Genel

Mİraç: “Hz. Muhammed’in Zamanın ve Mekânın Ötesine Kutsal Yolculuğu”

Yayınlandı

-

Bu yazı tumhaber.com’dan alıntılanmıştır.

Bilindiği üzere Recep ayının 27. gecesi mübarek Mirac gecesidir. Bu tarih miladi takvimle bu yıl (2012) 16 Haziran’ı 17 Haziran’a, Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan geceye denk gelmektedir. İslam inancına göre bu gece sevgili Peygamberimiz vahiy meleği Hz. Cebrail’in refakatinde, Mekke’den önce Kudüs’e gelmiş, buradan da yedi kat göğü aşarak Sidretü’l-Münteha’dan (maddî alemin son noktasındaki hudut/sınır ağacından) sonra Yüce Allah’ın huzuruna kavuşmuş, Cennet ve Cehennem’i görmüş, Allah ile görüşmüş, Allah ile sohbet etmiş ve hadsiz feyizler ve manevî hediyelerle tekrar Mekke’ye, ümmetinin arasına dönmüştür. İşte bu manevî, kutsal yolculuğa Mirac adı verilir.

Büyük bir mucize olarak Miracın, salt rasyonel akılla anlaşılması ve idrak edilmesi son derece güç olmakla birlikte, bugün gelişen ulaşım ve iletişim araçlarıyla, uzay yolculuklarıyla anlaşılması geçmiş devirlere nazaran nispeten daha kolaydır.

Yüce Allah Peygamberinin miracından O’na inananlara da bir pay ayırmıştır. Nitekim Peygamber A.S., “Namaz mümin’in miracıdır” buyurarak bu hakikatı beyan etmektedir. Namazda ikinci ve dördüncü rekattan sonra oturduğumuzda okuduğumuz “ettehıyyatü”deki ifadeler, Miracda Yüce Allah ile Hz. Peygamber arasındaki konuşmanın bir kısmıdır. Her Müslüman en azından namazın bu kısmında Mirac yaptığını düşünmelidir.

Cumhur-u ulemaya (İslam bilginlerinin büyük çoğunluğuna) göre Mirac hem ruh hem de beden ile olmuştur ki bendenizin kanaati de bu istikamettedir. Zira hem büyük bir ikram, hem de büyük bir mucize olması için böyle olması daha uygundur. Bu konudaki hadis-i şeriflerdeki ifadelerden de bunun böyle olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki sadece rüyada olsaydı müşrikler bu derece şiddetle itiraz etmezler, “rüya imiş” deyip geçerlerdi. Miracın rüyada yalnızca ruh ile olduğunu söyleyen Müslüman bilginler varsa da azınlıktadırlar. Bunlar Hz. Ayşe’den gelen bir rivayete dayanmaktadırlar.

Mirac, Peygamber A.S.ın zaman ve mekânın üzerinde-ötesinde-dışında, madde aleminin son noktasının sonrasında, Yüce Allah’ın huzuruna kabul edilmesidir. İslâmî gelenekte her peygamberin kendisine ait bir miracı olduğu kabul edilerek peygamberlerin, özellikle Hz. İdris’in miracından söz edilir. Dinler Tarihi verilerine göre, eski Mezopotamya’da, eski Yunan’da, eski Mısır’da, Hermetisizm’de, Sâbiîlikte, Hint ve İran geleneğinde, çeşitli kabile dinlerinde, Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta da değişik Mirac tasavvurlarından bahsedilir. Ancak Mirac, insanlık tarihi içerisinde bu yazımızda anlatmaya çalıştığımız şekliyle yalnızca Efendimiz’e nasip olan bir yolculuktur. Bu şekliyle O’nun dışında kimseye nasip olmamıştır ve olmayacaktır.

Hz. Peygamber, bu kutsal yolculuğunun başlangıcında önce manevi bir ameliyatla kalbi yarılarak zemzemle yıkanmış, akabinde önce Kudüs’e gelmiştir. Mescid-i Aksa’da peygamberlerin ruhlarına imam olarak iki rekat namaz kıldırmış, daha sonra yedi kat göğü ve Sidretü’l-Münteha’nın ötesinde zamanı ve mekânı aşarak Yüce Allah’ın huzuruna çıkmış, Allah da “kuluna vahyedeceğini vahyetmiştir”. Cebrail A.S., Sidretü’l-Münteha’ya kadar Peygamber A.S. ile birlikte gitmiş, ancak oradan öte geçmesinin mümkün olmadığını, eğer bir adım bile geçerse yanacağını, ötesine yalnızca Hz. Peygamber’in geçebileceğini beyan etmiştir.

Hz. Peygamber Mirac esnasında her gök katında bir peygamberle karşılaşmış, birinci kat gökte Hz. Adem, ikincide Hz. Yahya ve Hz. İsa, üçüncüde Hz. Yusuf, dördüncüde Hz. İdris, beşincide Hz. Harun, altıncıda Hz. Musa ve yedincide Hz. İbrahim peygamberle görüşmüştür.

Yine Mirac esnasında Peygamberimiz büyük günah işleyenlere nasıl azap edildiğini de görmüş ve bunlardan ümmetini sakındırmıştır. Buna göre başları secdeye gitmeyenlerin yani namaz kılmayanların başları taşla ezilmekte, her seferinde eski haline gelerek bu şekilde devam etmektedir. Zekat vermeyenlerin ön ve arkalarına bir yama konulmuştur. Başıboş dolaşmakta ve diken, zakkum ve Cehennem’de kızdırılmış taşları yemektedirler. Zina edenler pis bir eti çiğ çiğ yeyip temiz et istemektedirler. Emanete riayet etmeyenler bir demet odun toplamışlar, fakat bunu taşıyamamaktadırlar. İnsanları fitneye düşüren hatiplerin dil ve dudakları kesilip tekrar eski haline gelmekte ve bu şekilde sürmektedir. Faiz yiyenlerin karınları evler gibi büyüktür. İçinde yılanlar vardır. Ayağa kalkmak istediklerinde yüz üstü yere kapanmaktadırlar. Yetim malı yiyenlerin deve dudağı gibi irileştirilmiş ağızlarına Cehennem’den kızdırılmış taş atılmaktadır. Zina edip çocuklarını düşüren kadınlar göğüslerinden ve ayaklarından asılmışlardır. İnsanları arkalarından çekiştirip gıybet edenlerin vücutlarının yanan kısmındaki etleri kesilip kendilerine yedirilmektedir. Bir diğer rivayette de bakırdan tırnakları ile yüzlerini ve göğüslerini tırmalamaktadırlar. Büyük söz söyleyip pişman olan, fakat sözünü geri alamayanları temsilen bir delikten büyük bir öküz çıkmakta, öküz çıktığı deliğe geri dönmek istemekte, fakat buna güç yetirememektedir. İnsanlara iyi şeyleri söyleyip kendileri yapmayan alimlerin dudakları ateşten makaslarla kesilmektedir. Burada söz konusu edilen bütün bu olaylar Hz. Peygamber’in çeşitli hadis-i şeriflerinde anlatılmaktadır.

Peygamber A.S. bundan sonra tekrar Cebrail A.S. tarafından Mekke’ye getirilmiştir. Tabi müşrikler kendilerine göre imkansız gördükleri bu olayı inkar ederek hemen Hz. Ebubekir’e koşmuşlardır. Çünkü Peygamber A.S.a en fazla inanan ve bağlı olan odur ve eğer onu yoldan çıkarabilirlerse diğer müminleri yoldan çıkarmaları daha kolay olacaktır. Hz. Ebubekir burada da Hz. Peygamber’i tereddütsüz tasdik etmiş ve bunun üzerine kendisine “Sıddık-ı Ekber” (En büyük doğrulayıcı) ünvanı verilmiştir. Zira o, müşriklerin, “Arkadaşın, bir gecede gökleri dolaşıp geldiğini söylüyor, artık buna da mı inanacaksın?” sorusuna, “Eğer O söylüyorsa doğrudur, evet buna da inanıyorum, ben sadece buna değil, daha ötesine, göklerden O’na vahiy geldiğine inanıyorum” cevabını vermiştir.

Müşrikler bunun üzerine hemen Hz Peygamber’e koşmuşlardır. Akıllarınca O’nu imtihan edeceklerdir. Ama Hz Peygamber, sanki önündeymiş gibi Beytü’l-Makdis’e bakarak onların sorularını cevaplamıştır. Böylelikle müşrikler hiçbir şey elde edemeden dönmüşler, Hz. Peygamber de mucizesini ispat etmiştir.

İşte, kısaca özetlediğimiz, Hz. Peygamber’in zamanın ve mekânın ötesindeki bu kutsal yolculuğunun Mekke’den Kudüs’e kadar olan kısmına “İsra” denir. İsra gece yürüyüşü demektir. Kudüs’ten Sidretü’l-Münteha’ya, oradan da zaman ve mekândan münezzeh olan Allah’ın huzuruna kadar olan kısmına da “Mirac” denir. Bununla beraber genel hatlarıyla Mirac denilince bu kutsal yolculuğun bütünü anlaşılır. Mirac kelimesi yükseğe çıkmak manasına gelen “uruc” kelimesinden alınmıştır ki merdiven demektir. Bugünkü modern Arapça’da asansöre de mirac denmektedir. Yolculuğun Mekke’den Kudüs’e kadar olan kısmı “Burak”, Kudüs’ten Sidretü’l-Münteha’ya kadar olan kısmı “Mirac”, Sidretü’l-Münteha’dan Yüce Allah’ın huzuruna kadar olan kısmı ise “Refref” vasıtasıyladır. Burak, Mirac ve Refref’in üçü de Cennet bineklerindendir. Bu kutsal yolculuk, hicretten bir sene veya on sekiz ay önce olmuştur.

Miracın Mekke’den Kudüs’e kadar olan kısmı İsra suresinin ilk ayeti ile sabit olduğu için inkarı küfür (dinden çıkmak) olarak görülmüştür. Kudüs’ten Sidretü’l-Münteha’ya kadar olan kısmı ise sahih hadislerle sabit olduğu için inkarının bid’at (dinin aslından olmayan) ve dalalet (sapıklık) olduğu belirtilmiştir. Necm suresindeki 1-17 ayetlerin Miracın bu kısmı ile alakası, sarahaten (açıklıkla) değil de işareten olduğu ifade edilmiştir.

Acaba Allah peygamberine, hiç kimseye nasip etmediği bu zamanı ve mekânı aşan kutsal yolculuğunu ve bu büyük ihsanını niçin yapmıştır? Yani miracın sebebi ve hikmeti nedir? Bunun üzerinde duralım.

Miracın hikmeti o kadar yüksek ve derindir ki beşer aklı ve fikri ona yetişmekten acizdir. Biz, anlayabildiğimiz kadarıyla, birçok hikmetinden yalnızca beş tanesine işaret edeceğiz:

1. İnsanların İslam davetine uymaması ile çok mahzun olan, üstelik İslam’ı yaymak için gittiği Taif kentinden dönüşünde kan revan içinde kalan Peygamberini Allah teselli etmiş, O’na ikramda bulunmuştur. Allah’ın teselli ve ikramı beşer aklının duracağı kadar büyük ve ulvidir ki Mirac işte bu teselli ve ikramdır. Üstelik Hz. Peygamber’in talebi olmaksızın Yüce Allah’ın daveti üzerine vuku bulmuştur.

2. Bizzat Yüce Allah’ın, Peygamber A.S.ın insanları davet ettiği şeyleri kendisine göstermesi için vaki olmuştur. Peygamber insanları Allah’a, peygamberlere, meleklere inanmaya davet etmiş, Cennet ile müjdelemiş, Cehennem ile korkutmuştur. İşte Mirac gecesi davet ettiği bu şeyleri bizzat görmüştür.

3. Allah’ın, peygamberini yeni bir merhaleye hazırlaması ve bu yeni merhale için takviye etmesidir. Bu merhale de Mekke’den Medine’ye Hicret (Göç) ve Hicretten sonraki fiili cihad ve savaşlardır. Nitekim Mirac’dan yaklaşık bir sene gibi kısa bir zaman sonra Hicret olayı gerçekleşmiştir.

4. Miracın gündüz değil gece olmasının sebebi de gece ibadetinin gündüz ibadetinden daha faziletli olmasıdır.

5. Mirac, son zamanlarda uzay araçları ve füzelerle uzaya çıkanları ilzam etmeye ve susturmaya işarettir. Sanki Allah, Mirac dolayısıyla şöyle demektedir: ‘Ey füzelerle, uzaya, aya, yıldızlara giden insanoğlu! Sakın yaptığınla gururlanma, kibirlenme, bana karşı gelme, beni inkar etme! Çünkü sen bunları, yine benim verdiğim göz, kulak, el, ayak ve akıl nimetiyle yapıyorsun. Zira bugün senin, göğün ancak birinci tabakasında yaptığın işi, senin Rabbin olan Ben, bundan 1400 küsur yıl önce, son Peygamberim için bir gecede, bir anda, üstelik yedi kat göğü ve üzerindekileri aşırarak gerçekleştirdim. Haddini bil, yaradanını unutma!..

Miracın hikmetlerinden sadece bir kısmını izah ettikten sonra, Miracın faydalarından ve kazandırdıklarından da bahsedelim:

1. Mirac öncelikle Müslümanlara beş vakit namazı kazandırmıştır. Üstelik elli vakit namaz sevabı verilen beş vakit namazı… Çünkü Hz. Muhammed’in bir hadisinde geçtiği üzere O, Mirac’ta ümmetine elli vakit namaz farz kılındıktan sonra Hz. Musa’nın tavsiyesiyle Yüce Allah’ın huzuruna dönerek bunun hafifletilmesini istemiş, Allah’ın şefkat ve merhameti olarak elli vakit beş vakte düşürülmüş, ancak yine O’nun lutf u ihsanı olarak elli vakitlik karşılık baki kalmıştır. Burada Yüce Allah’ın, Hz. Muhammed’in ve Hz. Musa’nın, Muhammed ümmetine olan şefkat ve merhametini iyi düşünmek gerekir. Bunun yanında Hz. Musa’nın Hz. Muhammed’e tavsiyesini, daha önce kendi ümmetiyle yaşadığı insani tecrübesini Peygamber A.S.a aktarması şeklinde düşünmek gereklidir. Elli vaktin beş vakte düşürülmesini de ilâhî bir mizansen olarak Yüce Allah’ın Muhammed ümmetine bir ihsanı ve ikramı olarak düşünmelidir.

2. Bakara suresinin son iki ayeti (her gece yatsı namazından sonra camilerimizde okunan ayetler) bu gece vasıtasız olarak, bizzat Yüce Allah tarafından Hz Muhammed’e vahyedilmiştir. Amene’r-rasulu diye başlayan bu ayetler o kadar faziletlidir ki Peygamber A.S., bir kimsenin yatsı namazından sonra bu ayetleri okuduğu takdirde, başka hiçbir ibadet yapmasa bile sabaha kadar kendisine yeteceğini belirtmiştir.

3. Şirk koşmadan ölenlerin bağışlanacağı ve Cennet’e gireceği müjdelenmiştir.

Mübarek geceler Allah’ın kullarına bir ihsanıdır ve inananlar için bir fırsattır. Bu bakımdan iyi değerlendirilmeleri gerekir. Bunun için yazımızı Mirac gecesinde yapılacak ibadet ve taat ile bitirmek uygun olacaktır.

Bu gece her şeyden önce samimi bir kalple ve gönül huzuruyla, bir daha yapmamaya kesin kararlı olarak tövbe istiğfar edilmelidir. Ardından şu ana kadarki hayatımızın kısa bir muhasebesi yapılmalıdır. Kaza namazımız varsa bir miktar kaza namazı, yoksa nafile namaz kılınmalıdır. Mutlaka bir miktar Kur’an okunmalı ve okunan yerin Türkçe çevirisine de bakılmalıdır. Peygamber Efendimize salavat okunmalıdır. Bundan sonra gönülden Yüce Allah’a yönelerek dünyevi ve uhrevi ihtiyaçlarımız ve bütün Müslüman kardeşlerimiz için dualar edilmelidir. Anne baba, akraba ve yakınların ziyaret edilmesi, bu mümkün değilse iletişim araçları ile görüşülmesi çok önemlidir. Bir diğer önemli husus dargınların barışması için bu gecenin vesile edinilmesidir. Gündüzünün oruçlu geçirilmesi de şüphesiz çok faziletlidir.

Bu vesileyle bütün Müslüman kardeşlerimizin Mirac gecesini tebrik ediyor, Müslümanların ve insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını diliyorum.

1 Yorum

  1. Yaşar ÜNER

    15 Haziran 2012 at 11:38

    Öncelikle, tüm Müslüman Âlemi’nin Mirac Kandilini kutluyor ve bu gecenin tüm insanlık için güzel başlangıçların mîlâdı olmasını Allah (cc)’tan diliyorum. Pozitivist, materyalist bir sistem üzerine kurulmuş olan günümüz insanının düşünce yapısı, gayri müslimlerin “Mirac” gibi bir mucizeye, Mekkeli müşriklerin verdiği tepkiyi vermeye zorluyor. Onlara göre bu imkansız birşey, olamaz. Ama ülkemizde de yapılan Dinler Tarihi çalışmaları bir şeyi ortaya koymaktadır ki, yukarıda sözünü ettiğimiz düşünce yapısının Batılılar tarafından bile uygulanamadığıdır. Madem ki, insanklar sadece deneyebildiklerine, tecrübe edebildiklerine, tekrarlayabildiklerine, görebildiklerine inanacaklar, o zaman Batıda başını alıp giden pek çok yeni dini akımın oluşmaması gerekirdi. Örneği UFO kültleri, bunlara göre kıyamet anındaki kötü durumdan kurtulmak için insanlar intihar etmeli, böylece serbest kalacak ruhları, uzayın derinliklerinde bekleyen uzay gemilerine binecekler, kıyamet sona erdikten sonra tekrar dünyaya gelecekler. Allah aşkına böyle bir şeye kim inanır. Ama inanıyorlar, hem de çok sayıda insan. Peki niçin? sebebi çok açık. Sebebi; materyalist, pozitivist düşünce… Sanayi devrimi sürecinde kilise- bilim savaşından mağlup çıkan kilisenin otoritesini kaybetmesi sonucu, batılı insanında eksikliği gün geçtikçe artan manevi açlık. Malumunu aç insan, ne olsa yer, işte bunlar da manevi açlıklarını gidermek için çer- çöp yiyor. Anti- İslamist ve İslamofobik politikalrı ile örttükleri İslam’ın gıdasının farkına varsalar herhalde çer- çöp ile açlıklarını gidermeye çalışmazlar ve “Mirac” gibi mucizelerin farkına varırlardı.Hocama, yazısından dolayı teşekkür ederim. Saygılarımla…

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version