Genel

Çanakkale Geçilemezmiydi?

Yayınlandı

-

17 Martı 18 ine bağlayan geceydi. Düşman Bozcaada açıklarında salyalarını akıtan it gibi saldırmayı bekleyen vaziyette ve aynı zamanda kibirli…nasıl olsa yenilmez armada ya, düşman onları gördüğünde kendiliğinden ellerini havaya kaldırıp teslim olacaktı…

Dönemin güneş batmaz imparatorluğu İngiltere yanına aldığı Fransız kuvvetleriyle birlikte Çanakkale Boğazını bir an önce geçip ana hedef olan İstanbul’ u ele geçirmek için sabırsızlanıyordu. Öyle ki 18 mart sabahı gün doğmadan düşman müthiş bir taarruza kalkışıyor, tabyalarımıza bomba yağdırıyordu. Bu taarruz sırasında bırakınız karşılık vermeyi başınızı siperlerden ve sığınaklardan dışarıya dahi çıkaramıyorsunuz. Elinizdeki topların menzili düşmanın toplarından neredeyse yarısı iken onlar sizi bombalarken çaresizce beklemekten başka bir şey de yapamıyorsunuz. Tabyalarda taş taş üstünde kalmıyor, düşmanın tabiriyle en küçük canlının bile yaşamasına imkan yoktu. Artık boğazdan rahatlıkla geçebileceklerini düşünüyor ve ilerliyorlardı. Ta ki top menziline girinceye kadar. Bombardımanın hafiflediğini gören Mehmetçik tabyalarındaki elle tutulur sağlam kalmış toplarla karşılık vermeye başlamıştı. Aman Allah’ım ama ne karşılık…Ellerini kaldırıp teslim olmasını beklediği Osmanlı ellerini kaldırıyordu ama adıyla müsemma olmuş Osmanlı tokadını indirmek için…kısıtlı imkanlarla müthiş bir deniz zaferi kazanılıyordu…

Boğazı sadece denizden geçemeyeceğini anlayan İngiliz ve Fransızlar, kara harekatına da hazırlanıyor ve kuvvetlerini daha da arttırıyordu. 25 Nisan sabahı tüm gücüyle taarruza geçiyordu. Gelibolu yarımadasının 5 noktasından karaya çıkarma yapılması planlanıyordu. Bu plan ilerleyen zamanlarda başarılı da oluyor ve düşman Gelibolu ya ayak basıyordu.

O dönemde İstanbul ve Anadolu, Müslüman coğrafyası için çok önemli bir konumdaydı. Eğer buralar ele geçirilirse Osmanlı ortadan kaldırılacak ve Müslümanlığın bekçisi ve tek savunucu durumu da yok edilmiş olacaktı. Bunun bilincinde olan Analar, babalar evlatlarını Çanakkale’ ye gönderirken ‘‘Git evlat git, bu topraklar gavurlar tarafından çiğnenecekse, ezan sesi susacaksa, kuran sesi dinecekse git diyordu. Düşmana sırtını dönersen sana analık hakkımı, sütlük hakkımı helal etmem diyordu. Git ya gazi ol ya şehit ama sakın namert olma diyordu.’’ İşte bu ruh Çanakkale’ yi geçilemez kılıyordu. Çanakkale’ye gelen askerlerin ismi ne olursa olsun bu topraklara ayak basar basmaz ismi ‘‘MEHMET’’ oluyordu. Geri dönmeyi hiçbir zaman düşünmediler. Üç dakika sonra öleceğini bile bile mermiye siper olup şehit oldular.

 Çanakkale savaşlarında ‘Çanakkale Ruhu’ nu anlamadan zaferi anlamak mümkün müdür?

Kolu omuzundan neredeyse kopmuş, sadece derisi tutan Mehmetçik tedaviyi reddedip kolumu kesin ben cepheye gideceğim diyorsa! Durumu ağır olan asker doktorlara ben biraz sonra nasıl olsa öleceğim yarası hafif olan arkadaşlarla ilgilenin benimle zaman kaybetmeyin diyebiliyorsa işte bu Çanakkale ruhudur.

Sargı yerlerinde genel görüş olarak 1 ağır yaralı askere bakmaktansa 10 tane hafif yaralı askere bakmak daha faydalı olarak görülür. Yine cepheden yarası ağır olan bir Mehmetçik sedyede sargı yerine getirilir. Doktor muayene etmeye başlar. Bir de bakar ki asker kendi oğludur. Normal şartlarda oğlu için canını verecek olan doktor baba, bakar ki oğlunun durumu çok ağır, yanındakilere döner ve o anda yapabileceği en büyük torpili yaparak ;

-Bir ağaç gölgesine yatırın ve yanına biraz su bırakınız, olacaktır.

Çanakkale zaferini anlamak  isteyen öncelikle bu ‘‘RUHU’’ anlamalı…    

Maneviyatın Maddiyata , Yokluğun Varlığa , Kemiğin Çeliğe galip geldiği yerdir ÇANAKKALE…

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version