Bizimle İletişime Geçin

Editörün seçtikleri

27 Mayıs darbesi de dinleme ile başlamış

Yayınlandı

-

4080654 yıl önce gerçekleşen 27 Mayıs Darbesi’nin en büyük destekçisi basın, üniversiteler ve yargı olmuştu. Cuntanın işe dinleme ile başladığını belirten Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Bayar ise, babasının yatak odasının dahi izlendiğini anlattı.

Tam 54 yıl önceydi.. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, demokratik seçimle işbaşına gelen Demokrat Parti (DP), iktidarının 10. yılını dolduruyordu. Demokrat Parti’nin (DP), milletin reyleriyle 3. kez seçimi kazanması vesayet yanlısı kurum ve güçleri ise rahatsız ediyordu. Halktan iktidarı demokratik yollardan alamayacaklarını anlayan çevreler, silahlı kuvvetlerde, üniversitelerde ve basında örgütlenmeye başlamışlardı. CHP de iktidar olma ümidiyle gelişmeleri zımmen destekliyordu. Halkın DP’yi neden desteklediğini anlamaya çalışmak yerine, DP’nin şahsında onu iktidar yapan millet ve milletin değerleri her geçen aşağılanıyordu. En başından itibaren, 16 Haziran 1950 tarihinde ilk icraat olarak, CHP’nin 18 yıl zorla okuttuğu Türkçe Ezan’ı aslına çevirmesi, DP’nin ilk ve en büyük kusurlarından biri olarak gösteriliyordu. Basında Nadir Nadi, Orhan Veli, Falih Rıfkı gibi isimler Menderes’i ‘gericilik’le suçlamaya çoktan başlamışlardı bile.. 27 Mayıs 1960 Cuma günü sabaha karşı, Silahlı Kuvvetler içinde kendini vatanı kurtarmakla görevli sayan bir grup genç subay, hükümeti anayasayı çiğnemekle suçlayarak darbe yaptılar. Aslında kendileri Anayasal düzeni ortadan kaldırarak büyük suç işlemişlerdi. İlk iş olarak TBMM’yi kapattılar, Hükümet üyelerini ve milletvekillerini tutukladılar. Aralarında üsteğmenden tuğgenerale kadar muhtelif rütbede subayların bulunduğu Milli Birlik Komitesi, aynı gün, ordunun Genelkurmay başkanını ve beğenmedikleri generalleri de tutukladılar ve ağır hakaretlerle Ankara’daki Harbiye binasına götürdüler. Darbeciler, Anayasal düzeni sona erdirmenin, Meclis’i kapatıp hükümeti düşürmenin nasıl ağır bir suç olduğunu tahmin ettikleri için olsa gerek ilk iş olarak üniversitede görevli hukukçu bilim adamlarını alelacele İstanbul’dan Ankara’ya uçakla getirterek “yaptığınız iş doğrudur!” icazetini de ihmal etmediler.  12 Haziran 1960’ta da kanunla darbeye “anayasal bir rejim” görüntüsü verdiler. 1 numaralı kanun, geçici anayasa olarak kabul edildi. Bu kanuna göre “Türk Ordusu, Türk Milleti adına harekete geçerek, milleti temsil özelliğini kaybetmiş olan Meclis’i dağıtarak iktidarı geçici olarak Milli Birlik Komitesi’ne emanet etmiş”ti. Böylece MBK, kendine Meclis’in görevini layık görüyor, yasama ve yürütme erkini tek başına üstleniyordu. Bu garip hukuk skandalı, Türk hukuk tarihinde ‘27 Mayıs Rejimi’ diye formüle edilecekti. Dahası, Yargıtay da, 1962 yılında aldığı skandal bir kararla, 27 Mayıs Rejimi’nin “anayasal” niteliğini onaylayacaktı.

Darbeciler CHP’ye dokunmadı

Cunta Meclis’i kapatıp DP milletvekillerini tutuklarken, CHP’ye ise dokunmadılar. CHP de zaten, disiplinsiz subaylar grubu tarafından yapılan bu darbeyi benimsemişti. Zira CHP bu darbenin kendisine avantaj olarak döneceğini biliyor ve umuyordu. Cumhuriyet döneminin ilk darbesi olarak tarihe geçen 27 Mayıs 1960 Darbesi; Milli iradeye,  Anayasal düzene, Hukuk devletine, Milletin meclisine güvenmeyerek ideolojik gerekçelerle iktidarı zorla ele geçirme harekatıydı. 27 Mayıs, kendinden sonraki darbelere de meşrûluk sağlayacaktı.

Dinlendiğimizi şimdi daha iyi anlıyorum
Darbeye dair anılarını yazan Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Bayar Gürsoy, darbe girişiminin aslında bugün şikayet ettiğimiz dinleme ve yakın takiple başladığına işaret ediyor. ‘Şimdi anlıyorum ki, uzun zamandır dinleniyormuşuz’ diyen Nilüfer Bayar şunları yazıyor:  “Darbeden önce Mart ayında, bir-iki gün için Şale’deydik. Daha önce hiç görmediğimiz çatı katını geziyorduk. Bu koridor üzerine iki taraflı sıra sıra açılan odalar, harem odaları imiş. Bu odalardan birinin önünde gördüğümüz manzara şu oldu: Ahşap zemin döşemesi yer yer sökülmüş, alt katın tavan tezyinatına ait alçılar meydana çıkmıştı. Bir an hesap ettim, burası babamın çalıştığı odanın veya bitişiğindeki yatak odasının üstüne rastlıyordu. Niçin söküldü diye sorduğumuzda, hademe müphem bir cevap verdi. Alt kata indiğimizde yaverlere bunu naklettiğimiz hatırlıyorum.”
MİLLET HİÇ AFFETMEDİ
Gazetelerin manşetten verdiği yalan haberlerle iktidar korkunç hâle getiriliyordu. Kamuoyunu dehşete düşüren ‘kıyma makineleri’ yalanının kaynağı bizza Millî Birlik Komitesi’ydi. Bu yalanlar üzerine kurulan mahkemeler de Başbakan Menderes ile bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı Eylül 1961’de idam edeceklerdi. Millet Menderes’i kalbine gömerken, derbecileri ise asla affetmeyecekti.
Basın yalan makinesi gibi
27 Mayıs darbesinden önce DP iktidarını yıpratmak ve itibarsızlatırmak için fırsat arayan basın ise darbe sonrası tam anlamıyla haysiyet cellatlığı yapacaktı. Zaten cuntanın önde gelen isimleri, daha darbe olmadan bazı gazetelerin Ankara bürolarını karagah gibi kullanmaya başlamış, psikolojik harekatın nasıl uygulanacağını kendi aralarında tartışıyorlardı. 27 Mayıs’tan hemen sonra yayımlanan gazeteler, daha sonra gerçekler ortaya çıktığında utanç sayfaları olarak tarihteki yerini alacaktı. Darbe mağduru hükümetin başta Başbakan Menderes olmak üzere bakanlarının büyük yolsuzluklara karıştığı, gençlerin kıyma makinelerinde toz haline getirlidiği dahi gazetelerde ciddi ahberler olarak sunuluyordu.

Prof. Sami Onar da alet oldu

DP’yi halkın nazarında küçük düşürüp kin ve nefreti artırabilmek için yalan haberler üretildi. Bazı yalanlar bizzat cunta lideri Cemal Gürsel ve Millî Birlik Komitesi üyelerinin ağzından duyuruluyordu. Kısacası DP’liler Yassıada’da ipe çekilmeden çok önce basında infaz ediliyordu.  “Harp Okulu’nu bombalama planı ele geçirildi. Celal Bayar’ın hesabında 103 bin altın bulundu.” açıklamaları bizzat Gürsel tarafından yapılmıştı. İlk defa bir profesör (Sıddık Sami Onar) öğrencilerin kıyma makinelerinde kıyıldığını dile getirdi.

Menderes lehine konuşmak suçtu
Menderes döneminde ‘basına ve üniversitelere baskı uygulanıyor’ propagandası yapılırken, cuntacılar Yassıada’da tutulan DP’liler lehine söz söyleyeni dahi cezaevine tıkıyordu.  İlginçtir Eczacıbaşı ailesinin fertlerinden Vedet Eczacıbaşı’nın başına gelenler traji komik denecek cinstendi. Yıldıray Oğur’un ‘Cumhuriyet’in Beyaz Mağdurları’ kitabında şöyle anlatılıyor:  “Vedat Eczacıbaşı, ünlü Eczacıbaşı ailesinin Nejat’tan iki yaş küçük ikinci çocuğu. Vedat Eczacıbaşı istemeye istemeye olsa da ailenin Kartal’daki Seramik Fabrikası’nda yöneticilik yapmaktadır. Baba Ferit Eczacıbaşı, Celal Bayar’ın yakın arkadaşıdır. 1958’de fabrikanın yeni bölümlerini Bayar ve Menderes açar. Seramik bölümünde üretilen Atatürk büstleri okullara ücretsiz dağıtılır.

CHP’liler ihbar etmişti

Vedat 27 Mayıs’ın ardından ateşli bir darbe karşıtı olmuştur artık, etrafındaki herkesle siyasi tartışmalara girmeye başlamıştır… Ve Tarih: 24 mart 1961. Vedat bir grup arkadaşıyla birlikte kutlamaya Beyoğlu’nda, sosyetenin uğrak yeri olan Gaskonyalı Toma Meyhanesi’nde devam eder. Gecenin bir saatinde ayağa kalkar, kadehini havaya kaldırır ve oradaki herkesin buz kesmesine neden olan şu sözü söyler; “Benim için hala başbakan olan Adnan Menderes’in şerefine..”  Yan masada tanıdık isimler oturmaktadır. Darbecilerin Kurucu Meclisi’nin en genç üyesi, daha sonra CHP’de siyaset ve bakanlık,Cumhuriyet gazetesinde yazarlık ve yöneticilik yapacak Alev Coşkun. Darbenin öğrenci liderlerinden, İstanbul eski Belediye başkanı Nurettin Sözen, CHP ve DSP’de yöneticilik yapacak Sedat Akman. Onların ihbarı üzerine Vedat ve beş arkadaşı hapse atılır.

Cezaevinde intihar etti

Aylarca mahkeme yüzü görmeden askeri cezaevinde yatar. 46 yaşındaki adamın psikolojisi alt üst olmuştur. Bunalıma girer ve bileklerini keserek intihar girişiminde bulunur. Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesine sevk edilir. Burada da kibriti yakarak kendini ateşe verir. Hemen Amerikan hastanesine kaldırılır. Ancak 1961’in 3 Eylül’ü 4’üne bağlayan gecesi, hayatını kaybeder. Cuntacılar cenazesinin İzmir’e getirilmesine dahi izin vermez.”

star

Okumaya Devam Et
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Editörün seçtikleri

TÜBİTAK’ın burs miktarları artırıldı

Yayınlandı

-

Yayımlayan

TÜBİTAK’ın araştırmacı, bilim insanları ve öğrencilere sunduğu burs miktarlarında artışa gidildi. Bakan Kacır, “Türkiye’yi dünyada en üst sıralara taşıyacak, bu ülkenin aydınlık geleceğini inşa edecek araştırmacı insan kaynağımıza yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz” mesajını paylaştı.

Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, TÜBİTAK Araştırma Destek Programları Başkanlığı (ARDEB), Bilim İnsanları Destekleme Programı Başkanlığı (BİDEB) ile Genel Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) tarafından desteklenen projelerde, öğrencilere yapılan burs ödemelerinin aylık üst limitlerinde artışa gidildi.

Buna göre, ön lisans veya lisans öğrencilerine verilen burs miktarı 4 bin liradan 4 bin 800 liraya yükseltildi. Yüksek lisans öğrencilerine verilen burs miktarı 13 bin 500 liradan 16 bin 500 liraya, doktora öğrencilerinin aldığı burs miktarı da 20 bin liradan 24 bin liraya çıkarıldı. Doktora sonrası araştırmacılara verilen burs miktarı ise 27 bin lira iken 32 bin lira olarak güncellendi.

Bu arada, BİDEB 2250 Lisansüstü Bursları Performans Programı’nda yer alan performans kriterlerine göre başvuru yapmaları durumunda, doktora öğrencileri 8 bin 700 liraya ve doktora sonrası araştırmacılar da 10 bin 500 liraya kadar performans ödemesi alabilecek.

“İnsan kaynağımıza yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz”

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır da sosyal medya hesabından konuya ilişkin paylaşımda bulunarak, “Bilim insanlarımıza, araştırmacılarımıza ve öğrencilerimize sunduğumuz TÜBİTAK burslarını artırdık. Türkiye’yi dünyada en üst sıralara taşıyacak, bu ülkenin aydınlık geleceğini inşa edecek araştırmacı insan kaynağımıza yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz. Milli Teknoloji Hamlesi hedeflerimizi yetişmiş insan kaynağımızla gerçekleştireceğiz” dedi.

Kaynak: trthaber.com4

Okumaya Devam Et

Editörün seçtikleri

3 Nisan’da isteğe bağlı yüz yüze eğitime geçiliyor

Yayınlandı

-

Yayımlayan

Fotoğraf: ensonhaber.com

YÖK, 3 Nisan itibarıyla üniversitelerde uzaktan öğretimle birlikte isteyen öğrencilere devam şartı aranmaksızın sınıflarda yüz yüze eğitim verilebileceğini açıkladı.

6 Şubat’ta meydana gelen deprem felaketinin ardından Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), üniversiteler için yeni bir karar almıştı.

Buna göre üniversite öğrencilerinin eğitimine devam edebilmesi için uzaktan eğitim modeline geçilmişti.

Alınan kararın ardından bugün Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, kameraların karşısına geçti.

3 Nisan’da isteğe bağlı yüz yüze eğitime geçiliyor

Özvar, üniversitelerde 2022-2023 eğitim öğretim yılı bahar döneminin nasıl devam edeceğine ilişkin kamuoyunu bilgilendirdi.

Buna göre 3 Nisan itibarıyla üniversitelerde uzaktan öğretimle birlikte isteyen öğrencilere devam şartı aranmaksızın sınıflarda yüz yüze eğitim verilebileceği açıklandı.

Ara sınavlar uzaktan yapılabilecek

YÖK Başkanı Özvar ayrıca, bahar dönemindeki ara sınavların şeffaflık ve denetlenebilirlik ilkesi esas alınarak uzaktan öğretim yöntemleriyle çevrim içi yapılacağını da bildirdi.

İşte YÖK Başkanı Özvar’ın açıkladığı kararlar

YÖK Başkanı Erol Özvar’ın açıklamalarına göre alınan kararlar şu şekilde:

“Halihazırda uygulanmakta olan uzaktan öğretim ile birlikte isteyen öğrencilere devam şartı aranmaksızın sınıflarda yüz yüze eğitim verilebilmesine,

Yükseköğretim kurumlarının bir dersin hem uzaktan öğretim ile hem de yüz yüze verilebilmesine ilişkin kararları ilgili kurullarında alarak gerekli düzenlemeleri yapmalarına,

Yürürlükte olan “Yükseköğretim Kurumlarında Uzaktan Öğretime İlişkin Usul ve Esaslar”ın 6 ncı maddesinde yer verilen bir yarıyıldaki derslerin AKTS kredilerine göre en fazla %30’unun uzaktan öğretim yoluyla verilebileceği” yönündeki kısıtlamanın uygulanmamasına,

Özel öğrenci olarak başka bir yükseköğretim kurumunda eğitime devam etmekte olan öğrencilerin bu eğitimlerini aynı şekilde sürdürebilmelerine,

Nisan ayına ertelenmiş olan “derslere ait uygulamalar”ın, yükseköğretim kurumlarının ilgili kurullarının alacağı kararlar ile ödev, proje vb. şekilde veya bahar dönemi içinde, yaz döneminde ya da bir sonraki eğitim ve öğretim döneminde yüz yüze yapılabilmesine,

Bahar dönemindeki ara sınavların (özel öğrencilik hakkı verilen uygulama eğitimi içeren programlar hariç) “şeffaflık ve denetlenebilirlik” ilkesi esas alınarak uzaktan öğretim yöntemleriyle çevrimiçi yapılmasına,

Yapılacak değerlendirmelerde; açık uçlu ya da çoktan seçmeli çevrimiçi sınavlar, ödevler, çevrimiçi kısa sınavlar, projeler, Öğrenme Yönetim Sistemi (ÖYS) etkinlikleri, ÖYS kullanım analitikleri ve benzeri uygulamaların kullanılabilmesine,

Yarıyıl sonu, tek ders, tez izleme, yeterlilik sınavı gibi sınavların ise ne zaman ve nasıl yapılacağının yükseköğretim kurumlarının yetkili kurulları tarafından belirlenmesine karar verilmiştir.”

Kaynak: ensonhaber.com

Okumaya Devam Et

Editörün seçtikleri

ÜBYS’den ders seçimi ve kayıt yenileme işlemleri nasıl yapılır?

Yayınlandı

-

Yayımlayan

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ders seçimi ve kayıt işlemleri 26 Eylül- 7 Ekim 2022 tarihleri arasında yapılacak. 

Peki bu işlemleri nasıl mı yapacaksınız? İşte cevabı:

Okumaya Devam Et

ÇOK OKUNANLAR