Genel

Tiyatro Değerli Bir Buluşma Noktası

Yayınlandı

-

Çanakkale için heyecan verici projelerin en önemlilerinden biri Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi tarafından yapılan yeni Tiyatro Salonu… Çanakkale’nin bugüne kadar bir sahnesinin olmayışı nasıl eksikliklere sebep oldu. Kentin bu anlamada talebi nedir? Üniversite şehre katkı noktasında ne gibi bir misyon üstleniyor? Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü Başkanı Doç. Dr. Adnan ÇEVİK ile ÇOMÜ tarafından yapılan şehrin ilk sahnesini konuştuk…

Tiyatro Değerli Bir Buluşma Noktası

Gülşah BARUK: Hocam Çanakkale’nin henüz bir tiyatro sahnesi yok. Bu anlamda ÇOMÜ tarafından yaptırılan sahne ilk olma özelliği taşıyor. Bir kentin tiyatro sahnesinin olmayışı ne gibi eksikliklere sebep olur?

Doç.Dr.Adnan ÇEVİK: Bir kentin tiyatro sahnesi yoksa ne olur? Çok basit bir cevap olacak belki ama Çanakkale gibi olur. Şöyle söyleyeyim aslında, buluşma noktalarından birisi yok olur. Halkın bir araya gelebileceği değerli bir buluşma noktası olmaz. Halk bir araya gelemez anlamına gelmez bu. Halk, kentin kamusal alanlarında birçok yerde bir araya gelebilir. Bu durumda, pazar yerleri bunlardan bir tanesidir. Başka gidilebilen yerler de vardır, Çanakkale için bunlardan bir tanesi kordondur. Kordonda buluşursunuz. Maddi durumunuz yetiyorsa orada çay, çorba, soda, portakal tüketebilirsiniz. Arkadaşlarınızla sohbet edebilirsiniz. Maddi durumunu yetmiyorsa Ferhan Şensoy’un ifadesiyle “papagonos kumanya” dediğimiz papağan yemi olan çekirdeği denize karşı yiyebilirsiniz. Kış akşamlarında da kestane yersiniz. Bunlar şehrin buluşma noktalarıdır. Ama bunların tamamı aslında yolgeçen durumudur. Arkadaşlarınızla oturduğunuz, çay, çorba içtiğiniz yerler genelde müzik çalarlar, üstünde konuşulabilecek sizin dışınızda bir durum yoktur. Bu sizin dışınızda olmayan durum sizi tedirginliğe sokar. Çünkü bir müddet sonra bakarsınız ki muhabbet hep aynı muhabbet haline dönüşmüş. Kitap okuyacaksanız kitabı getirirsiniz oraya ama oradaki çay, çorba, tonik, soda, portakal durumu da buna izin vermez. O yaşam biçimi sizi yavaş yavaş aşağıya doğru çekmeye başlar. Bütün bu işleri tiyatro mu kurtaracak diye düşünüyorsanız, hayır o da değil tabi ki. Ama tiyatro bu dayanak noktalarından bir tanesidir. İnanın tiyatro önünde buluşulur. Hemen hemen dünyanın her yerinde böyledir, tiyatro binası kentin belirleyici bir yeridir. Midilli adasında dahi tiyatro önünde buluşuluyor insanlar. Ben “nasıl bulacağım sizi” dediğimde Yunanlı arkadaşlara, tiyatronun önünde buluşacağız dediler. O da bir başka durum. Tiyatro önünde buluşulur, tiyatro halkın ortaklaşa bir şeyler yaptığı yer olur. Bu durumda tiyatroda oyun izledikten sonra, çıkıp şehrin kordonundaki bir yerde tonik, soda, portakal, çay, kahve içilirken izlenen oyun hakkında tartışılmaya başlanır. İşte o oyun tartışılmaya başlanıldığında durum başka bir çarka dönüşür ve idrak yollarında bir açılma meydana gelir. 

gülşah barukKültürel Aktivitenin Eksikliği Kısır Döngü Ye Sebep Olur…

Sohbet kaliteli hale gelir diyorsunuz?

Doç.Dr.Adnan ÇEVİK: Sohbet farklı bir kanala girer, idrak yolları açılır. Geçen akşam bir Brecht izledik. Sevgili öğrencim, ilk mezunumuz Çetin Kaya da oynuyordu. “Tiyatro Adam” gelmişti. 27 Aralık akşamı, muhteşemdi. Hatasızdılar, bitmesin dedim ben sabaha kadar devam etsin… Brecht’le ilgili benim de takıldığım, cevaplayamadığım yerler olabilir. Ama şunu söyleyeyim; o oyun farklı şeyler getirdi insanlara. Göz zevki vardı en azından, bir başka dünyaya götürdü. Çıkışta konuşuldu bizim aramızda. Bölümümüzden Araştırma Görevlisi Zafer Öncül bir film çekimi nedeniyle gelememişti. Onunla görüştük, o da aynılarını bana söylerken bir ufak tartışma oldu. Bir yerden sonra baktık ki o oyun hakkında konuşmaya başladık biz. Kısır döngü hikâyesini umarım anlatabilmişimdir. Hep aynı şeyler konuşulmaya başlanmasınıdr kentin kısır döngüye girmesi. Bir yere oturmuşsunuzdur, orada bu yat limanı ne olacak işte ne bileyim, buraya Eceabat’tan mı geliyor bu gemi, bu gemi nereye gidiyor, buradaki fenerin rengi yeşil mi kırmızı mı, yeşil sancağı, kırmızı iskeleyi mi gösterir gibi etraftan bulunan işler konuşulmaya başlanır. Son günlerde çok daha acayip bir durum oluşmaya başladı. Kordondan geçerken masaya bakıyorsunuz ki; beş, altı kişi bir masada oturuyor ve hepsinin elinde bir cep telefonu ve cep telefonuyla facebook ya da twitter üstünden başkalarıyla konuşuyorlar. Yahu muhteremler başkalarıyla konuşacaksanız niye buraya geldiniz? Çünkü konuşacakları konu yok aslında. O anda başkalarına orada bulunmalarını anlatıyorlar. “Ben şu anda buradayım, bak fotoğraf çekeyim göndereyim sana”. Hâlbuki ellerinde konuşacak başka konuları olmuş olsa, kültür, sanat, spor gibi aktivitelerden faydalanıyor olsalar o cep telefonları kapanacak. Tiyatronun eksikliği daha çok kültür merkezlerinin eksikliği, kültürel aktivitenin eksikliği burada bu sonucu oluşturuyor diye düşünüyorum.

Bazı yatırımlar, bazı işler yapılırken arz talep konusundan da bahsedilir. Çanakkale’de böyle bir ihtiyacın ortaya çıkmaması halkın talep etmemesinden dolayı mı oldu, yoksa bu konuda duyarsız mı kalındı?

Doç.Dr.Adnan ÇEVİK: Hangi konuda duyarsız kalındı onu bilmiyorum ama şöyle bir şey var; hiçbir kentte, tiyatrosu olmamış, kapatılmış veya tiyatro geçmişi çok derin olmayan bir yapı içerisinde halk, tiyatro istiyoruz gibi bir istekle çıkmaz ortaya. Bu talep edilmez daha doğrusu. Sanat talep edilmez. Sanat talep edilseydi bugün valilikte veya belediyede neden tiyatro salonumuz yok diye insanlar bir araya gelirlerdi. Böyle bir araya geliş yok, ÇOMÜ hariç… Ben, dekanım, rektörüm haricinde böyle bir araya gelme ne yazık ki yok. Bizim oyunlarımızda salon dolu. Teker teker sorarsanız halk tiyatroyu ister. “Tiyatroya gidiyorum, sinemaya gidiyorum ve kitap okuyorum” der insanlar. Ama bunu arz etmezseniz talep durumunun gelmesi düşük olacaktır. Arz edilince yerini bulacağını düşünüyorum. Bu konuda bir talep var mı, evet bence var. Dilekçe yazmıyorlar ama oyunlarda salonları doldurarak bunu göstermeye çalışıyorlar ve gösteriyorlar diye düşünüyorum. Hatta tiyatro ile uzaktan yakından ilgisi olmayan kişilerin salona yakından ilgi duyup, isim önerdiklerine dahi şahit oluyoruz. Bu da oldukça sevindirici.

Şu andaki oyunların hemen hemen hepsi Süleyman Demirel Konferans Salonu’nda oynanıyor.

Doç.Dr.Adnan ÇEVİK: Şehrin Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin salonu dışında, şuanki mevcut salonu ve inşa edilen salonu dışında; tiyatro oyunu, konser veya sahne etkinliği yapılabilecek bir salonu yok. Herhangi bir kurum ya da kuruluşun davetiyesinin altında artık, ÇOMÜ’nün, Eğitim Fakültesi’nin ve Terzioğlu’nun adını da çıkardılar. Süleyman Demirel Konferans Salonu diye direkt yazıyorlar. Kimin bu Süleyman Demirel Konferans Salonu? Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin. ÇOMÜ tabi ki paylaşacak bunu, niye paylaşmasın? Kimseye malımızı vermeyiz şeklinde bakacağını zannetmiyorum. Rektör hoca sağ olsun her zaman bu konuda destek oluyor. Bu açıdan bakıldığında biz rol çalmıyoruz. Olmayan bir şeyi de getirip Terzioğlu’na yerleştirmiyoruz. Zaten bu görev, Süleyman Demirel Konferans Salonu yapıldığından beri kent adına ÇOMÜ’ nün olmuş durumda. Bunun da altını çizmek isterim.

Bu yükü sadece üniversitenin taşımak zorunda olması zor değil mi?

Doç.Dr.Adnan ÇEVİK: Üniversite kente ne yaptı diye sorarlarsa verilecek en büyük yanıt bu. Bugün herhangi bir kapalı toplantı yapılacak dense, nerede yapılacak? Süleyman Demirel Konferans Salonu… Üniversitenin üzerinden gidiyoruz. Böyle bir kent oluşumunun olabiliyor olacağını düşünmekte zorlanıyorum gerçekten. Ama “papagonos kumanya” durumu çok net. Ona iyi para harcanıyor.

İnsanların ufkunun açılması, ileriyi görmeleri belki de at gözlüklerini sanat sayesinde çıkarıp etrafa biraz daha farklı bakmaları bazen insanların işine mi gelmiyor?

Doç.Dr.Adnan ÇEVİK: Tabi ki… İşine gelmeme durumu var. Ondan beslenme durumu var. Çay, kahve, tonik, soda, portakal durumundan beslenme durumu var ve beslenmeme dışında benim “tuzu kuru” durumum var. “Boş verin, ne olursa olsun. Biz bunu az buçuk biliyoruz ama mevcut düzenin içerisinde buna karşı durmayalım.” durumu da var. Sanat işte bunları birazcık sağdan soldan vurarak dengeye getirir. Sanat derken özellikle tiyatronun altını çiziyorum. Özdeşleşme olmadan bu iş olmayacağına göre, mutlaka bir oyun kişisiyle özdeşleşeceksinizdir, daha insan olanı ve insan olana doğru bir çıkış yaratır diye düşünüyorum sanat.

Profesyonel Salonlar Hata Affetmez…

Ne kadar kaldı Çanakkale’nin tiyatro salonuna kavuşmasına?

Doç.Dr.ADNAN ÇEVİK: Bayağı ortaya çıktı. Bundan sonra hızlanarak devam edeceğini düşünüyorum ben bu salonun. İşin kritik noktalarına gelindi şu anda, sahne binası dediğimiz sofita dışarıda yapıldı çünkü. Sofita’nın tamamlanmasından sonra artık salonun kaplanması işlemine geçilecek. Tabi salon kaplanmadan önce kablolar çekilecek. Tahmin ediyorum salonun içerisinde bir buçuk iki kilometre kablo olacak. Hızla ilerliyor. Öğrenciler de oyun oynamak için sabırsızlanıyorlar. 17 Şubat’ta belki bir oyunumuzu orada oynayacağız. Tabi ki bu bir tiyatro salonu, sinema salonu değil. Çok amaçlı salon değil. Görürseniz, sahne için harcanan paranın seyircinin rahatlığı için harcanan paradan çok daha fazla olduğu ortaya çıkar. Bütçenin büyük tarafı sahne tarafına harcandı. Sinema göstermek için hiç uygun bir salon değil. Çünkü derinliği var. Yaklaşık 13 metre derinliği olan sahne üstünde eğer film gösterilirse sinema sanatına haksızlık edilir. Veya sahnenin önüne bir perde kuralım derseniz bu da ilk yirmi sıranın o filmi izleyememesi anlamına gelir. Çünkü o zaman ilk seyirciyle perde arasındaki göz mesafesi bir buçuk metreye düşer. Bu da sinema için uygun olmadığını gösterir. Belki ufak konserler yapılabilecek bir salon ve oynanması güç bir salon. Bu kötü bir şey diye söylemiyorum. Derinliğin ve profesyonelliğin yüksek olması nedeniyle, öyle efendim biz de burada oynayalım, bizim çocuklar da gelsinler burada oynasınlar, şu ilkokulun müsameresi var gibi durumlarda gösteriyi büyütmez bu salonlar, daha çok gösteriyi küçültürler. Çünkü profesyonel salonlar hata affetmez. Devlet tiyatroları buraya gelecek. Özel tiyatrolar gelmek için büyük çaba sarf ediyor. Bir sirkülasyon olacak zaten. Bunun altını çizeyim, bu salon profesyonel bir salondur. Eğer profesyonel oynamıyorsanız, yapılan iş bu salonda nitelikli hale gelmez. Bir işi yaptığınız zaman, ne kadar kaliteli yaptıysanız o kaliteyi büyütür. Ama kalitesiz yaptıysanız bir işi amatörce yaptıysanız, onu da küçültür.

Salon çok amaçlı bir salon değil. Tiyatro için özel olarak yapılan bir salon diyorsunuz…

Doç.Dr.Adnan ÇEVİK: “Ortaya karışık” bir salon değil. Her etkinlik yapılır diye bir şey yok. Bir de tiyatro salonunun bir özelliği vardır sinema veya konferans salonlarından ayrı olarak. Provasını da orada yaparsınız, geceler boyu çalışır o salon. Salonun boş vakti olmayacak? Hayır yok, çünkü oyunun provası giriyor. Devlet tiyatrosu Cuma akşamı gelir onun provasını yapar, dekor yerleştirilir. O salon doludur o sırada. Tak filmi göster veya iki tane mikrofon koyduk buyurun siz de konuşun gibi bir durum yoktur. Salonda geceler boyu provalar için çalışılacaktır. Bizim şu anda çalıştığımız, “Kral Üşümesi” ve “Vişne Bahçesi”nin rejisini ilk önceleri Süleyman Demirel için düşünüyordum. Bir noktadan sonra dedim ki hiç zorlamayayım çocukları. Rejiyi de daha sonra değiştirmemek adına, oyunları direkt olarak Güzel Sanatlar Fakültesi’nin tiyatro salonunda gösterelim diye düşündüm. Herhalde orada başlayacak onlar da. Öğrenci de çok büyük zevk alacak.

Tiyatro salonu nereye yapılırsa, şehrin merkezi oraya kayar…

Biz aslında salonun teknik olarak özelliklerinden bahsettik ama siz de az önce konuşurken değindiniz, Çanakkale’ye bir salon gerekiyordu evet, ÇOMÜ bu anlamda çok büyük bir emek harcadı.. Gerekli profesyonel yardımları alarak da örnek gösterilebilecek salonlardan birini yaptı. Ama bu salonların yanı sıra içeriğinin de doldurulması çok önemli. Bu anlamda ne tür çalışmalar olacak? Çanakkale’nin sanatsal anlamda da çekiciliğini ortaya çıkaracak mı?

Doç.Dr.Adnan ÇEVİK: Evet, Çanakkale’nin çekiciliğini ortaya çıkartacak. En çok üzüldüğüm işlerden bir tanesidir. Birçok kere söylerim ben bunu, oyunlar Tekirdağ’a geliyorlar. Tekirdağ’dan Çanakkale’yi zıplıyorlar Altınoluk’a gidiyorlar. Yazın böyle oluyor işler. Çok üzücü bir şey. Burası bir il. Altınoluk, Balıkesir’in bir ilçesi. Altını çizmek istedim onun. Altınoluk’tan Edremit’e geçiyorlar. Oradan İzmir’e gidiyorlar… Ben bu şehirde yaşayan biri olarak alınıyorum. Sanat ve eğlence sektörünün içindeyiz. Bu salon bir anlamda bunu da kurtaracak. Yalnız belirtmek istediğim bir başka nokta, yatırım yapmak isteyenler için de bir tüyo olarak da kabul edilebilir. Tiyatro salonu nereye yapılırsa, şehrin merkezi oraya kayar. Bu doğrudur. Bir süre sonra, geceleri buraya çıkan otobüs sayısı çok fazla artacak. Burası şehrin terminal noktalarından bir tanesi haline gelecek, merkezin kayması söz konusu. Ev almak isteyenler varsa bu taraftan alsınlar lütfen. Bu böyledir, tiyatro salonu nereye yapılırsa merkez o tarafa doğru kayar. En büyük örneği Ankara’dadır. İrfan Şahinbaş Atölye Sahneleri’ni açtıklarında 1988 yılıydı belki. Ben dedim ki kimse gitmez oraya. Şimdi İrfan Şahinbaş Atölye’sinin olduğu yerler, yakınlarında bu azam bir şehirleşme var. Bu açıdan baktığımızda merkezde bir kayma olacak. Tiyatroya yakınız efendim, alışveriş merkezine yakınız diyecekler. Burada yurtta kalma oranları artacak. Akşamları tiyatrolarını izleyecekler ve kampus artık şehrin merkezini çalmaya başlayacak. Şehrin merkezi bu tarafa doğru kayacak. Hep “iskele” diniyor, ama nereye kadar “iskele”? “İskele” bu şehre gelinen veya bu şehirden ayrılınan bir yer. Bu şehirle alakalı bir yer değil ki.

Terzioğlu Kampüsü’nde denizi en güzel noktaların birinden görüyoruz. Kampüste şu anda ciddi bir öğrenci artışı söz konusu. İki tane yurt, hem devlet yurdu hem özel yurt, kampüs içerisinde var. Yedi yirmi dört açık bir kütüphane var. Öğrencilerin ciddi anlamda burada yoğunlaştığını görüyoruz. Bir de tiyatroyla birlikte şehri de çektiğimizde Terzioğlu bambaşka bir boyuta geçiyor diyebilir miyiz?

Doç.Dr.Adnan ÇEVİK: Evet geçiyor. Ben 2004’te geldiğimde kütüphane saat dörtte kapanıyordu. Düzeltiyorum, akşam saat 16’da kütüphane kapanıyordu. Açılış saati 9.30’du 16’da kütüphane kapatılıyordu. O zamanlar da çekirdek durumu çok daha fazlaydı. Artık çekirdek durumundan üretmek durumuna geçtik. Üretmezsek ileriye doğru hareket etmenin bir anlamı olmaz. Kütüphanenin yedi yirmi dört açık olması muhteşem bir şey. Kafeleri doluyor akşamları. Terzioğlu Kampüsü’nün kafelerini söylüyorum. Oyuna gelsinler, oyundan sonra kütüphaneye gitsinler. Kütüphaneden sonra kafeye gitsinler, kafeler de açık. Böylelikle üretimi birazcık daha arttıralım.

Güzel Sanatlar Fakültesi kampüsün yukarısında,  insanlar oyundan çıktıktan sonra kahvesini alarak Terzioğlu’ndan aşağıya manzara eşliğinde yürüyüşlerini gerçekleştirebilirler.

Doç.Dr.Adnan ÇEVİK: Yurtdışındaki üniversiteler öyle. Örnek vermem gerekirse hemen söyleyeyim; Aristoteles Üniversitesi, Selanik’te, akşam saat on buçuğa kadar Miro sergisini gezdim. On buçuk diyorum bakın. Sergiler de bizde erken kapanır. Ondan sonra kahvemi aldım, üniversitenin kampüsünün içerisinden kütüphaneye kadar gittim. Kütüphanede insanlar çalışıyorlardı. Benim bakacağım bir şey yoktu ama sevdiğim için kitapların arasında gezdim. Oradan da çıktım kaldığım yere gittim. Kampus yaşar, bir anda kendini faklı hale getirebilir. Bu durumda Çanakkale’nin kampüsü takip etme durumu ortaya çıkar ki bu da pek benim onaylayacağım bir şey olmaz. İçinde bulunan şehirden daha fazla kültür sanat tesisi olan bir üniversite, bilemedim şimdi. Herhalde Çanakkale’nin bunu biraz takip etmesi ve buna göre pozisyon alması gerekir.

Kent ve üniversitenin birbirini beslemesi konusu daha önemli değil mi? Sadece üniversite olursa bu anlamda eksiklik yaşanmaz mı?

Üniversite beklemez…

Doç.Dr.Adnan ÇEVİK: Sadece üniversite olursa çok büyük bir eksiklik olur çünkü niye, “fazla naz aşık usandırır”. Üniversite beklemez, yürür gider ileriye. Bir bakmışsınız ki, Sedat Hocanın “Çanakkale niye üniversite kenti olmasın” sözünün de ötesine geçer. Kaçınılmaz bir biçimde bir süre sonra, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin de bir Çanakkale’si var, diye anılabilir düşüncesindeyim.

Yani Çanakkale gibi tarihi değerleri çok önemli olan bir kentin bu duruma gelmemesi gerekiyor. Üniversite büyüsün, kent de üniversiteyle birlikte daha da büyüsün diyorsunuz.

Üniversite Şehir ile Yarış İçine Girmez

Doç.Dr.Adnan ÇEVİK: Kesinlikle… Şöyle bir şey de yok, bu kentle yarış içerisinde olduğunu düşünmüyorum ben üniversitenin. Özellikle Güzel Sanatlar Fakültesi olarak veya Sahne ve Görüntü Sanatları olarak. Bu kentle biz yarışmıyoruz. Biz, bizim yapmamız gerekenleri yapıyoruz. Fazlasını da yapmıyoruz, çok büyük enerji de harcamıyoruz. Hiçbir şeyimizde çok büyük hırslara girmeden mütevazı amaçlarımızı belirleyerek bir yere doğru gidiyoruz, bu gidiş içerisinde biz bir şekilde ilerliyoruz biri de geride kalıyorsa, geride kalanın düşünmesi gerekiyor.

Hocam keyifli sohbetiçin çok teşekkür ediyorum…

Röportaj : Gülşah BARUK

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version