Bizimle İletişime Geçin

Genel

Rektör Acer’den yeni anayasa değişikliği ve referandum sürecine ilişkin önemli açıklamalar

Yayınlandı

-

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer katıldığı radyo programında Yeni Anayasa değişliği ve referandum sürecine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Deneyimli gazeteci Kadir Kenar’ın konuğu olan Rektör Acer’in programda yaptığı açıklamar şöyle:

KADİR KENAR:

Gündem referandum. 16 Nisana kadar yaklaşık işte bir 50 günlük süre var. Artık sıcak bir şekilde insanlar tartışıyor. Evet mi hayır mı işte bu sistem gelmeli mi gelmemeli mi. Ama sakin kafayla insanların düşünüp karar vermesine yardımcı olmak en büyük amacımız. Şimdi isterseniz bir geçmişe dönelim. Türkiye Cumhuriyeti tarihinden bir giriş yapalım. Bu sistemde parlamenter sistemde neler yaşadık? Sizin güzel bir yazınız vardı onu okudum. Ordan başlayalım.

YÜCEL ACER:

Şimdi tarihe bir bakalım ilk önce Kadir Bey sizin söylediğiniz bir cümlenin üzerinde durmak istiyorum. Referandum süreci tabiî ki Türkiye için çok önemli. Ama doğru bilgi ulaşmalı insanlara. Tabi benim şuana kadar ki gözlemim biraz içerikten ziyade bazı sloganlarla bu sürecin başlamış olması. Tabiî ki burada bir eksiklik olduğunu gösteriyor. Yani gerçekte oylayacağımız anayasa değişikliklerinin tam olarak ne ifade ettiği konusu çok henüz belki referandum kampanyası sürecinde bu açık ortaya konulacaktır ama. Şu ana kadar ki sürece baktığımız zaman biraz böyle klişe laflarla maç havası gibi bir kaç örnek vermek gerekirse. İşte rejim değişiyor yada Atatürk’ün Cumhuriyet elden gidiyor işte tek adam geliyor gibi daha çok slogan tarihi cümlelerle bu sürecin başlanması başlamış olması biraz endişe verici. Çünkü esası kaçırma tehlikesine yol açar bu. İşte o açıdan tarih çok önemli. Biraz Türkiye’nin siyasi tarihine bir bakmak lazım. Şimdi mesele 80 öncesi Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı olayı bittikten sonra 8 ay mı 9 ay mı yüzlerce oturumda TBMM de cumhurbaşkanı seçememişti. 100’ün üzerinde oturum yapıldı. TBMM cumhurbaşkanı seçemedi. Ve sokaklar kan gölüne döndü yani o zavallı insanlar 12 Eylüle giden süreç kendini sağcı zanneden solcu zanneden kullanılan o insanlar öldü. İnsanlar birbirine düşman oldu. Kanlar aktı. Ondan sonrada bizim çocuklar dedikleri o çocuklar Kenan Evren’in eline TBMM’yi teslim etti. Yani bu örnekler Cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye’de hep sorun oldu. Tanıyı iyi koymak lazım. Keşke sadece cumhurbaşkanlığı seçimi sorun olsaydı. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı seçilme sürecinde başladı. 367 süreci Türkiye’yi yine bir ciddi sıkıntı işine getirmişti ki ancak halkın oyuna gidilerek o süreç atlatılmış oldu. Şimdi şunu söylemek lazım Türkiye’nin siyasi tarihi aslında birçok dersle dolu. Eğer geriye dönüp bakarsak, ders almak maksadıyla bakarsak, tabi insanlar hepimiz insanoğlu hafızamız kısıtlı. Belki de bir açıdan da faydalı. Kötü şeyleri insanoğlu unutur ki geleceğe bakabilsin ama arada bir dönüp gerçekten kötü tecrübelere de bir bakmak lazım. O anlamda bizim siyasi tarihimizden çıkaracağımız çok ciddi dersler var. Şimdi yaşadığımız sorunların kendisine odaklanıp sebeplerini kaçırırsak o sorunların çözümünü hep öteliyor. O anlamda siyasi tarihimize bakmamız lazım ki bu sorunların yaşadığımız ve içinde kaybolduğumuz sorunların gerçek sebepleri ne olabilir. Şimdi ben bir akademisyen olarak uluslar arası siyaset okumuş hukuk okumuş birisi olarak geriye dönüp kendimce bakıyorum ve bazı dersler çıkarmaya çalışıyorum. Sizin biraz önce ifade ettiğiniz gibi tam da bu süreçte çıkarmaya çalışıyorum ki gerçekten bir karar aşamasında bazı dersleri çıkarabilmiş olalım. Sizin belirttiğiniz yazıda oradan çıktı.

Baktığım zaman 1960’tan askeri darbeden başladığım zaman o kadar fazla siyasi kriz yaşamış ki bu ülke, birçok hükümet dönemi ortalama 1 – 1,5 seneyle başta kalıyor. Takdir edersiniz ki, Türkiye’yi yönetmek için kurulmuş bir hükümetin, yani icranın başı olan hükümetin, 1 yıl görev yapması demek şu demektir; bu hükümet hiçbir şeyi planlayamadı, hiçbir şey yapmadı demektir. Bu ülkeye kaybettirilmiş ciddi bir zaman demektir.

KADİR KENAR:

Aklıma şu geldi; Erbakan hoca bir temel atar, sonra temeli taşırlardı. Dalga geçerlerdi. Adam 1 yıl kalmış iktidarda n’apsın?

YÜCEL ACER:

Yaklaşık iki yıldır üniversitemizin rektörüyüm. İki yılımız birçok şeyi planlayıp sonuçlandırmak için geçti.  Bugün temelini attığımız şeyler, iki yıl önce planladığımız şeyler. Mesela Anafartalar Kampüsü’nü ben rektör olur olmaz planlamaya başladık, ancak yetişiyor planlaması ve ondan sonra icraata geçiyorsunuz. Türkiye’nin önünü açacak politikalar hiç konuşamamış hükümetlerle dolu bir siyasi tarihimiz var. Peki bu hükümetlerin yol açtığı sorunlar, mesela sizin örnek verdiğiniz gibi cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tıkanmasına kadar giden, anarşiyi önlemekte aciz kalan, Türkiye’de istikrarı, güveni ve ilerlemeyi sağlayamayacak hükümetlerin kurulamaması sonucu, hadi kaybettiğimiz gelişme temposunu bir kenara koyalım, başka ciddi sorunlara yol açtıkları için birçok askeri müdahalenin de gerekçesi oluşmuş durumda. Biraz önce söylediğiniz gibi, Türkiye 12 Eylül’den önce Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde tıkanmıştı, terör almış başını gitmişti. Ve dolayısıyla siz de biliyorsunuz, hatırlarsınız insanlar; ‘İyi ki silahlı kuvvetler müdahale etti’ dedi. O yüzden mesela 1982 anayasası oylanırken aynı zamanda Kenan Evren Cumhurbaşkanı olarak da seçilmiş olacaktı o oylamada. Halk anayasaya evet dedi, Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığına da evet dedi ama %90 civarında bir çoğunlukla evet dedi halk. O psikolojinin sonucu da, aslında evet dediğimiz anayasanın olmazları da olduğunu sonraki yıllarda görmeye başladık.

KADİR KENAR:

Anayasayı patlak torbaya çevirdik, her yer kum oldu. Kaç kere değiştirdik.

YÜCEL ACER:

Hatta beklenti şuydu, partiler anlaşmış olsaydı ki hepimizin beklentisi oydu, anayasayı baştan yazmaktı aslında. Maalesef partiler bir araya gelip bir komisyon içerisinde bir anayasa taslağı oluşturamadılar çeşitli siyasi sebeplerle. Şuan ki değişiklik bu açıdan da çok önemli. Bu değişikliklerin hepsini ben şöyle özetliyorum, içeriğinin her birinin detayına bakmadan önce, tek adam söylemlerinden bir siyasi taraf tuttuğumdan rahatsız değilim, başka sebepten rahatsızım; anayasa hukuku okumuş birisiyim, Anayasa hukuku dersi de vermiş birisiyim. Burada tekleştirilmeye çalışılan şey icradır. Yani yürütmedir.

Yürütmeyle ilgili şimdi bakanlar biliyorsunuz meclisten korkarlar.  Yani meclis koridorundan korkarlar çünkü milletvekilleri yakalarına yapışır şu işimi yapalım bu işimi yapalım diye.

Hatta bunun nice sorunlara yol açtığını yıllar önce rahmetli Turgut Özal söylemişti demişti ki bakanlarla milletvekilleri arasındaki sürtüşme o gözler görülmeyen kısmı da dahil olmak üzere ciddi hükümet zaaflarına yol açıyor. Çünkü bakan bir taraftan kendisi seçilme kaygısında olan bir kişi milletvekili olarak aynı zamanda bir sonraki dönemde seçilme kaygısı yaşayan birisi dolayısıyla bakanlığını yaparken götürülecek hizmetlerde bunu gözetiyor. Öbür taraftan diğer vekillerin talepleri karşısında da biraz bazen kendini düşünmek durumunda olduğu için ciddi sürtüşmelere yol açıyor. Şimdi bunlar yasama ile yürütme arasındaki bu iç içe geçmişliği zayıflama olarak görüyor. Zafiyet burada ortaya çıkıyor. Artık bu sistemi sanki mükemmel bir sistem gibi kabul edip efendim değiştirmeyiz dediğimiz zaman şunu da kabullenmiş oluyoruz, bakın seçimler oluyor Türkiye’de bir parti tek başına hükümet kurabilecek çoğunluğu sağlayamazsa geriye kalan seçenek nedir? Koalisyondur dimi?

Bu yüzden bir yıllık hükümetlerle dolu tarihimiz… Almanya da beş tane parti koalisyon kuruyor kimsenin çok gıkı çıkmadan rica etse dört yıl boyuna hükümet ediyorlar ülkeye yürütmenin başı oluyorlar ve götürüyorlar. Ufak tefek krizler oluyor vs. ama dört yıl beş yıl bu hükümet devam ediyor ama Türkiye’de bir koalisyonun bir ömrü tamamladığı vaka değildir. Yani dört yıllık hükümet dönemini tamamlayabilen bir koalisyon yok.

AK Parti dönemimden önce ANAP var. Yaklaşık işte oda bir beş yıl. İşte AK Parti’in 2002’den beri kurduğu hükümetler döneminde istikrar anlamında ciddi bir dönüşüm var. Fakat AK Parti’nin tek başına iktidar kurabilme çoğunluğunu üst üste alabilip bu başarıyı gösterip Türkiye’de hükümetler kurup bir nevi o eski siyasi krizleri bize unutturmasına da çok aldanmamak lazım. Bunu 7 Haziranda gördük.

Şimdi şunu da ilave etmek lazım mesela aynı partiden Ahmet Davutoğlu şimdi sayın Cumhurbaşkanından sonra başbakan oldu aradan 6-7 ay geçti. Aynı partiden olmasına rağmen ekipler cumhurbaşkanlığı ekibi başbakanlık ekipleri korumalar birbirine düşman kavgalar bilmem neler…

Şimdi belki dışarıdan çok fark edilmez de bir hükümet ya da bir cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilirse şuan Türkiye de öyle oluyor. Bu kaçınılmaz bir şekilde siyasi krize yol açar. Çünkü birisi halk tarafından seçilmişse o kendini doğal olarak kendini güçlü hisseder, çünkü doğrudan halk tarafından seçilmiştir. Halk tarafından doğrudan seçilmiş iki yürütme organı var. Bizde çünkü biri cumhurbaşkanlığı diğeri bakanlar kurulu. Şimdi bu iki yapıda halk tarafından doğrudan seçiliyor ve doğal olarak ikisi de kendini güçlü hissediyor. Güçlü hissettiği zaman ortada uyum olma olasılığı azalıyor. Ben yaklaşık 2 yıldır rektörüm üniversitemizde iki yıl boyunca neler oldu neler. Ben rektör olduktan sonra 7 Haziran seçimleri oldu. Ülke 7 ay boyunca hükümet kurumadı. Daha sonra 1 Kasımdaki seçimlerde AK Parti tekrar tek başına hükümet kurma çoğunluğu sağladı. Daha sonra Davutoğlu hükümeti kuruldu ama sizinde söylediğiniz gibi aylar sonra Davutoğlu hükümeti dağıldı.

Oysa ortada bir hükümet kuracak çoğunlukta oluşmuştu. Bu seferde bu söylediğiniz yeni durum nedeniyle bir kriz yaşadık. Üstelik Türkiye öyle bir kritik dönemden geçiyordu ki 17 Aralıktan beri bertaraf edilmesi gereken bir terör yapısı var ortada devletin içine sızmış. 15 Temmuzda anlaşıldı tabi bu. Şimdi böyle bir devletin içine sızmış bir yapıyla mücadele ettiğiniz bir dönemde Hükümet iki başlı bir pozisyona gelmiş oluyor. Bide hükümet mücadele ediyor mu acaba? Sayın cumhurbaşkanının söylediğini teyit edebilirim. Yani sayın cumhurbaşkanının 15 Temmuz’dan önce söylediği gibi yalnız kaldığını hissettiğini biliyorum ben. Ortada gerçekten gün yüzüne çıkmış bir yapı vardı. Ama bununla mücadele edilmesi gerekiyordu. Buda tabi devletin bütün mekanizmalarıyla mücadele etmesi gereken bir şey. Yani hem yargısıyla hem yasamasıyla.

Söylediğim gibi 2 yıllık rektörlük dönemimde bunları gördüm. Artı bir darbe girişimi gördüm ve hala bu siyasi istikrarsızlıklar riski Türkiye’de mevcut sistem sebebiyle devam ediyor. O yüzden hani birilerinin sloganik şeylerle atlatmaya çalıştığı süreç Türkiyenin önündeki çok önemli bir süreç. Yani bunu atlamamamız lazım. Bunun üzerinde durmamız lazım bir şekilde çözmemiz gerekiyor. Eğer çözmezsek Türkiye’nin siyasi istikrarını dolayısıyla da sosyal istikrarını güvenliğini tehlikeye düşürecek bir sistem içinde gidiyor olabiliriz.

KADİR KENAR

Siz Akademisyensiniz ben gazeteci gözüyle bakıyorum. Yani Türkiye’de şuana kadar insanların AK Parti karşısında ben gönül rahatlığıyla oy vereceğim partiler var diye göremiyoruz. Yani sahada da öyle ülkücü camiyası diyelim solda da öyle. Şimdi bu gitse o gitse diye daha partileri oturtabilmiş bir yapı yok. Yani Kılıçdaroğlu’ndan memnun değil insanlar, Devlet Bahçeli’den memnun değil insanlar.

YÜCEL ACER:

Yani böyle biR siyasi parçalanmışlık. Bizim siyasi kültürümüz böyle maalesef, bunu da kabullenmek lazım. Ben İngiltere’de 6 yıl yaklaşık yaşadım. Orada 2 siyasi kanat vardır. Biri iktidar olur veya öbürü iktidar olur. Şimdi bu İngiletere’nin başkanlık sistemine ihtiyacı yok, parlamenter sistem bakın rejim demiyorum yani bunu Türkiye’de çok karıştırmaya çalışıyorlar. Demokrasi bir rejimdir. Onun içersinde cumhuriyet rejimi içersinde demokrasi ve Cumhuriyet rejimi içerisinde değişik sistemler uygulanabilir başkanlık sistemi olur parlamenter sistem olur yarı başkanlık sistemi olur böyle çok değişik sistemler var. Şimdi İngiltere’nin parlamenter sistem dışında bir sistem üzerine düşünmesi gerekmiyor. Neden gerekmiyor orda bir koalisyon süreci hiç yaşanmıyor çünkü dediğim gibi siyasi yelpaze ikiye ayrılmış. Orda bir işçi partisi var bide liberaller var. Şimdi bunların ikisinden birisi iktidar oluyor bazen birisi zayıflıyor öbürü güçleniyor şimdi bunların başka bir şey tartışmasına gerek yok ve bizde biraz önce söylediğiniz gibi partilerin içinde dahi sıkıntılar var. Futbol takımı tutar gibi parti tutuyoruz. Bir de önüne gelen parti kuruyor işte.

Bir dönem parti sayısını hiç sayamayacak durumdaydık. Biraz parası olan biraz çevresi olan sabah erken kalkan parti kuruyordu.Şimdi benden şunu soruyorum bakın bu ülkenin bir vatandaşı olarak bu ülkenin ilerlemesini isteyen birisi olarak dolasıyla şunu soruyorum. Şimdi böyle bir siyasi kültür içerisinde kültüre hiç uymayan bir sistem üzerinde inat etmemizi gerektirecek bir gerekçe varsa bende bileyim ama ben maalesef baktığım zaman çok daha farklı gerekçeler görüyorum yeni bir şeyler üzerinde tartışmamız gerekiyor. Bu ne AK Parti’nin parti olarak kendisiyle ilgili, ne de sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili ne başkasıyla ilgili bu Türkiye’yle ilgili bir mesele. Yarın bir gün Tayyip Erdoğan olmaz başka birisi olur. AK Parti iktidara gelemez başka bir parti iktidara gelir.

Geçenlerde İtalya’ya gitmiştik. İtalya Türkiye’yeden ekonomi olarak biraz önünde bir ülke. Şimdi orada kaldığımız üç dört gün boyunca İtalya’nın iş ortamının bizim aslında ne kadar gereğimizde olduğunu görebilirsiniz. Yani insanlar iş yapmak kültürüne bakıyorsunuz işte davranışlarına bakıyorsunuz sisteme bakıyorsunuz gerçekten samimi bir şekilde bizim potansiyelimizin çok altında.

İtalyanlar nasıl oluyorlar peki bizden daha önde olabiliyorlar, bakın bunu sebebini açık ve net bir şekilde tespit edebiliyorum. İtalyanların önüne ciddi sorular konacakları coğrafyada değiller ve ikinci dünya savaşından beri kimse onların önüne bir engel koymadılar. Sadece önlerini açtılar. Ama bizim önümüze sürekli engeller konabiliyor, yetmiyormuş ki biz kendi siyasi sistemimizde kendimize sorunlar üretiyoruz. Sanki bu sorunlar başka bir dünyadan geliyormuş gibi hiç kendimize bu açıdan sorgulamıyoruz. Bu sistem bize uygun mu değil yani sürekli tıkanıyor yani birbirimizle kavga etmeye geliyoruz yani bunun sistemle bir alakası var mıdır yok mudur diyeceğimiz anında sorgulanacağı bir süreçtir diyorum.

Başkanlık sisteminde meclisin hükümetin çok daha iyi kontrol edebildiğini düşünüyorum. Yani mesela Cumhurbaşkanı halk tarafında seçilen de güvendiklerine hükümet oluşturuyor ekipi oluşturuyor mecliste denetliyor, denetleyebilecek bir mekanizma var. Şu an denetliyor mu? Denetlenemiyor bence. Yeterince denetlenemiyor niye? Meclisten geçebilecek bir yasa teklifi biz ona Anayasa hukuku tabirle tasarı diyoruz, hükümet tarafından verildiği zaman zaten hükümeti verdiği tasarlar geçiyor meclisten.

Kimse hakaretle şiddeti övme hakkına sahip değildir. Buna rağmen siz Türkiye’de bir kısım medya 7 Haziran seçimlerinden önce Pkk ile kolkola yürüyen açıkça kendilerinin ifade ettiği şekilde kolkola yürüyen bir siyasetçiyi bir siyasi partinin artık tırnak içinde siyasi parti diyorum başındaki kişiyi Türkiye’de en çok demokratik özlem sahibi kişi diye lanse edilebiliyor. Bakın dün daha mecliste işte malum partinin şuan mecliste adına konuşan kişi isim vermeyeyim diyor ki;  “Biz her zaman demokrasiden yana olduk, her zaman iş birliği içerisinde olmak istedik, her zaman insan haklarını destekledik” Bunu diyen kişinin arka bahçesinin bir terör örgütü olması karşısında bunu gerçekçi kabul etme zafiyetine düşmememiz lazım.

Eğer millet yanlış bir şey üzerinde karar kılacaksa bu bir başarı değil, hiç kimse adına başarı değildir. Çünkü hepimiz bu ülke içersinde yaşıyoruz. Yani tabiri caizse işte aynı gemideyiz yanlış bir kararın kimseyi sevindirmemesi lazım.

Kadir KENAR:

Hocam kısa birde şey konuşalım isterseniz. Federasyon tehlikesi yada bu yapıyla işte Cumhurbaşkanı ülkeyi federasyona götürüp işte ülkeyi böler mi? Şimdi bu bir korku böyle bir şey insan hayalinde tahayyül edebilir ama yani ülkenin kurumları dururken ülkenin bütün her şeyi ortadayken böyle bir yapıya gider mi Türkiye yani gitmesi muhtemel mi?

YÜCEL ACER:

Ben bu tür söylemlerin sloganik olduğunu düşünüyorum. Şimdi anayasa değişikliğinin içeriğine baktığım zaman şunu görüyorum Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle düzenleyeceği konular var. Ama Türkiye’nin mevcut üniter yapılanması siyasi yapılanması coğrafi unsura göre siyasi parçalanmışlığın kararının verilmesi kesinlikle icra ile ilgili mesele değildir.  Yani Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi icra ile ilgili yürütmeyle ilgili kararı kapsar.  Bu yasama organın verebileceği bir karardır. TBMM’nin anayasayı değiştirerek Anayasada Türkiye’nin yapısını üniter diye tanımlayan bir hükmü var. Şimdi siz anayasayı 3/2 bir çoğunlukla değiştirebiliyorsunuz. Tek bir Partinin değiştirebileceği bir şey değildir. Anayasa değişikliği eğer 3/2’nin altında kalırsa halka gitme durumu olur. Şimdi durum böyle iken Cumhurbaşkanlığına sadece ircaa ile ilgili yürütmeyle ilgili konularda kararname çıkartıp karar alma yetkisi verirken üstelik Anayasada düzenlenmiş konuların Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle filan veya meclisin zayıf çoğunluğuyla düzenlenemeyecek iken Başkanlık sistemi eşittir Türkiyede Federasyona götürecek bir yapıdır demek yine gerçeklerle örtüşmüyor. Örtüşseydi ben söylerdim gördüğüm neyse onu söylerdim. Dediğim gibi ne kadar olumsuzluk varsa bu süreçle ilişkilendirmeye kalkmak doğru bir yaklaşım değil. Efendim işte şu elden gidiyor bu elden gidiyor, işte bir padişah ortaya çıkıyor vs gibi şeyler mesela…

Türkiye’de dış baskıyla 1876’da Türkiye’de bir parlamenter yapı oluşmaya başladı. Ondan kısa bir süre sonrada  padişah tekrar kapattı parlamentoyu. TBMM’e kadar doğru dürüst bir parlemento olmadı. Şimdi Türkiye’de güçlü bir yasama organı var. Yürütme ayrılmış, yargı ayrılmış. İşte siz bir tane padişah geliyor dediğiniz zaman gerçeklerle örtüşmeyen bir husus ve benim hukukçu olarak söyleyeceğim şey şudur: Bu hiçbir şekilde karşılaştırılamayacak bir şey çünkü biz sadece burada Cumhurbaşkanlığı sistemi diyince sadece yürütmeden bahsediyoruz, yasamadan bahsetmiyoruz yargıdan bahsetmiyoruz.

radyo.comu.edu.tr

Okumaya Devam Et
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Genel

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 25 bin öğretmen ataması sürecini başlatıyoruz

Yayınlandı

-

Yayımlayan

Kritik Kabine toplantısının ardından kameralar karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğretmenlere müjdeyi verdi. Erdoğan, “10 bini Milli Eğitim Akademisi’ne olmak üzere, 25 bin yeni öğretmen ataması sürecini başlatıyoruz.” dedi.

“25 BİN YENİ ÖĞRETMEN ATAMASI YAPACAĞIZ”

Erdoğan’ın açıklamalarından en dikkat çekeni öğretmen atamaları oldu. Binlerce öğretmene müjdeyi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “10 bini Milli Eğitim Akademisi’ne olmak üzere toplam 25 bin yeni öğretmen ataması sürecini başlattığımızın müjdesini bugün gençlerimizle paylaşmak istiyorum. Milli Eğitim Bakanlığımız kapsamlı bilgilendirmeyi önümüzdeki dönemlerde yapacak.” dedi.

Okumaya Devam Et

Genel

İŞKUR Gençlik Programı Kura Sonuçları ve Başvuru Şartları

Yayınlandı

-

Yayımlayan

Üniversiteden yapılan açıklama şöyle:

27 Şubat 2025 Perşembe günü saat 10.00’da Çanakkale Şehitleri Yerleşkesi İÇDAŞ Kara Yusuf Kongre Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen İŞKUR Gençlik Programı Noter Kurasında ismi açıklanan öğrencilerin başvuru için hazırlamaları gereken evraklar aşağıda belirtilmiştir.

1. Kimlik Belgesi Fotokopisi

2. Adli Sicil Kaydı

3. Banka Hesap Numarası

4. Barkodlu SGK Hizmet Dökümü Listesi (Kendi ve aynı hanede yaşayan ve öğrenci olmayan 18 yaş üstü herkes için)

5. İkametgah Belgesi; kendi için, aileyle aynı ikamette ise aynı hanede ikamet edenleri gösteren Safahatli Nüfus Kayıt Belgesi

6. Aynı hanede bulunan çalışan kişilere ait maaş bordrosu (onaylı, imzalı)

Kişilerin tüm belgeleri 05 Mart 2025 Çarşamba günü 16.00’a kadar Rektörlük Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığına şahsen elden teslim etmeleri gerekmektedir.

Hane Gelir Kontrolünün Yapılması: Başvuru tarihindeki Adres Kayıt Sistemi (AKS)’ne göre aynı adreste ikamet edenlerin, programa başlangıç tarihi dikkate alınarak ulaşılabilen en yakın döneme ait gelir getirici bir işte çalışma sonucu elde ettikleri aylık toplam kazançlarının asgari ücret tespit komisyonu tarafından belirlenen bir aylık asgari ücretin net tutarının üç (3) katını aşması halinde söz konusu adreste ikamet eden öğrenciler programa katılamaz.

Bu şart Genelge’nin 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası (Programdan ayrılan ya da ilişiği kesilen katılımcının yerine; yedek listeden, yedek listeden boş kontenjanın karşılanamaması halinde ise Yönetmelik ile belirlenen başvuru ve katılım şartları ve bu Genelgenin 8 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında belirtilen şartları sağlayan Kuruma kayıtlı kişiler arasından ilana çıkılmadan yeni katılımcılar dâhil edilebilir. Kuruma kayıtlı kişiler arasından programa katılımcı eklenmesi halinde başvuran listesine geri dönülemez.) kapsamında programa eklenecek öğrenciler için de aranır.

AKS’ye göre yerleşim yeri adresi veya diğer adres bilgisi yurtlar ve sığınma evleri ve benzeri toplu yaşam alanları olanlar ile 08/03/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında kimlik bilgileri gizlenenler için hane gelir şartı aranmaz.

Not: Tüm belgeler kontrol edildikten sonra Başvurusu kabul edilenler 10 Mart 2025 tarihi itibariyle işe başlatılacaktır. Başvurusu kabul edilmeyen öğrencilerin yerine yedek listeden öğrenciler seçilecektir. Yedek liste ilan edildikten sonra belirlenecek tarihte işe başlama gerçekleştirilecektir.

 

Okumaya Devam Et

Genel

Trakya Kariyer Fuarı 2025’in Açılışı Gerçekleşti

Yayınlandı

-

Yayımlayan

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) ev sahipliğinde, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi destekleriyle “Geçmişin İzinde Geleceğini Keşfet” mottosuyla düzenlenen 2025 Trakya Kariyer Fuarı’nın (TRAKYAKAF) açılışı, İÇDAŞ Kongre Merkezi’nde gerçekleşti.

Marmara Bölgesinin en büyük kariyer fuar organizasyonu olarak dikkat çeken 2025 TRAKYAKAF’ın açılış törenine; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Lütfihak Alpkan, Çanakkale Valisi Doç. Dr. Ömer Toraman, Balıkesir Valisi İsmail Ustaoğlu, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi Başkan Danışmanı Doç. Dr. Sinan Keskin, Adalet ve Kalkınma Partisi Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale Milletvekili İsmet Güneşhan, İYİ Parti Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz, Çanakkale 2. Kolordu Komutanı Tümgeneral Rasim Yaldız, Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mustafa Biçen, Çanakkale Belediye Başkanı Muharrem Erkek, Kırklareli Belediye Başkanı Derya Bulut, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Hatipler, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mümin Şahin, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Boz, Kırklareli Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Raif Cergibozan, Çanakkale Cumhuriyet Başsavcısı Altuğ Kürşat Şahin, Edirne Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Çakmak,  Çanakkale Adalet Komisyonu Başkanı Eray Doğan, Çanakkale İdare Mahkemesi Başkanı Ahmet Özkan, Çanakkale Baro Başkanı Av. Ardahan Dikme, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Çanakkale protokolü, kurum ve kuruluş müdürleri,  siyasi parti ve STK temsilcileri, ÇOMÜ’nün akademik, idari yöneticileri ile personel ve öğrenciler katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan tören; ÇOMÜ Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Senfoni Orkestrası’nın müzik dinletisinin ardından ÇOMÜ ve TRAKYAKAF 2025’in tanıtım filmlerinin izlenmesi ile devam etti.

ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu açılış konuşmasında,  TRAKYAKAF 2025’in öğrencilerimizin ve mezunlarımızın sektörden temsilciler ile buluşması için çok önemli bir fuar olduğunun altını çizerek şunları söyledi:

Türkiye’nin Geleceğini Şekillendirecek Büyük Bir Buluşmaya Tanıklık Ediyoruz

Bugün burada, gençlerimizin kariyer planlamalarına yön vermek, onları iş dünyasıyla buluşturmak ve istihdam olanaklarını artırmak için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Kariyer planlaması, bireyin sadece mesleki bir yol haritası çizmesi değil, aynı zamanda kendi potansiyelini keşfetmesi ve ülkesine, insanlığa katkı sağlayacak bir misyona sahip olması anlamına gelir. Bugün burada, yalnızca iş arayan gençler ile işverenleri bir araya getirmiyoruz; aynı zamanda Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek büyük bir buluşmaya tanıklık etmekteyiz.

Uygulamalı Eğitim Modelleriyle, Öğrencilerimizi Sektöre Hazırlıyoruz  

İçinde bulunduğumuz çağda; bilginin hızla üretildiği, teknolojik dönüşümün toplumsal yapıları yeniden şekillendirdiği ve iş gücü piyasalarının sürekli evrildiği bir süreçten geçmektedir. Yapay zekâ, büyük veri, dijital dönüşüm ve otomasyon gibi yenilikler, mesleklerin doğasını değiştirirken, iş dünyasında başarılı olmanın en önemli unsurlarını da belirlemektedir. Artık yalnızca diploma sahibi olmak değil, sürekli öğrenmeye açık olmak, yenilikçi düşünebilmek, analitik becerilere sahip olmak ve etik değerleri güçlü bir şekilde benimsemek bireyleri öne çıkaran temel unsurlar haline gelmiştir. Bu noktada, devletimizin ulusal ve bölgesel hedefleri doğrultusunda üniversitelerin rolü her zamankinden daha kritik hale gelmiştir. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi olarak, öğrencilerimizin yalnızca akademik bilgiyle donanmasını değil, aynı zamanda uygulamalı eğitim modelleriyle sektörel deneyim kazanmalarını, girişimcilik ekosistemine dahil olmalarını ve yenilikçi projeler geliştirmelerini teşvik etmekteyiz. Çünkü biliyoruz ki, çağın gerekliliklerine uygun nitelikli insan kaynağı yetiştirmek, yalnızca bireylerin değil, toplumların refahını artıran en önemli unsurdur. Bugün burada bulunan kamu kurumları, özel sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşları, sadece birer işveren değil, aynı zamanda geleceğin yeteneklerini keşfetmek, onları yönlendirmek ve onlara yatırım yapmak isteyen kıymetli paydaşlarımızdır. Bu fuar vesilesiyle öğrencilerimizin, sektördeki profesyonellerle doğrudan temas kurarak kariyerlerini inşa etmelerine katkı sağlayacak olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyoruz.

Bu Fuara Katılmak, Milletimizin Geçmişinden İlham Alarak Geleceğe Yön Vermek Demektir

Kıymetli katılımcılar, Çanakkale, tarihin en büyük mücadelelerinden birine sahne olmuş ve “Çanakkale Geçilmez” ruhuyla direnişin, fedakârlığın ve zaferin sembolü haline gelmiş kutsal bir toprak parçasıdır. Bugün burada bulunmak, sadece bir kariyer fuarına katılmak değil, aynı zamanda milletimizin geçmişinden ilham alarak geleceğe yön vermek anlamına da gelmektedir. Unutmayalım ki, başarıya ulaşmanın yolu, kararlılıkla ve azimle çalışmaktan geçer. Her bir gencimizin kendi alanında en iyi olmak için mücadele etmesi, hem bireysel hem de toplumsal kalkınmamız için büyük önem arz etmektedir.

Rektör Erenoğlu, konuşmasının sonunda,  başta Trakya Kariyer Fuarı’nın düzenlenmesine öncülük eden Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi’ne, Çanakkale Valisi Ömer Toraman’a ve emeği geçen herkese teşekkür etti.

Protokol konuşmaları sırasıyla; Çanakkale İYİ Parti Milletvekili Rıdvan Uz, CHP Milletvekili İsmet Güneşhan, Çanakkale Belediye Başkanı Muharrem Erkek, Çanakkale Valisi Doç. Dr. Ömer Toraman ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Lütfihak Alpkan tarafından gerçekleştirildi.

Çanakkale İYİ Parti Milletvekili Rıdvan Uz, “Böyle bir organizasyonda gençlerimizi bir araya getiren başta ÇOMÜ Rektörlüğüne, Çanakkale Valiliğine ve tüm emeği geçenlere teşekkür ederek, “Bu vatanı bizlere emanet eden tüm şehitlerin önünde saygıyla eğiliyorum” dedi ve TRAKYAKAF 2025’in öğrenciler, mezunlar ve bölge için önemine değindi.

CHP Milletvekili İsmet Güneşhan, fuarın düzenlenmesinde emeği geçen herkese çok teşekkür ederek, “Gençlerimiz salonu doldurmuş. Bunu görmek beni çok mutlu etti ve geleceğe umutla bakmamı sağladı. Gençlerimizin geleceğe yönelik kariyer planlamasında fuar büyük katkı sağlayacak. Gençlerimiz geleceğimizin teminatı” dedi.

“TRAKYAKAF 2025 eminim ki özellikle gençlerimizin geleceğe sağlam adımlarla yürümesine önemli bir katkı sağlayacak. Ayrıca bölgemizin kalkınmasına, istihdamına da ciddi katkılar sağlayacağına yürekten inanıyorum” diyen Çanakkale Belediye Başkanı Muharrem Erkek, Çanakkale’nin tarihi, kültürel değerleriyle ve müstesna coğrafyası ile çok özel bir yer olduğunun altını çizerek “Çanakkale bir üniversite, bir öğrenci kenti. Aynı zamanda sanayi ve teknoloji potansiyeli yüksek bir kent. Onun için Üniversitemiz kentimiz için çok önemli. Bu bağlamda yerel yönetim olarak Üniversitemiz ve iş dünyası ile ilişkileri çok önemsiyoruz” dedi.

Çanakkale Valisi Doç. Dr. Ömer Toraman, “Çanakkale olarak TRAKYAKAF 2025’e ev sahipliği yapmanın gururunu yaşıyoruz. Bizden önce bu fuarı yapmış olan illerimizden de destek alarak bu sene Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörünün ve çalışma arkadaşlarının yoğun gayreti ile bu fuarı sizler için hazırlamış bulunuyoruz. Bütün bu hazırlık ve telaş gençlerimiz için. Her biriniz birbirinizden farklısınız ve her birinizin yetenekleri birbirinden farklı. Gençlerimize inanıyor ve güveniyoruz. Amacımız yetenekleriniz doğrultusunda ülkemizin kamu, özel sektörünü ve sivil toplum alanını iyi tanımanızı sağlamak ve etkileşim içerinde olmanızı sağlamak. Bu sayede kendinize özellikle mezuniyet sonrası bir hayat çizgisi oluşturmanız. Doğru adımlar atabilmeniz ve doğru tercihler yapabilmeniz. Bütün bu çaba ve bu telaş bunun için. Sevgili gençler Türkiye son dönemlerde istikrarlı bir şekilde büyüyen nadir ekonomilerden birine sahip. Bu büyümü nüfus artışı göz önüne alındığında çok daha kıymetli. Öte yandan bu büyüyen ekonomi sayesinde işsizlik oranı düşüyor. Bu da çok önemli veri. Bunu sağlayan en önemli faktör de Türkiye’nin dinamik özel sektörü. Bu fuar, işte bu istihdam alanında gençler ile özel sektörü bir araya getiren bir vesile olduğunu düşünüyoruz. Bu fuarın organizasyonunda Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisimizin çok önemli desteği ve emeği var. Yurt satında bu fuarları organize ediyorlar. Kendilerine teşekkür ediyoruz. TRAKYAKAF 2025’te emeği geçen her kese teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Lütfihak Alpkan ise “Bu kariyer fuarları Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisimizin organize ettiği çok önemli bir etkinlik ve geleneksel hale geldi. Bu bağlamda gençlerimizin bu etkinliğe ilgi göstermesi ve özellikle işverenlerle buluşmaları çok önemli bir fırsat. Özellikle bu organizasyona destek veren işverenlere de çok teşekkür ediyorum. Ben bu vesileyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İŞKUR olarak gençlerimize verdiğimiz hizmetlerden de bahsetmek istiyorum. Özellikle gençlerimizi İŞKUR Gençlik Portalına davet ediyorum. Hakikaten bu sene Cumhurbaşkanımızın vizyonu ve İŞKUR’un organizasyonunda İŞKUR Gençlik Programı üniversitelerde bir uygulamalı eğitim programı vesilesiyle bu dönem 100 bin önümüzdeki dönem 200 bin ve 5 yılın toplamında 1 Milyon öğrenciyi iş hayatına hazırlamak konusunda büyük bir fırsat sunuyor. Bu bağlamda hem üniversite hayatında staj, İŞKUR Gençlik Programı ve diğer programlar vesilesiyle mezun olmadan önce iş hayatına hazırlanmak çok önemli. Aynı zamanda mesleki ve teknik bilgilerimizi hem teorik hem de pratik bilgileri en iyi şekilde öğrenmeye çalışmak çok önemli.” diyerek bunun önemli bir çalışma disiplini gerektirdiğini kaydetti.

Protokol konuşmalarının ardından fuara destek veren ana sponsorlar arasında yer alan Doğanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Davut Doğan, Golteks Petrol ve Kimya Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Kaplan, Kale Grubu’ndan Genel Müdür Süleyman Soysal, İÇDAŞ Çelik Enerji Tersane ve Ulaşım Sanayi adına Zeynep Aslan ve Çanakkale Bahçeşehir Koleji adına Emine Yıldız’a plaket takdim edildi. Ayrıca fuara katkı sunan kurum ve kuruluşların temsilcilerine plaket takdimi gerçekleştirildi. Açılış kurdelesinin kesilmesinin ardından Rektör Erenoğlu ve protokol üyeleri stantları gezdi.

Okumaya Devam Et

ÇOK OKUNANLAR