğretim ile birlikte isteyen öğrencilere devam şartı aranmaksızın sınıflarda yüz yüze eğitim verilebilmesine,
Yükseköğretim kurumlarının bir dersin hem uzaktan öğretim ile hem de yüz yüze verilebilmesine ilişkin kararları ilgili kurullarında alarak gerekli düzenlemeleri yapmalarına,
Yürürlükte olan “Yükseköğretim Kurumlarında Uzaktan Öğretime İlişkin Usul ve Esaslar”ın 6 ncı maddesinde yer verilen bir yarıyıldaki derslerin AKTS kredilerine göre en fazla %30’unun uzaktan öğretim yoluyla verilebileceği” yönündeki kısıtlamanın uygulanmamasına,
Özel öğrenci olarak başka bir yükseköğretim kurumunda eğitime devam etmekte olan öğrencilerin bu eğitimlerini aynı şekilde sürdürebilmelerine,
Nisan ayına ertelenmiş olan “derslere ait uygulamalar”ın, yükseköğretim kurumlarının ilgili kurullarının alacağı kararlar ile ödev, proje vb. şekilde veya bahar dönemi içinde, yaz döneminde ya da bir sonraki eğitim ve öğretim döneminde yüz yüze yapılabilmesine,
Bahar dönemindeki ara sınavların (özel öğrencilik hakkı verilen uygulama eğitimi içeren programlar hariç) “şeffaflık ve denetlenebilirlik” ilkesi esas alınarak uzaktan öğretim yöntemleriyle çevrimiçi yapılmasına,
Yapılacak değerlendirmelerde; açık uçlu ya da çoktan seçmeli çevrimiçi sınavlar, ödevler, çevrimiçi kısa sınavlar, projeler, Öğrenme Yönetim Sistemi (ÖYS) etkinlikleri, ÖYS kullanım analitikleri ve benzeri uygulamaların kullanılabilmesine,
Yarıyıl sonu, tek ders, tez izleme, yeterlilik sınavı gibi sınavların ise ne zaman ve nasıl yapılacağının yükseköğretim kurumlarının yetkili kurulları tarafından belirlenmesine karar verilmiştir.”
Kaynak: ensonhaber.com
Editörün seçtikleri
ÜBYS’den ders seçimi ve kayıt yenileme işlemleri nasıl yapılır?

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ders seçimi ve kayıt işlemleri 26 Eylül- 7 Ekim 2022 tarihleri arasında yapılacak.
Peki bu işlemleri nasıl mı yapacaksınız? İşte cevabı:
-
Genel5 ay önce
İŞKUR Gençlik Programı Kura Sonuçları ve Başvuru Şartları
-
Kariyer6 ay önce
İŞKUR Gençlik Programı Başvuru Tarihi Açıklandı
-
Kariyer6 ay önce
ÇOMÜ’de 1406 Öğrenci İŞKUR Programından Faydalanacak!
-
Üniversiteler6 ay önce
ÇOMÜ’nün 17 Programı Daha Mezuniyet Belgelerinde “Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi” Logosu Kullanacak