BİRİM HABERLERİ
Rektör Acer kent-üniversite ilişkilerini düzeltmeye kararlı…
Gündeme ilişkin sorulara birbirinden çarpıcı cevaplar veren Rektör Acer, kendisi ile ilgili eleştirilere de cevap verdi.
İşte o röportaj:
OLAY: Nasıl bir üniversite devraldınız? Öncelikli konular hangileri idi ve nasıl bir mesafe aldınız?
Yücel Acer: Devraldığımızda en dikkat çekici sorun üniversitenin motivasyon eksikliğiydi ya da kişiler arasında, hocalar, çalışanlar arasında bir moral bozukluğu, sıcak olmayan bir çalışma ortamı, biraz kaybolmuş bir aidiyet duygusu vardı. Benim fark ettiğim şeyler bunlardı. Hem rektörlük seçim sürecinde, hem de yönetimi devraldıktan sonra gördüğüm en büyük sorun aslında insani bir sorundu. Bazı hocaların kendini iyi hissettiği ama çoğunluğun yönetim tarafından kendini dışlanmış hissettiği bir ortam vardı. Biraz mutsuz bir üniversiteydi. Mutlu bir azınlık vardı ama onlara da sorsanız belki bu çok doğru tespit değilmiş gibi gelebilirdi o mutlu azınlığa. Ama büyük bir çoğunluk gerçekten mutsuzdu. O yüzden üniversite genel olarak mutsuzdu. Ama öbür taraftan benim dikkatimi çeken önemli bir sorun daha vardı. Gerçekten üniversitenin akademik kalitesini arttırmaya yönelik bir gündemi olmayan, sadece yapılan şeyleri abartarak basına yansıtmaya çalışan bir üniversite vardı. Kalite anlamında içi biraz boş bir yönetim anlayışı vardı. O yüzden gördüğümüz en büyük sorunlardan bir tanesi de buydu.
OLAY: Şuanda üniversitede kaç öğrenci ve akademisyen var?
Yücel Acer: 43 bine yakın öğrenci var, bunun yaklaşık 28 bin civarı Çanakkale merkezde. Geriye kalan öğrencilerimiz ilçelerdeki meslek yüksek okullarında. Biga Fakültesi büyük bir fakültemiz. 5 binin üzerinde öğrencisi var. Öğretim üyesi dediğimiz derse girebilen Yar. Doç., doçent ve profesör unvanı taşıyan hoca sayısı 700’ün biraz üzerinde. Bu kadar öğrenci sayısına nispetle düşük. Ama akademik elaman araştırma görevlisi, öğretim görevlisi hepsini topladığınız zaman bin 500 civarında akademik personeli var üniversitenin. 2 bin 500 civarında çalışanı var. Aslında sayısal olarak baktığımız zaman gerçekten büyük bir üniversite haline gelmiş ÇOMÜ. Hoca sayısı kesinlikle yeterli değil. Bizim amacımız öğretim üyesi sayısını arttırmak. En önemli, amaçlarımızdan bir tanesi bu. Kaliteyi arttırmak için hoca sayısını arttırmak zorundasınız. Çok yavaş ilerlemiş hoca sayısı. Bununda kendine özgü sebepleri var. Geçen dönemdeki yapılanma burada kendini açığa verince, kadro kullanmalarına da imkan sağlanmamış son iki yıldır. Hoca sayısında da bir atış sağlanmamış. Olması gereken artış olmamış. Öğrenci sayısı arttırılmış ama hoca sayısı artırılamamış.
OLAY: Geçen dönem, kent dinamikleri ile kavgalı hatta mahkemelik olan bir üniversite yönetimi vardı. Siz kent–üniversite ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yücel Acer: Çanakkale ile üniversitenin birbirinden uzaklaştığını son 3 yıldır çok net biçimde gördük. Herkes bunu gördü. Hemen her kurum Çanakkale’de üniversiteden bir miktar şikayet ediyordu. Üniversitedeki yönetimin kendilerine yaklaşımından şikayet ediyordu. O yüzden araya ciddi derecede mesafe girmişti. Ama ben şuna inandım hep. Çanakkale gerçekten üniversitesini seven bir şehir. Bir kere üniversitesiyle yakın olmak istiyor. Araya mesafe girdiği zaman bundan üzüntü duyuyor, rahatsız oluyor. Büyük şehirlerde üniversite şehrin gündeminde yoktur. Mesela Ankara’da insanların gündeminde üniversite yoktur. Ama Çanakkale’nin biraz küçük olması nedeniyle, şehir üniversiteyle biraz yakın ilgileniyor. Aynı zamanda gerçekten üniversitenin iyi gidip gitmediği Çanakkalelileri ilgilendiriyor. Çanakkale üniversitenin kendisi için çok önemli olduğuna inanıyor. Hem ekonomik hayatı için, hem sosyal hayatı için hem kültürel hayatı için üniversitenin kendisi için ne kadar önemli olduğunu bilebilen bir şehir. O anlamda ben Çanakkale’nin üniversitesini çok seven üniversitesine çok önem veren bir şehir olduğunu önceden beri görmüşümdür. Burada uzun süredir öğretim üyeliği yapıyorum. Yöneticilikte yapıyorum. Biz bu kopuşun giderilmesi meselesine çok ciddi bir bakış açısıyla eğildik. Dedik ki bunu üniversite olarak bizim gidermemiz lazım. Çünkü son zamanlardaki bu kötü ilişkinin suçlularından bir tanesi üniversite yönetimiydi. O zaman demek ki bunu bizim başlatmamız gerekir dedik. Ben mesela şuana kadar fiili olarak şunu yaptım. Çanakkale’nin kurumlarının hemen hemen hepsiyle çok yakın görüştük. Buraya gelip hayırlı olsun ziyaretinde bulundular. Gelmeyen kurum neredeyse yoktu. Hatta gelemeyen varsa bu bizim yüzümüzdendir. Sadece randevu ayarlayamamışızdır bu yoğunluktan dolayı. Onun dışında herhalde herkesle bir şekilde görüştük. Ben gidiyorum. Mesela belediye başkanımızla da görüştük. Biz önce gitmiştik. Daha sonra o geldi. İşbirliğimiz hemen kendisini gösteriyor. Kampüs içerisinde yolların çizgileri silinmişti. Belediyeden rica ettik. Hemen çözümledi. Yeni yapılan camii binasının üstündeki yolu tekrar açmamız gerekiyordu. Yine belediye yardımcı oldu. Söylediğimiz zaman yardımcı oluyorlar gerçekten de. Bizim üniversite şehir ilişkisine en büyük katacağımız şey; kurumsal bir işbirliği oluşturmak olacak. O yüzden şunu yapalım istedim. Oturup bir işbirliği protokolü oluşturalım. Adını da daha netleştireceğiz ama kendi bakış açımızla ‘Şehir-Üniversite Konseyi’ dedik biz buna. Şehrin en üst kurumlarının yöneticilerini, bir miktar STK’ları da içine alan, iki ayda bir böyle bir araya gelen, birlikte ne yapabiliriz. Hem şehir için, hem üniversite için. Sonra bunun finansmanını da araştıran, kimlerin bu işle ilgileneceğinin görevlendirmesini de yapabilen bir yapı olsun istedik. Ne çok seyrek toplanan, nede sık toplanan ama toplandığı zamanda bir şey çıkaran. Hatta ben bir adım daha öteye gidip sekretaryasını bizim üniversitemizin yapmasını da öngördük protokolde. Böylece hiç kimse uğraşacak durumda kalmayacak. Biz uğraşacağız. Toplantıları biz organize edeceğiz. Sekretaryasını biz yürüteceğiz. Yapabileceğimiz ne varsa hepsini yapacağımız bir protokol hazırladık.
OLAY: STK’larla olan ilişkiler ne düzeyde, sizin bu konudaki tavrınız nedir?
Yücel Acer: İş yapmayı kolaylaştırıcı bir unsurdur STK’lar. Ama bizim görüşmelerimiz diyaloglarımız şehirle, Çanakkale’nin STK’larıyla şuan gerçekten çok sıcak. Eleştirilere açığız. Çanakkale’de bir kurum bir kişi üniversite hakkında olumsuz bir şey söylüyorsa ben ona katkı sunuyor diye bakıyorum. Onu açıkça söyleyeyim. Bundan sonra da öyle bakacağım. Yani birileri bizim altımızı oymaya çalışıyor diye bakmıyorum. Kötü niyetli insan kendisini bir şekilde gösterecektir. Ama biz üniversitenin gelişimi açısından ne öğrenebiliriz diye bakıyoruz. Vali beyle de görüşmelerimiz çok sık. Kendisi de üniversiteye önem veriyor. İşte faaliyetler içerisinde bulunmaya çalışıyor. Dolayısıyla Çanakkale üniversite ilişkisini bizim dönemimizde kurumsal bir hale getireceğimize inanıyorum. Bununla ilgili çalışmaları da yapıyoruz.
OLAY: Görevinizde 3 aylık bir süreci geride bıraktınız. Elbette 4 yıllık görev süreniz içinde planlamalarınız vardır? ÇOMÜ’de bu dönem öne çıkacak projeler nelerdir?
Yücel Acer: Daha çok üniversitenin sadece kendisini ilgilendiren projeler var. Bunların içerisinde mesela kampüsün daha sosyal bir kampüs haline getirilmesi için çalışmalar yapıyoruz. Üst peyzaj çalışması yapılıyor. Özellikle spor alanlarına tenis kortu, basketbol sahası, voleybol sahası. Bunları arttıracağız ki hocaların, personelin kampüsle ilişkisi yükse olsun. Fiziki olarak düşündüğümüz mesela botanik bahçesi haline getirmeyi çalışılıyor. Bir vadi var. Burası ancak böyle kullanılabilir. Kampüse çok büyük bir değer katacaktır. Öyle bir fiziki çalışmamız var. Onun dışında tabi üniversitenin bina ihtiyacı olan bazı birimleri var. Onlarla ilgili de bazı çalışmalar yapıyoruz. Bunlar fiziki meseleler ama kampüsle ilgili, üniversiteyle ilgili başka bazı ciddi projelerimizde var. Mesela en büyük projelerimizden bir tanesi üniversiteyi bir proje üniversitesi haline getirmeyi istiyoruz. Hocalarının proje mantığıyla çalıştığı, dolayısıyla somut şeyler ürettiği, finansmanını dışarıdan da sağlayabildikleri, projelendirilmiş bilimsel çalışmalar yapan hocalar haline getirmeye çalışıyoruz. Ama bizim yönetim olarak bunun önünü açmamız, gerekli desteği sağlamamız gerekiyor. Biz o yüzden her bir fakültede proje destek birimleri oluşturmaya başladık. Bunun için tabi ki kaliteli personel istihdam etmemiz lazım. Bu ofislerin amacı hocalara proje hazırlama konusunda destek sağlamak, hocaları bilgilendiren, bütün mesaisi bu olan her bir fakültede mevcut bir ofis. Bu üniversitenin önünü ciddi oranda açacak bir şeydir. Çünkü günümüzde yapacağınız bilimsel çalışmaların başını, ortasını, sonunu tasarlamış projelendirmişseniz, buna hem üniversitenin içerisinden hem dışarısından destek bulma imkanınız çok yüksektir. O yüzden biz üniversiteyi bir proje üniversitesi haline getirmek istiyoruz. Onun dışında tabi hocaların bilimsel çalışmalarını destekleyecek maddi destek sağlayacak bir yapı da oluşturmaya çalışıyoruz. Yani teşvik edici, onları yaptıkları bilimsel çalışmalarda az da olsa maddi olarak destekleyen bir üniversite haline gelmek istiyoruz. Üniversitenin laboratuvar ve kütüphanesinin gerçekten gelişmesine ihtiyacı var. Reklam unsuru haline getirilmiş bir mesele var bizim üniversitemizde. Kütüphane meselesi. Şu anlamda içi boş. Sadece kitap sayısına bakarak kütüphanenin iyi olduğunu söyleyemezsiniz. Çünkü üniversite kütüphanesi ne arıyorsanız bulacağınız kütüphanedir. Yoksa insanların elinde ihtiyaç duymadığı kitapları bağışladığı bir kütüphane olamaz. Böyle bir şey olamaz. Bir kitaptan 20 tane varsa -ki var-, burada bir sıkıntı var demektir. O kitaptan 20 tane bağışlanmış, hepsini kütüphaneye koymuşsunuz. Niye? Sayıyı yüksek göstermek için. Sayı var nitelik yok. Biz kütüphanemizi elektronik dijital bir kütüphane haline getirmek için çalışacağız. Bütün örneklere bakıyoruz. Bir iş yaparken iyi örneklere bakıyoruz. Mesela bilimsel çalışmalarını İngilizce olarak yayınlayacak hocalara destek verecek bir ofis yapmaya çalışıyoruz şuanda. Türkiye’de çok iyi örnekler var bazı üniversitelerde. Onları inceliyor arkadaşlarımız. İçeriğe baktığımız zaman yapmamız gereken çalışmalar büyük projeler bunlar. Üniversitenin önünü açacak temel projeler. Laboratuvar yönetimini tümden değiştirdik. O yönetimin bütün mesaisi akredite edip, yani sonuçlarına herkesin güvenebileceği bir laboratuvar haline getirip, hocalarımızın bilimsel çalışmalarına ciddi bir katkı sağlayan bir ortam haline getirmeye çalışıyoruz. Bizim kendi hocalarımız başka laboratuvarları kullanmışlar. Burasının yönetimi iyi olmadığı için, daha maliyetli, daha masraflı olduğu için. Başka laboratuvarları kullanmışlar. Orası daha az maliyetli olduğu için. Bu anlamda bu da üniversitenin temel bir meselesi. Tabi biz birde üniversitemizi rüzgar enerjisini kullanan bir üniversite haline getirmek istiyoruz. Onun içinde somut bir çalışma başlattık. Elektrik enerjisi ihtiyacının tamamını, kendi kurduğu rüzgar tribünlerinden sağlayan bir üniversite haline getirmekte kararlıyız. 250 bin liraya yakın aylık elektrik parası ödeniyor. Çok yüksek. Üstelik kapalı yüzme havuzumuz var. Elektrik ihtiyacımız çok yüksek. Aynı zamanda güneş enerjisini de araştırıyoruz ama Çanakkale için daha uygun olan rüzgar enerjisi. Güneş enerjisi konusu ikincil bir şey. O da olacak ama daha kısmi olacak. Eğitim fakültesi kampüsünü baştan yenileyeceğiz. O üniversitenin prestiji olacak şehrin ortasında. Kültür Evi var. Eski Rektörlük binası. Oraya daha aktif hale getirmek istiyoruz. Orada sadece duran bir bina değil de, insanların gerçekten için girme ihtiyacı hissettiği bir yer olmasını istiyoruz. Hatta rektörün orada bir odası olmalı bence. Bazı misafirlerini orada karşılamalı, orada görüşmeli. Kafamızda böyle şeyler var. 4 yıla sığacak işler bunlar. Bunları yapabilirsek gerçekten üniversiteyi belli oranda kurumsallaştırmış oluruz. Hocaların her birinin bilgisayar ihtiyacı var ama biz o kadar çok acemi ve kurumsallaşmamış bir şekilde yönetmişiz ki, kimisi 10 yıllık bilgisayar kullanıyor, kimisinin bilgisayarı iki yılda bir yenilenmiş. Rektörlüğe kim yakınsa onun bilgisayarları daha çok yenilenmiş. Biz istiyoruz ki bu otomatik hale gelsin.
OLAY: Bir de Laçiner’in bir bilgisayar şikayeti olmuştu, hatta ulusal basında da yer aldı. Laçiner’i sürdünüz mü?
Yücel Acer: Bazıları 10 yıllık bilgisayar kullanırken, rektör bey kendi bilgisayarını, odasına götürüyor. Kendisinin şunu düşünmesi lazım; rektörlüğe ait bir bilgisayar. Artı yanı başındaki kişi komik bir bilgisayar kullanırken, kendisi öyle bir bilgisayar kullanırken vicdanen rahatsız olmayacak mıydın? Bunları kendisinin düşünmesi gerekir aslında. Ben sadece şunu söyledim. Buraya ait bilgisayar yerine koyulsun, herhangi bir hoca nasıl bir bilgisayar kullanıyorsa o bilgisayardan verilsin kendisine de. Olması gereken şey budur. Ama o bunu medyaya.. Taha Akyol’a bile yazı yazdırdı bu iş için. Ben Taha Bey’e yazı yazdım. Dedim ki ‘ben sizi bir hukukçu olarak kaç yıldır okuyorum. Siz saygı duyduğum bir insansınız. Size birisi bir şey demiş. Keşke bir telefon açıp sekreteriniz; bu işin aslı astarı nedir’ deseydi. ‘Buna hakkımız yok mu yani?’ dedim. Ben kaç bin personelin çalıştığı üniversitenin rektörüyüm dedim. Bir sorulmayı hak etmedik mi? Yoksa onun söylediği daha itibarlı mı sizin için? Hiç cevap yok. Rektörü sürgün etti falan diye yazdı. Külliyen yalan, iftira.
OLAY: Çanakkale değerleri ile öne çıkan bir kent. Siz kentin değerlerinin araştırılması ve geliştirilmesi noktasında hangi projelere önem veriyorsunuz? Böyle bir çalışmanız var mı?
Yücel Acer: Kentin değerlerinin ortaya çıkarılmasıyla ilgili şuan tasarladığımız bir proje yok. Ama ben bu tür çalışmaların, bahsettiğim şehir-üniversite konseyinde gündeme gelmesi gereken konular olduğunu düşünüyorum. Çünkü orada biz yapacağımız çalışmaların neler olması gerektiğine karar verip, eğer bu çalışmayı üniversitenin yapmasının uygun olduğu düşünülüyorsa, hatta üniversitenin ilgili fakültesinin ilgili bölümü nedir, onu da orada tartışıp, oradan uygun olan hocalarımızı görevlendirip, hatta onların çalışmasına üniversitenin dışarısındaki kurumlar olarak nasıl destek sağlayabiliriz diye tartışacağımız yerin orası olduğunu düşünüyorum. Çünkü şehrin değerleri konusunda sadece bizim üniversite olarak tek yanlı bakışımız değil de, birlikte tartışarak ya da bizim gözümüzden kaçan çok şey var eminim. Sizler şehri daha iyi tanıyorsunuz. Ben bu tür konuların orada tartışıldığında olumlu şeyler çıkacağına inanıyorum. Çünkü gerçekten bu üniversite ile şehrin bir araya gelerek tartıştığı hiçbir konu olmadı. Ali Akdemir döneminde yerel değerler sempozyumu yapılmıştı. Oradan somut bir şeyler çıkmıştı. Onun hakkını teslim etmek lazım. Ama bunun sürekliliği olmadı.
OLAY: özellikle sizden önceki dönemde sıkça yaşanan soruşturma furyası söz konusuydu. Bir soruşturma süreci de sizin döneminize denk geldi. Tıp Fakültesi’nde bir Asistan Doktora soruşturma açıldı. Yine geçen dönem öğrencisinden, akademisyenine kadar birçok kişi soruşturmaların, görevden atılma tehlikelerinin muhatabı oldu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Yücel Acer: En sonuncusu bizim döneme denk geldi. Olaydan haberim olmadı desem yeridir. Suçu ötelemek için söylemiyorum. Ama hastanede, tıp fakültesindeki gidişat konusunda çok hoşnut olmadığımız için, orada da kısa bir sürede değişiklik yaptık. Bir önceki arkadaşı, bizim görevlendirdiğimiz arkadaşı suçlamak için söylemiyorum. Kötü niyetli olduğunu zannetmiyorum. Ama en azından benim tarzıma bu uygun değil. Birileri bir yerde bir şeyler söylemiş hemen soruşturma açalım falan. Bu bizim yaklaşımımız değil. Yaklaşımımız şudur. Muhatabıyla görüşmek. Ben bir yürüyüş yapılacağından haberdar olur olmaz, olayı yeni öğrenmiştim. Ve ben asistanı buraya davet ettim. Rektör yardımcısı vasıtasıyla ama asistan gelmedi. Eğer gelseydi buraya, bizimle görüşseydi. Belki o şöyle algıladı. Ya işte gösteriyi engellemek için beni çağırıyorlar diye zannetti belki de. Ama benim niyetim asla öyle bir şey değildi. Gösteri yapılmasından rahatsız olan bir insanda değilim. Hatta memnunda olurum insanlar doğru bildiği bir şeyi söylemeyi seçiyorlarsa. Ama asistan buraya gelmeyi reddetti. Bu da bende kaldı. Kimseye söylemedim. Hatta asistana sen nasıl gelmezsin, talimatımıza uymazsın diye bir işlem de yaptırmadım. Gelseydi mesele nedir diye soracaktım. O kendi bakış açısını anlatacaktı. Olay nerde, nasıl olmuş onu anlatacaktı. Ama olmadı. Ondan sonrada soruşturma açılmış tabi. Dolayısıyla bir müdahalemiz olamadı orada. Ama bu bizim dönemimize damga vuracak bir şey değil. Daha önce açılmış soruşturmaları biz devam ettirmek zorundayız hukuken. Mesela bir soruşturma açılmış geçmiş dönemde, devam ediyor, ben bunu sonlandıramam. Soruşturmanın devam etmesi şart. Eğer ben onu yarıda kesersem hukuken suç işlemiş olurum. Bir soruşturmayı daha sonuca ulaşmadan kestiğim zaman taraflı gözükürüm. Hukuken bu olmayacak bir şeydir. Ama biz üniversitenin hocalar hakkında sürekli soruşturma yürüttüğü bir kurum olmaktan çıkarılmasını istiyoruz.
OLAY: Rektörlük değişiminin ardından, “Cemaatçi rektör gitti, partili rektör geldi” algısı var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Yücel Acer: Onu düşünmelerine yol açacak benim hiçbir icraatımın olduğunu zannetmiyorum açıkçası. Seçim döneminde bütün adaylar kendilerini mevcut iktidara yakın göstermeye çalıştılar. Buna Sedat Laçiner de dahil. Cumhurbaşkanını etkilemek için yapmadığı şey kalmadı. Bir kısmı size yansımadı. Ben Ankara’da olduğum için biliyorum. Ankara’ya kurumlara mektuplar gönderdiler. Kullandıkları ifadeyi söyleyeyim. Çanakkale gibi bir yerde kampüste iki tane camii yaptırdık. Belediyenin muhalefetine rağmen yaptırdık dedi. Ben yazıyı gözlerimle gördüm. Ankara’daki kurumlara gönderilen yazıdır bu. Seçimden bir ay önce. Yani herkes bunu yapmaya çalıştı. Ben özellikle bunu yapmaya çalışmış birisi değilim. Şu parti, bu partiye yakın değilim. Ama bu süreçte beraber çalıştığımız kişiler oldu. Bunlardan bir kısmı Ak Parti içerisindendi. Ama ben o dönemde belediye başkanımızı da ziyaret ettim mesela. O da kendi görüşlerini söyledi. ‘Hocam adaylığınıza çok memnun oldum’ dedi. Böyle bir algı oluşturmaya çalışanlar olabilir ama biz zaten partiler üstüyüz. Partiler üstü de olmak zorundayız. Bilim insanıyız. Ama şu var. İktidar partisi kim olursa olsun, yakın çalışmak zorundayız. Çünkü paramızın tamamını devlet veriyor. Ben burada AKP’li ya da MHP’li milletvekilleriyle görüşmek zorundayım. Özellikle iktidar partisi milletvekilleriyle görüşmek zorundayım. Samimi bir şekilde söylüyorum. Yakın görüşmek zorundayım çünkü bakın projeler yapacağız, devlet parasını verecek bunun. Bu paranın bu üniversiteye verilmesini sağlamaya çalışacağız. Şahsım için değil. Sadece reklama dayalı bir rektörlük olsun istemiyorum. Gerçekten bir şeyler yapalım. Hatta şunu da ekleyeyim. Kadrolar ilan edildi. Hiçbir tarafı tutmadığımızı oradan da anlayabilirsiniz. Kimlerin haklarını teslim etmişiz. Bütün kesimlerle, üniversitedeki herkesle konuşun mesela, insanların kadrolarını verirken, hakka, adalete, liyakate nasıl dikkat etmeye çalışmışız orada daha net gözüküyor. Benim tek dışladığım kesim var. O da belli bir çete adına bu üniversitede çalışıp da, bu üniversiteye zarar verip, o çetenin çıkarlarını korumaya çalışan hiç kimseyle işimiz yok. Bu insanların bu üniversitede bulunmasını istemiyorum ben. Onun dışında herkese kapımız sonuna kadar açık. Bilim için, hatta kendi çıkarı için çalışsın. Ona da razıyım. Ama birilerinin çıkarı için çalışmasın. Bir çetenin çıkarı için çalışmasın. Benim derdim bu.
OLAY: TÜRGEV konusu var bir de. Bu konuyla ilgili son durum nedir, Bilgi verir misiniz?
Yücel Acer: Daha önceki dönemde yapılmış bir yazışma bu. Yazışmaları ben görmedim ama biliyorum ki herhalde başbakanlık sormuş uygun mudur tahsis için? Şu amaçla kullanılması uygun mudur? diye sorulmuş anladığım kadarıyla. Yurt yapılması için uygun mudur? Sadece TÜRGEV için söylenmiş olduğunu zannetmiyorum ama yurt yapımına uygun olduğu söylenmiş. Ama tahsis kararını veren Başbakanlık benim bildiğim kadarıyla. Hazine arazisi. Bahsedilen arazi gidip görmedim ama bizim kampüsün üst tarafında, ormanlık alan içerindeki bir alan orası. Ne kadar onu da bilmiyorum açıkçası. Sadece uygundur denmiş. Görüş sorulmuş. Üniversitenin yaptığı bir şey değil. Hazine arazisinin hangi maksatla kullanılacağına ilişkin bir tahsis meselesi.