Genel
Çanakkale: İmkansız Aşklar kenti
Çanakkale’nin bir savaşlar kenti olduğu genel kabul gören bir olgudur. Troia Savaşı ile başlayan bu kaderin Çanakkale Savaşları’na kadar devam ettiği, nedenleri ve sonuçları açısından tarihsel bir süreç olduğu da genel olarak kabul edilmektedir. Ancak bu amansız savaşların gölgesinde kalan kent, bir o kadar da trajik aşklara sahne olmuştur. Bir güzellik yarışması ile başlayıp, krallara ve tanrılara kafa tutan bir aşka dönüşen Paris ile Helena’nın aşkını bilmeyen yoktur. Mitoloji bu aşkın zengin Troia’nın sonunu getirdiğini söyler.
Ama kentin önünden sonsuz bir tarih seli gibi akıp giden boğazın sularına yazılmış öyle bir aşk daha vardır ki, kendilerinden başka kimseye zararı dokunmayan iki sevgilinin acıklı sonunu anlatır: HERO ile LEANDROS
Güzeler güzeli Hero ile yüzücü genç Leandros’un acıklı öyküsünün geçtiği kentler ise Çanakkale Boğazı’nın iki kıyısında yer almaktadırlar. Gencin kenti Abydos, Nara burnunun doğu kesminde yer almaktadır. Eskinden beri askeri açıdan büyük önem taşıdığı için bu alan günümüzde de askeri bölge olarak korunmaktadır. Güzel kızın kenti ise onun hemen karşısında, şimdiki Akbaş Limanı’nın denize uzanan ucundaki Sestos‘dur. Bu iki kent aynı zamanda M.Ö. 480’de Kserkses’in Anadolu’dan Yunanistan seferine götürdüğü Pers imparatorluk ordusunun Asya’dan Avrupa’ya bu iki kent arasına yapılan geçici köprüden geçtikleri yer olarak da kabul edilir.Bu iki kent M.Ö. 334’deki Büyük İskender’in karşı saldırısında da aynı rolu üstlenmişlerdir.
Tarihte böylesine büyük roller oynamış iki kentin şahid olduğu aşk öyküsüne dönelim. Abydoslu Leandros, karşı kıyıdaki Sestos’da yaşayan Aphrodite rahibesi Hero’ya amansız bir aşkla tutulur:
„Hero’ydu kızın adı, delikanlınınki Leandros;
Kız Sestos’da otururdu, öteki Abydos’da.
İkisi o kentlerin en güzel yıldızlardıydı,
Her biri eşti güzellikte ötekine“.
(Türkçesi: Bilge Umar)
Leandros her gece yüze yüze karşi kıyıya geçip sevgilisi Hero ile buluşmaktadır. Hero’nun koyduğu bir ışık, Leandros’u boğazın karanlık sularında yolunu bulmasını sağlıyordu. Bir gece boğazın o amasız rüzgarları Leandros için son kez eser ve ışığı söndürür. Leandros boğazın azgın dalgalarında boğulur:
„Bir yanık havada anlat tanrıça
gizli düğün gecesi gibi
gözden ırak sevişmelerin tanığı feneri
Ve sevgi ateşiyle dalgalar aşıp yüzen yiğidi,
Abdos’la Sestos’u, saklı sevgiyi büyüten kentleri
Ve Eros’un görmediği geceyarısı öpüşmelerini.
Anlat tanrıça, yüzücü Leandros’u, anlat feneri,
Aphrodite’nin ulağı, haber getirici feneri,
Sevenini çağırırdı hani, özlem dolu Hero’ya
Eros’un feneri gibi ışıldıyarak“.
Romalı şair Mousasios’un anlattığı bu antic dönem öyküsü, sevgilsinin boğulmasına üzülen Hero’nun kendisini kuleden aşağıya atmasıyla trajik bir sonla biter:
„Aradı zavallı erkeğini, denizin her dalgasında.
Sonunda takıldı gözleri, kulenin dibine:
Kayalıklara vurmaktan yer yer yaralı
Orada yatıyordu sevdiğinin ölüsü,
canı uçmuş gitmişti
Hero onu görür görmez
İki eliyle göğsünden kavrayıp çıkardı,
İşlemeli giyisini, attı,
kendini de kuleden aşağı fırlattı.
İşte böylece öldü o da hemen,
sevdiğinin yanında
Ve ikisi birleşti ölümün kucağında“.
Evet, artık günümüzde böylesi aşklara var mıdır bilinmez ama, dikkatle dinlediğinizde boğazı geçen feribotlar, kayıkçı motorları ve martı sesleri arasında bu imkansız aşkın dinmeyen çığlıklarını da duyabilirsiniz.
Ve Çanakkale günümüzde de her alanda bir imkansız aşklar kenti olmaya devam etmektedir.