Genel

Türkler Troialı Mıydı?

Yayınlandı

-

Son yıllarda Türkiye’de de  „popüler“ anlamda tartışıla gelen Troia temalı konuların arasında Türklerin Troialı olup olmadığı konusu, ilk sırayı almıştır. Aslında bu konuda Türkiye’de yayınlanan ilk kitap Reşit Saffet Atabinen’in 1948 tarihli „Türklerin Avrupalılarla Müşterek Troya Menşeleri Efsanesi Üzerine Araştırma“ isimli eseridir. Atabinen,  7. yüzyıldaki Hieronymus’un Scarpum yazısına gönderme yaparak başladığı çalışmasını, Fatih Sultan Mehmed’in saray tarihçisi Kritivulos’un kitabındaki, Fatih’in Troia ziyaretine kadar getirir ve sonuçta çok fazla net şeyler söylemeden, konuyu daha çok Avrupa-Asya aksına çekerek çalışmasını bitirir. Aslında Atabinen’nin çıkış notası 7. yüzyıla ait metinlerdeki Tuekur (Homeros destanlarında İda dağlarında yaşayan ilk Troialılar) –Türk kelimelerinin ses benzerliğinden yola çıkarark yapılan  yorumları yeniden ele almaktır. Bu konuda Türkiye’de daha sonra yazılan bütün çalışmalar, Atabinen çalışmasının bir türevi niteliğindedirler. Örneğin Hüsrev Hatimi‘nin  ‚Truva Turan mıydı veya Turan’a Anadolu Dahil Mi ?“ (Dergah Dergisi, 1992, 3) isimli makalesinde, yer yer insan hayalinin sınırlarını zorlayacak argümanlarla, kronolojik düşünceden yoksun bir tarzda konuyu milliyetçi bir alana taşımıya çalışmıştığını görmekteyiz.  1994 yılında ise Arslan Kaynardağ  ‚Troyalıların Türklüğü Konusunda Düşünceler“ isimli köşe yazısında (Cumhuriyet Gazetesi, 17 Mart 1994), konuyu daha çok savaşlar etrafında değerlendrip, Troia ve Çanakkale Savaşları’nı karşılaştıran soğukkanlı bir yorum yapmaktadır. Ancak bu konuda insana neredeyse küçük dilini yutturacak  çalışma ise 1993 yılında Muhlis Nadas tarafından „Türk Dünyasında Tur Kültürü ve Trovalılar“ isimli kitabıdır. Nadas kitabında, Nuh’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar giden en önemli noktada ’Trovalıların’, daha doğrusu Türklerin olduğunu gösteren soy ağacıyla, „tarihsel saçmalıklar“ tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır.

1996 yılında Zeki Büyüktanır „Yazın Dünyamızın Kutsal Kitabı: İlyada“ isimli çalışmasında ise,  S. Eyüboğlu ve Halikarnas Balıkçısı’nın başlattığı „Anadolucular“ akımını kendi keyfine göre bir adım daha ileri götürerek, İlyada Destanı’nı  „Anadolu için  Kuran“ gibi kabul edilemeyecek başka aşırı bir uç noktaya taşımak ister. Bu konuyla ilgili bakılacak kapsamlı diğer bir yazı ise Ünal Bilir „Hümanizim, Mavi Andoluculuk ve „Bizdenleşen Troia“  (I. Uluslarası Troas Bölgesi Değerleri Sempozyumu.  2006. Çanakkle, 205-217) isimli makalesidir. Bilir, konuyu daha çok tarihsel bir kültür mirası olarak ele almakta ve değerlendirmektedir.

Bu konu üzerine yazılmış en önemli yorum ise İlber Ortaylı’nın, Osmanlı Devleti’nin 700. Kurtuluş Yılı  Etkinlikleri kapsmanında yaptığı konuşmadır (Efsanler ve Gerçekler , 2000. İstanbul). Ortaylı, konuyu menkibe başlığı altında ele alıp, Troia ve kuruluş efsanelerinin özüne değinir.  Ona göre bu konu aslında Roma’dan itibaren „siyasi bir formül“ olarak çıktmış ve edebi bir keyfiyetle dallanıp budaklanmıştır . Yine bu konudaki en kapsamlı yazılardan biri de Stefanos Yerasimos’un „Türkler Romalıların Mirasçısı Mıdır? (Toplumsal Tarih Dergisi, 2003, Ağustos sayısı). Yerasimos bu yazısında, çok önemli bir konuya –belki de konunun en can alıcı noktasına değinir. Yerasmimos çok doğru bir şekilde, aslında Troialılarla Türkleri özdeşleştirme çabalarının Türklerden değil de  Avrupalılardan kaynaklandığına dikkat çeker. Ona göre bunun nedeni , ‚Türklerin Avrupalılar tarafından bir tehtid olarak algılanması ise de, amaç yanlızca kötülemek ya da onların ortadan kaldırılmasının yollarını araştırmak değil, bu ilk tepkilerin ötesinde Türkleri değerlendirmek, anlamak, dolayısıyla da kendilerini bu tehlikeli komşuluğa alıştırmak“ diye açıklar.

Bu alanda yazılmış dikkati çeken eserlerden bir de Haluk Şahin’in 2004’de çıkardığı „Troyalılar Türk müydü? Bir Mitosun, Dünü, Bugünü, Yarını“ kitabıdır. Şahin bu kitabında, Troialılar ile Türkler arasında kansal bir ilişki kurmak yerine, konuyu daha çok Orta Çağ’daki siyasi tartışmalardan (Hristiyanlık-Müslümanlık / Doğu-Batı) başlayarak ;  ortak bir tinsel miras yorumuyla bitirir.

Sinan Meydan’nın tarihsel analizlerden uzak, sadece demogojik bir çalışma izlenimini veren ‚Son Truvalılar. Truvalılar, Türkler ve Atatürk’ (İstanbul, 2006) isimli kitabı ise,  hem kaynakçası hem de kullandığı dil açısından‚ (kendi tanımıyla ‚özgün bilimsel’  ne demekse!) oldukça sorunlu bir çalışma.

Bu konuyla ilgili en aktuel çalışmalardan biri de Erhan Afyoncu’nun 2009 yılında yayınladığı ‚Truva’nın İntikamı‘  isimli eseridir. Afyon daha çok bu konuyu Orta Çağ’daki tartışmalar odağında ele almakta ve Fatih Sultan Mehmed’in Troia konusuna Doğu-Batı çatışmasındaki yaklaşımına vurgu yapmaktadır.

Bu yayın listesini uzatmak ve bunun nedenleri üzerinde durmak mümkün. Belki bu tür eserleden yola çıkılarak  „Tarihi Algılama“ ya da „Kendine Tarih Seçme“ isimli  tezler bile yazılabilir . Yukarıda özetleyeyerek anlatmaya çalıştığım çalışmalardan da gördüğümüz gibi, ideolojik olarak pek çok farkı alandan koyuya yaklaşan ve değerlendiren çalışmalar söz konusu. Bu da bize aslında bu önemli konuyla ilgili daha ciddi akademik çalışmaların yapılmasının zamanın geldiğini göstermekte.

Aslında tüm bu çalışmalardaki ortak nokta ise:

Homeros’un İlyada Destanı‘nındaki, zamanları ve mekanları aşan şiirin evrensel gücüne olan inançtır .

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version