Çanakkale Savaşları’nın 100. Yılı yaklaşırken sözde Ermeni soykırımı iddialarının da 100. Yılı gelmekte. Bu kritik süreçte Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Öğretim Üyesi ve Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu Üyesi Yrd.Doç.Dr. Halil Ersin Avcı Ermeni Meselesine objektif bir bakış sergiliyor. Avcı ile yedi yıllık çalışmasının ürünü olan “Ermeni Meselesine Objektif Bakış” isimli kitabına ilişkin görüştük.
Gülşah Baruk: Geçtiğimiz haftalarda Hocalı Katliamı’nın yıl dönümüydü. 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan’da Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanan bu olaya ilişkin ne ifade etmek istersiniz?
“Masum insanların katli cinayet; bunu yapanlar da insan değil canidir”
Yrd.Doç.Dr. Halil Ersin Avcı: İnsanlığa karşı işlenen suçlar ne ve kim için işlenirse işlensin asla hoş görülemezler. Azerbancan’da da yaşananlar, 26 Şubat’a 27 Şubat 1992’ye bağlayana gece de ötesinde yaşananlar da bu kabildendir. Ermeniler de en az Türkler kadar I.Dünya Savaşı’nda büyük acılar çekmiş kadim bir millettir. Ancak Rusların veya bir başkasının kışkırtması ile böyle yüz kızartıcı suçlar işlemeleri ayrıca hiçbir şeyle ilgisi olmayan savaş hali bile yokken sivil halkı katletmeleri asla kabul edilemez ve hoş görülemez. Çünkü Ermeni olaylarının geçmişi hâlâ karanlık ve aydınlatılmayı bekleyen onlarca noktası var. Bunlar tam anlaşılmadan insanların hukuku kendi elleri ile yerine getirmesi zaten hukuk ve adalet anlayışının ruhuna aykırı olduğu gibi üstüne üstlük masum ve olaylarla ilgisi olmayan inşaların şu veya bu sebeple katli ise cinayettir. Bu yapanlar da insan değil artık canidir. Tabi bu katliamda da öncekiler gibi Ermeniler yine bir takım yabancı ülkelerin boş vaatleri ile yola çıktılar akıl almaz cinayetler işlediler ve tıpkı I.Dünya Savaşı sonunda olduğu gibi yüzüstü bırakıldılar.
Ermeni Meselesiyle ilgili yabancı ülkelerin etkileri konusunda 1998 yılından beri çalışıyoruz. Son çıkan Ermeni Meselesi’ne Objektif Bakış isimli eserim de aslında derinlemesine bu meseleyi işliyor. Özellikle İngiliz Amerikan arşivleri ile ilgili çalışmalarımız çok yoğun ve basılmış olan kitaplarımız var.2 tane de hazırlanmış belgesel çalışmamız mevcut. Yıllardır buradaki insanlar göçebe olarak yaşama mecburiyetinde kalmışlardır. Rahat bırakılsalar, belki de beraber kardeşçe yaşayacaklar fakat aralarını nifak sokulmuştur. Hocalı’ daki halka karşı bir etnik temizliğe girişilmiştir. Genelde Rusya’nın ve Fransa’nın bir tahriki olduğu görülmekte ve bilinmektedir. İnanılmaz olaylar yaşanmış, canlı canlı insanlar yakılmıştır.
“Ermeni Meselesine Objektif Bir Bakış” Kitabının çalışmalarına nereden yola çıkarak başladınız?
Ermeni meselesi aslında hocalarımın benden bir tez çalışması olarak istedikleri bir çalışma. Türk -İngiliz ilişkilerinde Ermeniler nasıl bir rol almışlar bunu araştırdık. Fakat inceledikçe gördük ki konu tezi aşacak, çok daha farklı kulvarları olan bir çalışma. Mesele gittikçe derinleşti ve gördük ki biz aslında 1915 de olan birtakım Ermeni iddialarına sıkışıp kalmışız, oysa meselelerin çok daha eski bir yönü var. Anadolu Selçuklularından itibaren bir dostluk oluşuyor. Yüzlerce yıl beraber yaşamış bir toplum ama bir bakıyorsunuz bir şeyler oluyor. Böyle şeyler olacaksa bile önceki asırlarda mutlaka ibareleri olacaktır, bir arka planının olması gerekiyor.
7 yıllık bir çalışma yaptım birçok ülkenin arşivini inceledim. Türk -İngiliz Arşiv çalışmalarımın yanına birde Doğu Hindistan arşivlerini de ekledim. İnceleme yaparken şunu gördük ki aslında bu konuda Osmanlı Devleti İzmir Kalküta’daki Ermeni Merkezinden yönetilmiş. Basitçe Ermenilere yönelik misyonerlik faaliyetlerinden başlayıp formülüze etmek gerekirse örneğin; Erzurum’un Horasan ilçesi, bir kısım Ermeni var. İngilizler Osmanlı Devleti’ne bizim burada acilen bir konsolosluk açmamız lazım, burada ticari menfaatlerimiz var diyor. Uluslararası anlaşmalar gereği Osmanlı izin veriyor. Bir iki yıl sonra buradan personel alacağım deniliyor ve bölge halkından bu personel seçiliyor. İlginç ki atanan konsolos da papa ve kısa bir süre içerisinde bakıyoruz ki bu konsolosluğun açıldığı yerde küçük bir Protestan cemaati oluşuyor. Normalde Ermeniler gregoryendir.
“Ermenilere karşı yoğun bir misyonerlik faaliyeti yürütülmüştür.”
Aynı şeyi Fransızlarda yapıyor. Fransızların konsolosluk açtıkları yerde Katolik, Rusların açtığı yerde ise Ortodoks sermayeleri ortaya çıkıyor. Bir zaman sonra bunları kilise istiyor, küçük bir şapel neresi ilgilendiyse oraya götürülüyor. Bu 50-60 yıllık çok sabırlı bir süreç içerisinde yapılıyor. İlginçtir bu faaliyetlerin otuzuncu yıllarında İstanbul’da bir Ermeni Protestan Kilisesi açılmak zorunda kalınıyor. Rusların İngilizlerin Fransızların kiliseleri açılıyor. Ermenilere karşı ağır bir misyonerlik faaliyeti yürütülmüştür. Amerikan arşivinde bunlarla ilgili on binlerce belge var. Hint Arşivinde bir takım araştırmalar yapıp, çeşitli bilgiler buldum.Bunlarla ilgili arkadaşlara mailler attım ve konuya dair telefon görüşmelerimiz oldu. Daha sonrasında birçok hadise başımıza geldi. İngiltere’den Türkiye’ye dönerken valizlerimizin açıldığını CD’lerimizin incelendiğini, hatta bilgisayar hafızasının dahi silinmiş olduğunu gördük.
Ermeni Meselesine Objektif bir bakış sergilerken Ermeni Soykırımı İddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
”Müddei İddiasını İspata Mecburdur…”
Avcı: Birisi, bir şey iddia ediyorsa bunu ispatlamak zorundadır. Uluslararası hukuk da bunu söylüyor, bizim yasalarımız da aynı şeyi söylüyor. Bizim bunu ispatlamak gibi bir yükümlülüğümüz yok. İddiayı eden taraf ispatlamak zorundadır. Kaldı ki 1915 de biz bu katliamı yaptıysak bahsedilen bu kadar insanı katletmek için 250 bin asker gereklidir. O dönem ki Osmanlı Devleti’nin hali zaten ortada, böyle bir durum olamaz. Her zaman söylüyorum Hitler bile 30 yıl sonraki teknoloji ile cesetleri gizleyemedi. Varsa mezarlıklar bunları gösterin diyoruz. Elbette her iki taraftan da kayıplar oldu ama savaş zamanı kanunlar sessizliğe bürünür.
“Ermeni meselesi doğrudan Çanakkale Savaşı ile ilgili.”
Kitapta bir bölümde Ermeni Meselesi’ nin, Çanakkale Savaşları ile ilgisinden de bahsediliyor, nasıl bir ilgi söz konusu burada?
Avcı: İngiliz belgeleri Ermeni Meselesi’ nin doğrudan Çanakkale Savaşı ile ilgisini ispat ediyor. Ermeni Meselesi’nin çıkarılması düşüncesi, Ermenilerin isyan ettirilmesi ve muharip olarak İngiliz ile Fransızların yanında kullanması planının 1914’ den beri tartışıldığını görüyoruz. Çünkü İngilizlerin kafasında; Biz bir vuruşta Çanakkale Savaşını kazanırız, İstanbul’ u ve Osmanlı Devletini ele geçiririz, kimseye borçlu kalmayız düşüncesi var. Çünkü Ermenilerden yardım istenirse biliyorlar ki Ermenilere buradan toprak vermek zorundalar. Oysa İngiltere’nin kimseye bir şey koklatmak gibi bir niyeti yok.
Mesela çok az bilinen bir şey, Çanakkale Savaşına Rus savaş gemisi Ascolt da katılmıştır. Ascolt Rus Çarı’ nın bayrağını İstanbul’a asmakla görevliydi. Ama Ascolt’ un Çanakkale Savaşı’nda tek başına top mermi atmasına izin vermediler, hatta 18 Martta boğaza bile girmesine müsaade etmediler… Çünkü İngiltere kesinlikle İstanbul’u ve boğazları Rusya’ya veya herhangi bir güce hatta Fransa’ya bile vermek niyetinde değildi. Onun için zaten Fransız donanması sadece 4 savaş gemisi ile önde ve arkada İngiliz donanmaları olmak üzere ortada Çanakkale boğazına sokulmuştur. Bir hak iddiaları mümkün olmasın diye. Bu stratejik olarak bütün belgelerinde var. İngilizlerin hazırladığı iki tane gizli Çanakkale raporu var. Tercümelerini yaptık. Onları da inşallah yayınlayacağız. Muhtemelen Bilim kurulu üyesi olduğumuz Türk Tarih Kurulundan çıkacak.
15 Ağustos 1915’de buradaki İngiliz orduları komutanı Sir Ian Hamılton, İngiltere’ye bir telgraf çekiyor ve “artık zaferden emin değilim” diyor. Hemen bakıyorsunuz 17 ağustos 1915 İngiliz Parlamentosu açıklama yapıyor “800 bin Ermeni’ nin Türkiye’de öldürüldüğü ihtimalini göz önünde bulunduruyoruz’diye. Böyle bir tesadüf olabilir mi? Bu gazeteye yansıyan konuşma süresince adamlar düğmeye basmışlar.
2015, Çanakkale Savaşlarının olduğu gibi sözde Ermeni Soykırımı iddialarının da 100. Yılı. Bu konuda siz Ermeniler tarafından ciddi bir çalışma yapıldığından bahsettiniz biraz bilgi verebilir misiniz?
Avcı: 2005 – 2006 yılından beri Ermeni Diasporası, öğrenebildiğimiz kadarıyla 10 milyar dolar gibi çok ciddi bir bütçeyi reklam tanıtımı olarak kullanmakta. Bu kadar masraf bir takım yazarlar, bir takım belgesel çekimleri için harcanıyor. Peki kabul edilirse bizi köşeye sıkıştırırlarsa ne olur. En çok istedikleri şey olan 1 trilyon 400 milyar dolar gibi bir rakamı tazminat ödemek zorunda kalırız ve gelecek nesillere dahi borç kalacaktır. Türkiye, Türk- İslam Devleti bir ülke. Önümüze konan şey şu, daha önceki dönemlerde de söylenmiş; deniliyor ki Türkler, İslam liderliğine oynayan bir ülke ve eninde sonunda bu coğrafyada itibarı olan bir ülke. Türkler bir İslam Halifesi’ nin emri ile bir Hristiyan toplumu yok ettiler dolayısı ile halifelik yapamazlar iddiası oluşturmaya çalışıyorlar. Bu karanlık lekeyi biz kesinlikle üzerimize kondurmamalıyız.