Genel
Artık ”Şubat 28” Çekmeyecek
28 Şubat; Bir insanın yüzüğüne, gömleğine, annesinin, hanımının baş örtüsüne, kendi tercihi olmasa da çocukken mezun olduğu okulun adına bakarak, kapasitesini yada memleket adına yapabileceklerini yok saymanın adı olmuştur. Bu memleketin, bu memlekette yaşayanlardan daha fazlasını, yaşayamayanlardan çektiğini söylemek iddialı bir söylem olur.
Atatürk’ün hayalini biliyorum; yüzyıllarca yapılması gerekenin, laik bir bakış açısıyla vicdanları, vicdan adına yargılamamayı hayal ettiğini biliyorum. Bunu başarmış olmanın saadetiyle aramızdan ayrıldığını da tahmin ediyorum. Vefatından sonra, yıllarca onun adına yanan canların sorumluluğunun, günümüz de onun adına kesilmesini de üzülerek izliyorum. 28 Şubat’ı ailesinde de yaşamış biri olarak, o süreci vicdanen yargılama yetkisini de kendimde görüyorum. Ancak o süreci şuan sadece belli kesimler yaşamış ve acısını sadece onlar çekmiş gibi algı oluşturulmasından ve bundan siyasi rant elde etme iştahıyla tutuşmalarından da nefret ediyorum.
Muhafazakar ve milliyetçi bir yapıyla büyümenin ve bunun ergenlik döneminde birçok karar alırken, sorun olarak karşınıza çıkmasının ne demek olduğunu, yaşayanlar anlıyordur diye tahmin ediyorum. Ancak o süreçte, daha altını bile tutamayanların, okudukları birkaç manşetle, iyi ki yaşandı bize de malzeme çıktı deme derecesin de, sağa sola işemelerini de çocukluk alışkanlığı olarak algılıyorum. Günümüz de 28 Şubatı değerlendirenlerin atladığı önemli bir nokta, süreç sonun da Türkiye’nin kaybettiğidir. Kaybedeni hayır sadece ‘’Ben ‘’ noktasında görürseniz, bazılarına da sorumlular için, hayır sadece ‘’ Siz ‘’ şansı vermiş olursunuz. Şuan birçok köşe de sorumluları arayacak yada buna zaman ayırmayı düşünecek bir bilinç ve cesaret olduğunu zannetmiyorum. Şahit olacağınız en fazla şey o dönemde yaşanan acıların ve sorunların paylaşım iştahı olacaktır.
28 şubatı, 27 Şubatı atlayarak anmak ve anlamlandırmak ne kadar eksik ise, günümüz de ki Kemalizm algısına olan karşı bakış açısının oluşmasında, şubat sonrası aylardaki uygulamaları atlayarak değerlendirmekte o derece eksik olacaktır. Sen günümüz de çıkıp, Atatürk’e olan hazımsızlığını, fikriyattan habersiz, fiiliyatta art niyetli uygulamalar üzerinden gösterirsen, bir başkası da, madur olduğumuz o süreci yaşatanları, haklı gösterecek neden bulmakta zorlanmayacaktır. O zaman ki acıları, bu zaman ki güçle eskiyi aratacak derecede cezalandırmak ve dahası bunu o dönemde yaptıkları gibi hak etmeyenler üzerinde denemek, bir sonraki siyasi değişiklikte yeni kurbanlar seçmek değil midir.
Tüm o süreçlerin, yaşayanlar dışında çok az kişinin dikkatini çeken bir başka yönü, 28 Şubat acılarını sahiplenme noktasında ki eksikliktir. Bu eksiklik ülkemiz de ki genel algının bir tezahürüdür diye düşünüyorum. Zira Milliyetçilerin, ülkemiz de dinden uzak olduğu noktasında ki vicdansız algı, 28 Şubatı zararsız atlattıkları sonucunu doğurmuştur. Bu süreçte ki genel baskı, cemaat ve benzer gruplar üzerin de yoğunlaşsa da, milliyetçi kesimin üzüntüsü ve mağduriyetleri de dillendirilmelidir. Daha önce de ifade ettiğim gibi, o süreç Türkiye’ye zarar vermiştir. Umarım yeni süreç, eski acıları kin noktasın da bir sonraki döneme taşımaz. Muhafazakar bakış açısının gerçek muhtevası gereği, bu durumun bir daha yaşanmayacağını düşünüyorum…
ahmet
01 Mart 2012 at 14:16
harika yazı..elinize sağlık Murat bey.