Genel
Anadolu Birliği!
Anadolu topraklarında farklı nedenler yüzünden binyıllardır savaşlar olmuştur. Ancak bu toprakların insanları birlik olarak her savaşın üstesinden eninde sonunda gelmesini bilmiştir. Bu savaşların en çok tanını ise Troia Savaşı’dır. M.Ö. 1200’lerde yapılan Troia Savaşı’nı aynı zamanda ‘Doğu-Batı‘ savaşı olarak da yorumlayabiliriz. Savaştan yediyüzyıl sonraki tarih algılaması ve yorumları da böyledir. Grek anakarasındaki güçlerin biraraya geldiği Akha ordusu; Anadolu’nun farklı bölgelerinden gelen orduların yardımıyla on yıl boyunca Troia kalesini savunurlar. Yani bu belki de en eski Anadolu Birliği’dir. Ancak burada şu soruyu soramadan da geçemeyiz: M.Ö. 2. binde neden Anadolulu güçler Troia’yı korumak için bir araya gelsin? M.Osman Korfmann’nın kazı çalışmaları ve yayınlarından Troia/İlios/(Hitit metinlerindeki Wilusa/Trawusa)’un Anadolu özellikleri taşıyan bir yerleşme ve bu bağlamda da o dönemin politik, askeri ve ekonomik sisteminde önemli bir yere sahip kent olduğunu ortaya konmuştur. Özellike Hitit-Wilusa ilişkilerinde bu bağın en az 400 yıl devam etmiş olduğunu görmekteyiz. Troia’nın bu sistemde dengeleri değiştirebilecek bir ticaret merkezi olduğu gerçeği; arkeologlar ve Hititologlar tarafından kabul görmektedir. Özellikle Troia merkezli deniz ticaretinin Kuzey Ege, Marmara, Güney Kıyıları ve Karadeniz’i kapsadığı buluntularla saptanmıştır. Son yıllardaki kazı sonuçlarının da ortaya koyduğu gibi Troia kalesi ve güçlü bir savunması sistemine sahip aşağı kenti ile, bu sistemin kilidi gibidir. İşte Troia Savaşları’nın temel nedeni budur. İşte yine bu nedenledir ki, Troia, çok uzak bölgelerden gelen tüccarların da sığınak yeri olmuştur. İlyada Destanı’nda Troia ordusunda farklı dillerin konuşulduğu belirtilir. Troia için farklı dilleri konuşan ama Troia’yı savunmak için savaşan güçleri sıralayım: Troia ordusunun başında Hektor yer almaktadır. Ayrıca; İda Dağı’nın eteklerinde kurulu Dardanoslular, çok uzaklardan gelen Troialı güçler (Archelaos ve Akamas; Antenor’un oğulları), Kazdağı’nın eteklerindeki Aisepos nehrinin kıyılarında yaşayan Zeleia Güçleri , Tereia ve Apaisos dağlarındaki Pituaeie (geç dönemlerdeki Lampsakos) ‘den gelen askerler, Çanakkale Boğazı’nın (Hellespont) en dar noktasındaki Abydos ve Sestos (Avrupa yakası)’dan gelen askerler ve Pelasg güçleri. Şimdiye kadar sıraladığımız güçler Troia’yı savunmak için Troas Bölgesi’nden gelen askerleri kapsamaktadır. Ancak bilindiği üzere çok daha uzak bölgelerden gelen güçler de Hektor ile birlikte Akhalara karşı Troia’yı savunmuşlardır. Bunlar Avrupa kıyısından, Karadeniz, Marmara Bölgesi, Ege ve Akdeniz’den gelen güçlerdir. Troia jeopolitik konumu gereği iki kıta, iki deniz arasında bir tür kültürler kavşağı işlevi görmüştür. İşte bu nedenle olsa gerek, Troia’yı savunmaya Avrupa’dan da askerler gelmiş, Troia Savaşı sırasında kenti savunmuşlardır. Trakya güçlerinden sonra, ozanımız Homeros, Karadeniz Bölgesi’nden gelen güçleri sıralar. Bunların başında Paphlagonialılar başta gelmektedir. Burada ilginç olan, bir olasılıkla İlyada’ya Homeros’dan sonra eklenmiş olabilecek (?) Güney Karadeniz kıyısındaki 6 yerleşme isimdir. Sinop yakınlarında Kytoros, ünlü evleri olan Parthenios Irmağı kıyılarındaki Sesamos, Kromna, Aigialos ve yükseklerdeki Erythinoi güçlerininin komutanı ise, yaban katırlarıyla ünlü Enetlerin yurdundan gelen Pylaimenes’dir. Ozanımız Homeros, İlyada Destanı’nın II. Kitabında, Troia’yı destekleyen Anadolulu diğer güçleri sıralamaya Kuzeybatı Anadolu ile Marmara Bölgesi’nden devam eder. Bunlar; Masa ülkesinden (günüz Bursa ve çevresi) gelen askerler; Phrygialı (günümüz orta Anadolusu) Güçler başta gelmektedir. Troia Savaşı’nda Troialıarın tarafında savaşmak için Homeros’un sıraladığı Anadolulu güçlerin son bölgesi ile Ege ve Akdeniz’dir. Sipylos Dağı’nın eteklerinden, Kaistros Irmağı’nın kıyısındaki Tmolos kentinin aşağısındaki Gygaie Gölün bölgesinden, Talaimenes’in oğulları Mesthles ve Antiphos savaşa katılır. M.Ö. 5. yüzyıl kaynaklarına göre Homeros bir Maionia’lının babasıdır. Karialı Güçler. Milet ve yaprağı bol Phthiron Dağı’ndan (Latmos= Bafa Gölü çevresi), Maiander Irmağı ve Mykale Dağı’dan Nomion’un oğulları Nastes ve Amphimakhos Troialılarla birlikte Akhalara karşı savaşır. Ozanımız Homeros son olarak ise Lykialı Güçleri sıralar. Lykia Bölgesi güçleri arasında, anaforlu Ksanthos Irmağı’ndan gelen savaşcılar, Troia ordusunun en önemli askerleridir. Troialı kahraman Hektor’dan sonraki en önemli savaşcılar da bu bölgden gelen Sarpedon ve Glaukos’dur. Mitolojiye göre Hektor’un dedesi Bellerophon Lykia’dan Troia’ya göç etmiştir. Bellerophon aynı zamanda Sarpadon’un da dedesidir.
Arkeolojik olarak bu bölgelerin İlios/Wilusa ile ilişkileri nedir diye sorduğumuzda, şu cevabı net bir şekilde verebiliriz: Kafkasya ve Kuzey Anadolu’dan altın,bakır ve gümüş gibi metaller; Anadolunun yüksek platolarından, özellikle de Pontus Bölgesi (Karadeniz) at; Baltık Denizi’nden amber taşı, özellikle Orta Asya’dan kalay madeni sayılabilir. M.Ö. 2. binin ortalarından itibaren, Son Tunç Çağı Dönemi’nde İlios/Wilusa gibi jeopolitik açıdan çok önemli bir kente, resmi elçiler, dost hükümdarlar ve tüccarlar yüzyıllar boyunca uğramak zorunda kalmışlardır. Yani daha o dönemlerde Doğu’nun en batısındaki Troia/İlios/Wilusa ile Anadolunun diğer bölgeleri arasında ticaret, akrabalık ve diğer ilişkilerle örülmüş bir kültür bağı sözkonusudur. Savaşta Anadolu ve Trakyalı güçlerin Troia’yı Akhalara karşı savunmalarının nedeni de budur. Bir anlamda 2300 yıl önceki Anadolu Birliği’dir bu. Bu Anadolu Birliği, Troia Savaşı’nda da Çanakkale Savaşı’nda da bu toprakları savunmasını bilmiştir.
ögrenci
27 Ağustos 2012 at 09:38
elinize sağlık hocam
tarihten ders almadan olmuyor.