Bizimle İletişime Geçin

Genel

Avrupa’da Temizlik!

Yayınlandı

-

Öğrencilere kalite, hijyen, Avrupa Birliği (AB) kriterleri gibi dersleri anlatırken sürekli olarak Avrupa’yı, oradaki standart uygulamalarını anlatmak durumunda kalıyorum. Günümüzde AB’ne girebilmek için veya kalite standardı belgeleri alabilmek için temizlikte, hijyende vs. Avrupa ölçülerini yakalamak, onlar gibi olmak gerekiyor. Aslında bu standartların önemli bir kısmını zamanında Avrupa’ya bizim ecdadımızın öğrettiğini de biliyoruz.  Bu haftaki yazımızda bu konu ile ilgili ilginç bulduğum örnekleri sizlerle paylaşmak istedim.

Osmanlı’yı çok iyi tanıyan İskoç asilzade ve İngiltere milletvekili H. Munro Butler Johnstone, “Türkler” isimli eserinde Avrupa’yı ve Osmanlı’yı karşılaştırarak, şunları ifade etmiştir:

“Osmanlı sadece yeryüzünün en kibar milleti değil, aynı zamanda en temizidir de. Gerçek şu ki, temizliğin dışında nezaket hiçbir şey ifade etmez. Her ne kadar “temizlik dindarlığın diğer bir adıdır” sözü Hristiyanlar tarafından da söylense bile, onu uygulayanlar Osmanlılardır. Temizlik onlar için sadece sıhhat amacıyla uyulan bir şey değildir. Onu samimi olarak dinî görevlerinden biri sayarlar. Avrupalılar, pislik bulaşmış bir şeyi temiz kabul etmezler; fakat bir Türk pisliğe hafif temas etmiş bir şeyin kirli olduğunu kabul eder. Daha ötesi, Türklere göre evler de insanlar gibi tertemiz ve kirlenmemiş olarak tutulmalıdır. Her Türk evinin eşiğinin üstünde ısmarlama pirinç harflerle; “Pis hiç bir şey bu eşiklere değmesin” yazılmaktadır. Bundan dolayıdır ki hiçbir moda veya özenti, Türkleri ayakkabılarını kapı dışında çıkarmaktan alıkoyamamıştır. Onun evi temizliğin mabedidir”.

Türk evlerinin bu temizliği karşısında Avrupa’da ise evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor, kamışların altında tahta bulunmuyordu. Burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hayvanlar (fareler, böcekler) çatıda yaşıyordu. Yağmur yağdığı zaman çatı kayganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu. İngilizcedeki “It’s raining cats and dogs” (Kedi-köpek yağıyor) deyimi işte buradan gelmektedir. Yukarıdan evin içine düşen şeyleri engelleyecek hiçbir şey yoktu. Böceklerin ve buna benzer nesnelerin yatakların içine düşmesi büyük bir sıkıntı oluşturuyordu. Etrafında yüksek direkler ve üstünde örtü bulunan İngiliz usulü yataklar da bu nedenle icat edilmiştir. Avrupalıların evlerinde zemin topraktı. Sadece zenginlerin zemini topraktan başka bir şeyden yapılmıştı. “Dirt poor” (toprak kadar fakir) tabiri de buradan çıkmıştır.

Zenginlerin ahşaptan yapılmış zeminleri vardı. Bunlar, kışın ıslandığı zaman kayganlaşıyordu. Bunu önlemek için yere ‘thresh” (saman) seriyorlardı. Kış boyunca saman sermeye devam ediliyordu. Bir zaman geliyordu ki kapı açılınca saman dışarıya taşıyordu. Buna mani olmak üzere kapının altına bir tahta parçası konuyordu ki bunun adı ‘thresh hold” (saman tutan) dır, ki biz buna Türkçe’de eşik deriz.

TUVALET SUYU (PARFÜM)

Osmanlı’da sanayi ilk kez sabunla başlamıştır.  Sabunun üretimi, kalitesi, fiyatı, kontrolü, ticareti ve sabuncu esnafı konularında oldukça fazla vesika ve düzenleme bulunması dikkat çekmektedir. Avrupa’da ise, ola ki pislendiniz, sabun yok ki yıkayasınız. Fransızların parfümleri icat etmesi de buna bağlıdır derler. Dikkat ederseniz her parfümde “EAU DE TOILETTE” yazısı var. Anlamı “tuvalet suyu” demektir. Avrupalı tuvaletten çıktıktan sonra parfüm kullanırmış yani “yıkanmıyoruz ama biraz güzel kokalım” dercesine.

1667 tarihinde Osmanlı’da “Tuvalet Vakfı” kurulurken, Avrupa’da tuvalet bilinen bir şey değildi. İnsanlar ihtiyaçlarını boş buldukları alanlarda, ya da evin içinde giderip dışarıya fırlatıyordu. Şehirler bu nedenle pis kokuyordu. Bu yüzden yüksek topuklu ayakkabılar, şemsiyeler revaçtaydı. Osmanlı’da ise bu tarihlerde zaten hemen hemen her köşe başında var olan tuvaletlerin sayıları artırılıyordu. Avrupa tuvaletle tam anlamıyla olmasa da 18. yüzyılın başlarında tanıştı. Artık sarayların bir köşesinde tuvalet vardı, krallar ve aristokratlar için ihtiyaç giderme sandıkları bulunuyordu.

Avrupa’da soyluların saray bahçesinde şemsiye ile dolaşmalarının en önemli sebeplerinden birisi de, pencereden hizmetçilerin boşalttığı pisliklerin üzerlerine gelmemesi içindi. Ya da pencerelerden uzak dolaşmak gerekiyordu. 1600’lerde İstanbul’a gelen İngiliz büyükelçiler, lazımlık kullanma ve bunu da pencereden boşaltma adetleri yüzünden şehirden uzak olan Tarabya’daki bir konağa gönderilmişti. 19. yüzyıla gelindiğinde, kesin olarak tuvalet kullanma sözü vermeleri üzerine Taksim’e taşınmalarına izin verilmişti.

“TÜRKLER SIHHATLİ YAŞARLAR”

Fransız Doğu gezgini Jean Thevento,1655-1656 yıllarında İstanbul’da kalmış ve Osmanlı insanı ile Avrupalıyı kıyaslayarak sefernâmesine şu ifadeleri kaydetmiştir:

“Türkler sıhhatli yaşarlar ve az hasta olurlar. Bizim memleketlerdeki böbrek hastalıkları ve daha bir sürü tehlikeli hastalıkların hiçbiri onlarda yoktur. İsimlerini dahi bilmezler. Öyle zannediyorum ki, Türkler ’in bu mükemmel sıhhatlerinin başlıca sebeplerinden biri de sık sık yıkanmaları ve yiyip içmedeki itidalleridir. Onlar, gayet az yerler. Yedikleri de, bizim gibi karmakarışık değildir. Yemeklerden evvel ve sonra elleri yıkamak, Türkler arasında vazgeçilmeyecek derecede umumi bir âdet hükmünü almıştır.”

Aynı seyyah eserinde devamla; “Osmanlı’da, sofradan kalkılır kalkılmaz mutlaka ellerle ağızlar yıkanır. Önünüze sıcak suyla sabun getirilir. Büyüklerin konaklarında ya gül suyu ya da güzel kokulu başka bir su da ikram edilir. Bunlarla da mendilinizin bir ucunu ıslatırsınız.  Osmanlı, yıkanıp temizlenmeyi hiçbir zaman ihmal etmez. Takatten düşse bile çocukları, uşakları veya hanımı vasıtasıyla yıkanıp temizlenir. Öldüğü zaman da cenazesi bile şeriat ahkâmına göre yıkanıp temizlenmeden tabutuna konulmaz. Oysa Avrupalılar, hastalandıklarında veya takatten düştüklerinde temizlik kaygısını umumiyetle unutuverirler. Ölünce de evinde bulunabilen en kötü beze sarılıp dikildikten sonra tabuta konulurlar. Ailesi cesedinin en sathî bir şekilde temizlenmesini aklından bile geçirmez” diye hatıralarını kaydetmiştir.

Kanuni devrinde bir kaç yıl İstanbul’da kalan bir İspanyol seyyahı “Türkler, biz Avrupalıların pis olduğunu iddia ederler, İspanya’da ömrü boyunca iki defa yıkanmış erkek ve kadın yoktur. Yıkanmak zararlıdır. Çok kişiye zararı dokunduğu görülmüştür. Hele biz alışık olmadığımız için, bize iyi gelmez, üstelik Türkler, hamamlarda lüzumsuz yere çok su harcarlar” diyerek temizlik anlayışlarını (pislik anlayışı demek daha doğru olur herhalde) haklı çıkarmaya çalışmaktadır. O zamanlar Avrupa’daki Kastilya Kraliçesi İsabella bile, 50 yıldan fazla süren hayatı boyunca iki kez banyo yapmıştı.

GELİN ÇİÇEĞİ NASIL DOĞDU?

Kirlilik âdeti Amerika’ya da bulaşmış Pennsylvania ve Virginia eyaletlerinde banyo yapmayı yasaklayan ya da belirli kısıtlamalar getiren kanunlar bile çıkarılmıştı. Philadelphia’ da ise kanunla bir ay içinde birden fazla banyo yapan insanlar cezaevine gönderiliyordu.

1500’lerde İngiltere’de işler şöyle yapılıyordu: İnsanların çoğu Haziran’da evleniyordu. Çünkü senelik banyolarını Mayıs ayında yapıyorlar, Haziran’da hala çok kötü kokmuyorlardı. Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu. Gelin çiçeği âdeti de buradan gelmektedir.

Banyolar, içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu. Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti. Ondan sonra oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak ta bebekler aynı suda yıkanıyordu. Bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü. İngilizce’deki “Don’t throw the baby out with the bathwater” (Banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın)” deyimi işte buradan gelmektedir.

O dönemlerin Osmanlısında Türk Hamamları temizlik adına çok önemli mekânlardı. Hamam kavramı Avrupa için temiz olmak ve banyo kültürü oluşmasında öncülük yapmıştır. 1500’lü yıllarda Osmanlı döneminde, gıda ürünlerinin niteliklerini belirleyen dünyanın ilk mevzuatı yayınlanırken;  o yılların İngiltere’sinde ise mutfağın durumu şöyleydi: Yemek pişirme işlemi her zaman ateşin üzerine asılı durumdaki büyük bir kazanın içinde yapılıyordu. Her gün ateş yakılıyor ve kazana bir şeyler ilave ediliyordu. Çoğu zaman sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu. Akşam yahni yenirse artıklar kazanda bırakılıyor, gece boyunca soğuyan yemek ertesi gün tekrar ısıtılarak yenmeye devam ediliyordu. Bazen bu yahni çok uzun süre kazanda kalıyordu. “peas porridge hot, peas porridge cold, peas porridge in the pot nine days old” (bezelye lapası sıcak, bezelye lapası soğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük) tekerlemesinin menşei budur.

Ne acıdır ki bugün Avrupa, temizlik mevzuunda birçok bakımdan bize misal gösterilmektedir. Kaderin garip bir tecellisi olarak onların bizden aldıkları her iyi haslete karşı biz de onların bir kötü hasletini kendimize adapte etmişiz. Bugün bizde görülmeye başlayan bit, pire, sokakların pisliği gibi kötü durumlar Avrupa’da artık ortadan kalkmıştır. Tertemiz, sağlıklı, güzel günler dileği ile hayırlı bayramlar…

Okumaya Devam Et
Yorumlar

42 Yorum

  1. nurullah donkar

    23 Ekim 2012 at 20:53

    avrupalılar araştırırlar,acaba osmanlı topraklarında yaşayan erkeklerde neden prostat hastalığı yok diye?
    ve vardıkları sonuç şu olur:”osmanlı toplumunda harika bir tuvalet adabı var!”

  2. bu yazı nedir?

    23 Ekim 2012 at 21:51

    a) bir bilim insanı tarafından yazılmış bir makale
    b) Çalakalem ele alınmış bir köşe yazısı,
    c) intihal
    d) metni google’da aratın cevabı kendiniz bulursunuz

  3. dilki selim

    23 Ekim 2012 at 22:21

    bu makalede ne yapılmalıydı
    A) cümle ya da paragraf doğrudan alındıysa (soyad, tarih, sayfa)
    B) dolaylı alındıysa ve yazarın araştırmasının genelinde geiyorsa (soyad, tarih)
    C) direkt yazarın söyledikleri aktarılıyrsa soyad (tarih) belirttiği gibi…. vs.
    peki ya bunlar yoksa????

    • sametcan

      24 Ekim 2012 at 14:20

      D) hepsi
      E) hiçbiri
      belliki cevap hiçbiri…:))) google icad oldu mertlik bozuldu iyimi!!:))))

      • off

        24 Ekim 2012 at 14:58

        sametcan bunların akademik yayınlarıda böyledir. Zaten googleda intial araması yaptığında comu’de yoğun olduğunu görebilirsin.

  4. Seviye

    24 Ekim 2012 at 10:36

    Bence halkın anlayacağı dilde yazılmış bir yazı

  5. Dilki' ye

    24 Ekim 2012 at 10:42

    Yazi kalenin sesinde yayınlanmış İnt J Food da değil:)

  6. Elif

    24 Ekim 2012 at 11:14

    Eğlenceli ve bilgilendirici olmuş hocam elinize saglık. Bu kadar sıkıcı olay icinde iyi geldi sagolun…

  7. Editör Dilki Sen misin..

    24 Ekim 2012 at 11:15

    Bilsek iyi olacak.

  8. Editör açıla "dilki" sen misin

    24 Ekim 2012 at 11:16

    değil misin..

  9. Fransız

    24 Ekim 2012 at 12:20

    şu anda eğlence amaçlı kullanılan tahtadan uzun bacaklar da o yola dökülen pisliklere bulaşmamak içindi birde “domuzları sokağa saldık” sözü vardır eğlenceye gitmeden önce domuzları sokağı salarlarmış ki sokaklar temizlensin

    • off

      24 Ekim 2012 at 14:12

      Aynı mantıktan gidildiğinde zeybek oyunlarımız için söylenenlerde doğru demektir? Böyle bir saçmalık olurmu yazı başlı başına saçmalık.

  10. off

    24 Ekim 2012 at 14:23

    TÜBİTAK Yayın Etiği Kurulu Yönergesi
    Aşırma (Plagiarism): Başkalarının fikirlerini, yöntemlerini, verilerini, yazılarını ve şekillerini sahiplerine atıf yapmadan kullanmak. Sn Hisar yazınız aşırma.
    Çarpıtma (Falsification): Değişik sonuç verebilecek şekilde araştırma materyalleri, cihazlar, işlemler ve araştırma kayıtlarında değişiklik yapmak veya sonuçları değiştirmek. Sn Hisar yazınızda çarpıtma var.

  11. off

    24 Ekim 2012 at 14:24

    Uydurma (Fabrication): Masa başında sanal araştırma verileri üreterek araştırmadan elde edilmemiş uydurma veriler ile yayın yapmak. Sn Hisar yazınızda uydurma var.
    Yazarlık Haklarına Saygısızlık: Araştırmaya bilimsel katkısı olanların isimlerini diğer yazarlara danışmadan yayından çıkartmak, bilimsel katkısı olmayan başkalarının isimlerini yayına yazar olarak yazmak, yeni yazar(lar) eklemek, yazar sıralamasını değiştirmek.
    Sn Hisar yazınızda yazarlık haklarına da saygısızlık var

  12. off

    24 Ekim 2012 at 14:27

    Sn Hisar Aras teyzem akademik yayınlarınızda bu yazınız gibi ise yazık işgal ettiğiniz kadroya.

  13. off

    24 Ekim 2012 at 14:30

    Bu gün gelinen noktada Avrupada bebek ölüm hızı 1000de 5 in altında bizde ise 30un altında. Avrupada bildirimi zorunlu hastalıklardan ölümlerin oranı neredeyse yok gibi bizde hatırı sayılır bir noktada. Oysa biz gelenekçi muhafazakar toplumuz hatta yetinmeyiz temizlik imandan deyip çocuğumuzun bezini ağaç kavuğuna sokuştururuz?

  14. Mal Bulmuş Mağribi

    24 Ekim 2012 at 15:23

    Açtırma dosyanızı.
    Bu bir gazete köşe yazısı.
    Senin ve eyyamvı dostlarının Dr., Yrd. Do. ve Doç. dosyalarınızdan haberleri yok mu zannediyorsun Çanakkale’nin?

  15. off

    24 Ekim 2012 at 15:45

    La Mal yazının başında TÜBİTAK Yayın Etiği Kurulu Yönergesi diyor.Gazete korsan gazete de olsa yayın yayındır. Hem sana ne oluyor yazının muhatabı sen misin? Anadoluda bir söz vardır. “tavuk yumurtlarken horozun kıçı yanar” diye sen tavukmusun horozmu?
    Akademik titrisini kullanan bir kişi konuştuklarına yazdıklarına dikkat edecek. çalmayacak kaynak gösterecek.

  16. doğru

    24 Ekim 2012 at 16:10

    hoca da aynısını yazmış Avrupa ne halden ne hale gelmiş Türkler ne halden ne hale düşmüş

  17. Çamur Atma

    24 Ekim 2012 at 16:21

    Dr. tezin ve sonrasını ver de seni bir görelim.
    İdeolojik ve STÖ bağlantıları üzerinden nasıl ünvan alınıyormuş öğrensin cümle alem.
    Çamur atma, yukarıda senin gibi bin tanesine fazla gelecek onurlu bir yazı duruyor.

  18. Coğrafyacının Yayını Ziraatçi

    24 Ekim 2012 at 16:22

    den olursa aynan başka bir şey göstermez doğal olarak…

  19. Ah Ah

    24 Ekim 2012 at 19:28

    Yazık vallahi yazık.

  20. Adınız...

    24 Ekim 2012 at 20:08

    avrupada olsa istifa

  21. Adınız...

    24 Ekim 2012 at 20:49

    Türkiye’de durmak yok yola devam:D

  22. Olmadi

    24 Ekim 2012 at 21:09

    Ah be hoca ne yaptın neden yaptın ne gerek vardı, bari kapanış cümleniz size ait olsaydı. Bu yaptığınızı artık liseli öğrenciler yapmıyor. Bakın sizin cümlelerin sahibi (yoksa o mu sizden esinlenmiş (!) http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/batili-gozuyle-dogu-ve-batida-temizlik.html

    Bu mu saygın üniversite hoca olmadı. Şimdi sizi nasıl örnek alalım. Size nasıl hocam diyelim. Şimdi size nasıl öğrenci gönderelim. Ya onlarda sizin gibi yaparsa !

  23. nurullah donkar

    24 Ekim 2012 at 21:20

    arkadaşlar bu yazı kalenin sesi gazetesinde yayınlanan bir köşe yazısı.makale değil ki?.İçeriginden bahsetmişsiniz, gayet anlaşılır.Bu kalenin sesi gazetesini lordlar kamarası üyeleri okumuyo netice.. orta halli çanakkale esnafı alıyor.bayramdır, hoşgörü lütfen.Bakın suriyede bile ateşkes yapıldı taraflar arasında, bayramdır diye.. Bayramınız bayram olsun değerli ÇOMÜ’lüler:)

  24. Numan

    24 Ekim 2012 at 22:00

    Yazı bilimsel makale değil, gündelik bir gazetede neşredilen bir deneme yazısı. Eğer her köşe yazısında dipnotlar olsaydı o yazıları herkes okuyamazdı. Neticesinden hocamız bizlere Avrupa’da temizlik kültürünün tarihini vermiş. Çoğu genel bilgi ve pek çok kaynakta aynı şekilde geçiyor. Eminim dikkatli okurların atıf yaptığı kaynaklar da başka yerlerden aldılar. Hatta bunların bir kısmı menkıbe türünden hikayeler. Ama doğru Şükriye Hoca yazılarında daha dikkatli olabilirdi, bir parantez, küçük bir atıf yazıya da ona da bir şey kaybettirmezdi. Fakat kopartılan fırtına etrafımızda ne kadar çok art niyetli olduğunun kanıtı. Sanki karanlıkta ilerliyoruz ve pusular içindeyiz. Ne üzücü

  25. Oldu o zaman

    24 Ekim 2012 at 22:06

    Oldu o zaman her bayram biri bi köşe yazısı yazsın diğer yazarlar ondan copy-paste yapsın sonra o yazıyı esnaf okuyor ki ne olacak diyelim:) Veya şöyle düşünelim Fehmi KORU, Hüseyin GÜLERCE’nin yazısını alıp kendi köşesine ben yazdım diye koyuyor. Nasıl olur

    • Numan

      24 Ekim 2012 at 22:18

      Avrupa’da temizlik konulu bir yazıdan siyasi sonuçlar çıkarma çabasına bayıldım doğrusu. O olmadı bunu verelim, olmadı bel altı vuralım. Bu şehirde kendi yazısını bile yazmaktan aciz sözde köşe yazarları yok mu? Küfür ve hakaretleri arka arkaya dizip, sonra da “oldum, ben de köşe yazarı oldum” diye ortada salınan seyyarlar yok mu? Konuştuklarını bir başkasının kaleme aldığı, sonra da köşe diye yutturdukları

      • Oldu o zaman

        24 Ekim 2012 at 22:58

        1. Benim yorumun neresinde siyasi bir yön veya siyasete ilişkin tek bir kelime var onu anlayamadım. 2. Bahsettiğin özelliklere sahip köşe yazarlarını tek tek teşhir edebilirsin onlardan arınmak hem Çanakkale’ye hemde gazetecilik mesleğine katkı olur. 3. Böylesine aleni bir olayı hangi saiklerle savunuyorsun sence hoca doğru olanı mı yapmış? Sen bana onu söyle

  26. Numana

    24 Ekim 2012 at 22:33

    İyice zırvalamışşsın bu yazıyı yazan bir öğretim üyesi, toplumda saygınlığı ve örnek olmayı gerektiren bir mevkiyi işgal ediyor. Alelade bir köşe yazarlığından bahsetmiyoruz. Madem birşey yapacaksın madem bilgilendireceksin adam gibi yap, misyonun olduğunu düşünüyorsan ona göre hareket edeceksin. Bu kadar basit olmanın ne anlamı var. Bu yazıyı bir profesör bir rektor yardımcısı yazıyor. Allah aşkına hiç mi özgün düşünceniz yok. Hiç olmaza kendi alanınızda kendi çalışmalarınızın toplumu etkileyen sonuçlarını yazınız. Bu yazıya olan eleştirelede nerde küfür var Numan bey, gönül gözünüz de kapanmış gerçek gözünüzde. Bilgi kalitesini ve donanıma sahip olması gereken ve toplumda ve de akademide de öyle bilinen ve ispatlandırılan kişilerin böylesi imzalar atması saygınlığa gölge düşürür. Ben sayın Hisar tanımam, konuşmasını dinlemedim kendisinide görmedim. Çok da da büyük bir kayıp olmamış benim için. Bir prof böyle ise onun mezun ettiği öğrenci olmaz olsun

  27. Ahmet

    24 Ekim 2012 at 23:01

    Maşallah Üniversite karşıtları toplanmış, Şükriye Hoca’ya vurma, onun üzerinden artık ne çıkarsa bahtlarına ayinine başlamışlar. Yukarıdaki yazıda yer alan bilgiler her yerde var. Merak eden Google’a girerse karşısına çıkar. Pek çok kitapta da kelime kelime çıkar. Tıpkı “Türkiye’nin başkenti Ankara’dır” gibi bilgiler bunlar. Bunlara bir de dipnot verirseniz işiniz var demektir. ÇOMÜ’nün en iyi hocalarından birini fıkra gibi bilgiler nedeniyle karalamak ayıp bi şi

    • dilkicik selim

      24 Ekim 2012 at 23:20

      maşallah bilim karşıtları da üniversiteye toplanmış belliki… köşe yazıları yazarın kendi düşüncelerini yansıtan yazılardır, sağdan soldan kes kopyala yapıştır teknikleriyle oluşturulmaz, özgündür… sıradan bir internet sitesinde bile olsa link verilir. ana britanikadan bile alınsa atıfta bulunulur… zira yazarın kendi düşüncesinden fazlası vardır orda… anlaaaaa

      • Ankara

        24 Ekim 2012 at 23:38

        “Osmanlı’yı çok iyi tanıyan İskoç asilzade ve İngiltere milletvekili H. Munro Butler Johnstone” Bu mu Ankara. Türkiye’de herkes tanır zaten İskoç asilzade ve İngiltere Milletvekili Johnstone’u değil mi?. Hadi kula saygınız yok onu anladık ama Allah’dan da mı korkunuz yok yahu?

      • Müslüm

        25 Ekim 2012 at 04:32

        Bu durumda Kadir Kenar da, Sami Er de, diğer Çanakkale yazarları da herhalde yazdığı fıkraların altına hangi fıkra kitabından aldıklarını (sizlere göre intihal ettiklerini) yazarlar artık

        • Adınız...

          25 Ekim 2012 at 13:33

          Anonim nedir bilir misin Angus. Ama bir seyahatnameye yapılan atıf anonim olmaz

  28. nurullah donkar

    24 Ekim 2012 at 23:34

    iyi yaa.. tansiyon baya düşmüş.. sevgili numan ahmet selim ..iyi bayramlar arkadaşlar.. “TEMİZ” bir bayram geçirmeniz dileğiyle..

  29. Necla

    25 Ekim 2012 at 04:33

    Şükriye Hocamızın yazılarını zevkle ve bilgilenerek okuyorum. Belki de bu sitede bana en çok hitap eden yazılarda hocamızın yazıları. Yazılarını artarak devamını diliyorum. İyi bayramlar

  30. asd

    25 Ekim 2012 at 06:40

    Şükriye Hocanın yazılarını zevkle okuyorum, hem bilgilendirici hem de sürükleyici. Bu tip gazete yazılarında başka bir yerden alıntı yapılmasında hiçbir sıkıntı yok. Bilimsel makale mi bekliyorsunuz yerel gazetede?!

  31. Yuh

    25 Ekim 2012 at 14:29

    Emek hırsızları

  32. Adınız...

    25 Ekim 2012 at 18:05

    Hocanın Osmanlı’da Temizlik yazısı da en az bu yazısı kadar özgün! maaşallah:)

Leave a Reply

Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Genel

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 25 bin öğretmen ataması sürecini başlatıyoruz

Yayınlandı

-

Yayımlayan

Kritik Kabine toplantısının ardından kameralar karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğretmenlere müjdeyi verdi. Erdoğan, “10 bini Milli Eğitim Akademisi’ne olmak üzere, 25 bin yeni öğretmen ataması sürecini başlatıyoruz.” dedi.

“25 BİN YENİ ÖĞRETMEN ATAMASI YAPACAĞIZ”

Erdoğan’ın açıklamalarından en dikkat çekeni öğretmen atamaları oldu. Binlerce öğretmene müjdeyi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “10 bini Milli Eğitim Akademisi’ne olmak üzere toplam 25 bin yeni öğretmen ataması sürecini başlattığımızın müjdesini bugün gençlerimizle paylaşmak istiyorum. Milli Eğitim Bakanlığımız kapsamlı bilgilendirmeyi önümüzdeki dönemlerde yapacak.” dedi.

Okumaya Devam Et

Genel

İŞKUR Gençlik Programı Kura Sonuçları ve Başvuru Şartları

Yayınlandı

-

Yayımlayan

Üniversiteden yapılan açıklama şöyle:

27 Şubat 2025 Perşembe günü saat 10.00’da Çanakkale Şehitleri Yerleşkesi İÇDAŞ Kara Yusuf Kongre Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen İŞKUR Gençlik Programı Noter Kurasında ismi açıklanan öğrencilerin başvuru için hazırlamaları gereken evraklar aşağıda belirtilmiştir.

1. Kimlik Belgesi Fotokopisi

2. Adli Sicil Kaydı

3. Banka Hesap Numarası

4. Barkodlu SGK Hizmet Dökümü Listesi (Kendi ve aynı hanede yaşayan ve öğrenci olmayan 18 yaş üstü herkes için)

5. İkametgah Belgesi; kendi için, aileyle aynı ikamette ise aynı hanede ikamet edenleri gösteren Safahatli Nüfus Kayıt Belgesi

6. Aynı hanede bulunan çalışan kişilere ait maaş bordrosu (onaylı, imzalı)

Kişilerin tüm belgeleri 05 Mart 2025 Çarşamba günü 16.00’a kadar Rektörlük Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığına şahsen elden teslim etmeleri gerekmektedir.

Hane Gelir Kontrolünün Yapılması: Başvuru tarihindeki Adres Kayıt Sistemi (AKS)’ne göre aynı adreste ikamet edenlerin, programa başlangıç tarihi dikkate alınarak ulaşılabilen en yakın döneme ait gelir getirici bir işte çalışma sonucu elde ettikleri aylık toplam kazançlarının asgari ücret tespit komisyonu tarafından belirlenen bir aylık asgari ücretin net tutarının üç (3) katını aşması halinde söz konusu adreste ikamet eden öğrenciler programa katılamaz.

Bu şart Genelge’nin 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası (Programdan ayrılan ya da ilişiği kesilen katılımcının yerine; yedek listeden, yedek listeden boş kontenjanın karşılanamaması halinde ise Yönetmelik ile belirlenen başvuru ve katılım şartları ve bu Genelgenin 8 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında belirtilen şartları sağlayan Kuruma kayıtlı kişiler arasından ilana çıkılmadan yeni katılımcılar dâhil edilebilir. Kuruma kayıtlı kişiler arasından programa katılımcı eklenmesi halinde başvuran listesine geri dönülemez.) kapsamında programa eklenecek öğrenciler için de aranır.

AKS’ye göre yerleşim yeri adresi veya diğer adres bilgisi yurtlar ve sığınma evleri ve benzeri toplu yaşam alanları olanlar ile 08/03/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında kimlik bilgileri gizlenenler için hane gelir şartı aranmaz.

Not: Tüm belgeler kontrol edildikten sonra Başvurusu kabul edilenler 10 Mart 2025 tarihi itibariyle işe başlatılacaktır. Başvurusu kabul edilmeyen öğrencilerin yerine yedek listeden öğrenciler seçilecektir. Yedek liste ilan edildikten sonra belirlenecek tarihte işe başlama gerçekleştirilecektir.

 

Okumaya Devam Et

Genel

Trakya Kariyer Fuarı 2025’in Açılışı Gerçekleşti

Yayınlandı

-

Yayımlayan

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) ev sahipliğinde, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi destekleriyle “Geçmişin İzinde Geleceğini Keşfet” mottosuyla düzenlenen 2025 Trakya Kariyer Fuarı’nın (TRAKYAKAF) açılışı, İÇDAŞ Kongre Merkezi’nde gerçekleşti.

Marmara Bölgesinin en büyük kariyer fuar organizasyonu olarak dikkat çeken 2025 TRAKYAKAF’ın açılış törenine; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Lütfihak Alpkan, Çanakkale Valisi Doç. Dr. Ömer Toraman, Balıkesir Valisi İsmail Ustaoğlu, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi Başkan Danışmanı Doç. Dr. Sinan Keskin, Adalet ve Kalkınma Partisi Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale Milletvekili İsmet Güneşhan, İYİ Parti Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz, Çanakkale 2. Kolordu Komutanı Tümgeneral Rasim Yaldız, Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mustafa Biçen, Çanakkale Belediye Başkanı Muharrem Erkek, Kırklareli Belediye Başkanı Derya Bulut, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Hatipler, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mümin Şahin, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Boz, Kırklareli Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Raif Cergibozan, Çanakkale Cumhuriyet Başsavcısı Altuğ Kürşat Şahin, Edirne Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Çakmak,  Çanakkale Adalet Komisyonu Başkanı Eray Doğan, Çanakkale İdare Mahkemesi Başkanı Ahmet Özkan, Çanakkale Baro Başkanı Av. Ardahan Dikme, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Çanakkale protokolü, kurum ve kuruluş müdürleri,  siyasi parti ve STK temsilcileri, ÇOMÜ’nün akademik, idari yöneticileri ile personel ve öğrenciler katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan tören; ÇOMÜ Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Senfoni Orkestrası’nın müzik dinletisinin ardından ÇOMÜ ve TRAKYAKAF 2025’in tanıtım filmlerinin izlenmesi ile devam etti.

ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu açılış konuşmasında,  TRAKYAKAF 2025’in öğrencilerimizin ve mezunlarımızın sektörden temsilciler ile buluşması için çok önemli bir fuar olduğunun altını çizerek şunları söyledi:

Türkiye’nin Geleceğini Şekillendirecek Büyük Bir Buluşmaya Tanıklık Ediyoruz

Bugün burada, gençlerimizin kariyer planlamalarına yön vermek, onları iş dünyasıyla buluşturmak ve istihdam olanaklarını artırmak için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Kariyer planlaması, bireyin sadece mesleki bir yol haritası çizmesi değil, aynı zamanda kendi potansiyelini keşfetmesi ve ülkesine, insanlığa katkı sağlayacak bir misyona sahip olması anlamına gelir. Bugün burada, yalnızca iş arayan gençler ile işverenleri bir araya getirmiyoruz; aynı zamanda Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek büyük bir buluşmaya tanıklık etmekteyiz.

Uygulamalı Eğitim Modelleriyle, Öğrencilerimizi Sektöre Hazırlıyoruz  

İçinde bulunduğumuz çağda; bilginin hızla üretildiği, teknolojik dönüşümün toplumsal yapıları yeniden şekillendirdiği ve iş gücü piyasalarının sürekli evrildiği bir süreçten geçmektedir. Yapay zekâ, büyük veri, dijital dönüşüm ve otomasyon gibi yenilikler, mesleklerin doğasını değiştirirken, iş dünyasında başarılı olmanın en önemli unsurlarını da belirlemektedir. Artık yalnızca diploma sahibi olmak değil, sürekli öğrenmeye açık olmak, yenilikçi düşünebilmek, analitik becerilere sahip olmak ve etik değerleri güçlü bir şekilde benimsemek bireyleri öne çıkaran temel unsurlar haline gelmiştir. Bu noktada, devletimizin ulusal ve bölgesel hedefleri doğrultusunda üniversitelerin rolü her zamankinden daha kritik hale gelmiştir. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi olarak, öğrencilerimizin yalnızca akademik bilgiyle donanmasını değil, aynı zamanda uygulamalı eğitim modelleriyle sektörel deneyim kazanmalarını, girişimcilik ekosistemine dahil olmalarını ve yenilikçi projeler geliştirmelerini teşvik etmekteyiz. Çünkü biliyoruz ki, çağın gerekliliklerine uygun nitelikli insan kaynağı yetiştirmek, yalnızca bireylerin değil, toplumların refahını artıran en önemli unsurdur. Bugün burada bulunan kamu kurumları, özel sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşları, sadece birer işveren değil, aynı zamanda geleceğin yeteneklerini keşfetmek, onları yönlendirmek ve onlara yatırım yapmak isteyen kıymetli paydaşlarımızdır. Bu fuar vesilesiyle öğrencilerimizin, sektördeki profesyonellerle doğrudan temas kurarak kariyerlerini inşa etmelerine katkı sağlayacak olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyoruz.

Bu Fuara Katılmak, Milletimizin Geçmişinden İlham Alarak Geleceğe Yön Vermek Demektir

Kıymetli katılımcılar, Çanakkale, tarihin en büyük mücadelelerinden birine sahne olmuş ve “Çanakkale Geçilmez” ruhuyla direnişin, fedakârlığın ve zaferin sembolü haline gelmiş kutsal bir toprak parçasıdır. Bugün burada bulunmak, sadece bir kariyer fuarına katılmak değil, aynı zamanda milletimizin geçmişinden ilham alarak geleceğe yön vermek anlamına da gelmektedir. Unutmayalım ki, başarıya ulaşmanın yolu, kararlılıkla ve azimle çalışmaktan geçer. Her bir gencimizin kendi alanında en iyi olmak için mücadele etmesi, hem bireysel hem de toplumsal kalkınmamız için büyük önem arz etmektedir.

Rektör Erenoğlu, konuşmasının sonunda,  başta Trakya Kariyer Fuarı’nın düzenlenmesine öncülük eden Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi’ne, Çanakkale Valisi Ömer Toraman’a ve emeği geçen herkese teşekkür etti.

Protokol konuşmaları sırasıyla; Çanakkale İYİ Parti Milletvekili Rıdvan Uz, CHP Milletvekili İsmet Güneşhan, Çanakkale Belediye Başkanı Muharrem Erkek, Çanakkale Valisi Doç. Dr. Ömer Toraman ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Lütfihak Alpkan tarafından gerçekleştirildi.

Çanakkale İYİ Parti Milletvekili Rıdvan Uz, “Böyle bir organizasyonda gençlerimizi bir araya getiren başta ÇOMÜ Rektörlüğüne, Çanakkale Valiliğine ve tüm emeği geçenlere teşekkür ederek, “Bu vatanı bizlere emanet eden tüm şehitlerin önünde saygıyla eğiliyorum” dedi ve TRAKYAKAF 2025’in öğrenciler, mezunlar ve bölge için önemine değindi.

CHP Milletvekili İsmet Güneşhan, fuarın düzenlenmesinde emeği geçen herkese çok teşekkür ederek, “Gençlerimiz salonu doldurmuş. Bunu görmek beni çok mutlu etti ve geleceğe umutla bakmamı sağladı. Gençlerimizin geleceğe yönelik kariyer planlamasında fuar büyük katkı sağlayacak. Gençlerimiz geleceğimizin teminatı” dedi.

“TRAKYAKAF 2025 eminim ki özellikle gençlerimizin geleceğe sağlam adımlarla yürümesine önemli bir katkı sağlayacak. Ayrıca bölgemizin kalkınmasına, istihdamına da ciddi katkılar sağlayacağına yürekten inanıyorum” diyen Çanakkale Belediye Başkanı Muharrem Erkek, Çanakkale’nin tarihi, kültürel değerleriyle ve müstesna coğrafyası ile çok özel bir yer olduğunun altını çizerek “Çanakkale bir üniversite, bir öğrenci kenti. Aynı zamanda sanayi ve teknoloji potansiyeli yüksek bir kent. Onun için Üniversitemiz kentimiz için çok önemli. Bu bağlamda yerel yönetim olarak Üniversitemiz ve iş dünyası ile ilişkileri çok önemsiyoruz” dedi.

Çanakkale Valisi Doç. Dr. Ömer Toraman, “Çanakkale olarak TRAKYAKAF 2025’e ev sahipliği yapmanın gururunu yaşıyoruz. Bizden önce bu fuarı yapmış olan illerimizden de destek alarak bu sene Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörünün ve çalışma arkadaşlarının yoğun gayreti ile bu fuarı sizler için hazırlamış bulunuyoruz. Bütün bu hazırlık ve telaş gençlerimiz için. Her biriniz birbirinizden farklısınız ve her birinizin yetenekleri birbirinden farklı. Gençlerimize inanıyor ve güveniyoruz. Amacımız yetenekleriniz doğrultusunda ülkemizin kamu, özel sektörünü ve sivil toplum alanını iyi tanımanızı sağlamak ve etkileşim içerinde olmanızı sağlamak. Bu sayede kendinize özellikle mezuniyet sonrası bir hayat çizgisi oluşturmanız. Doğru adımlar atabilmeniz ve doğru tercihler yapabilmeniz. Bütün bu çaba ve bu telaş bunun için. Sevgili gençler Türkiye son dönemlerde istikrarlı bir şekilde büyüyen nadir ekonomilerden birine sahip. Bu büyümü nüfus artışı göz önüne alındığında çok daha kıymetli. Öte yandan bu büyüyen ekonomi sayesinde işsizlik oranı düşüyor. Bu da çok önemli veri. Bunu sağlayan en önemli faktör de Türkiye’nin dinamik özel sektörü. Bu fuar, işte bu istihdam alanında gençler ile özel sektörü bir araya getiren bir vesile olduğunu düşünüyoruz. Bu fuarın organizasyonunda Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisimizin çok önemli desteği ve emeği var. Yurt satında bu fuarları organize ediyorlar. Kendilerine teşekkür ediyoruz. TRAKYAKAF 2025’te emeği geçen her kese teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Lütfihak Alpkan ise “Bu kariyer fuarları Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisimizin organize ettiği çok önemli bir etkinlik ve geleneksel hale geldi. Bu bağlamda gençlerimizin bu etkinliğe ilgi göstermesi ve özellikle işverenlerle buluşmaları çok önemli bir fırsat. Özellikle bu organizasyona destek veren işverenlere de çok teşekkür ediyorum. Ben bu vesileyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İŞKUR olarak gençlerimize verdiğimiz hizmetlerden de bahsetmek istiyorum. Özellikle gençlerimizi İŞKUR Gençlik Portalına davet ediyorum. Hakikaten bu sene Cumhurbaşkanımızın vizyonu ve İŞKUR’un organizasyonunda İŞKUR Gençlik Programı üniversitelerde bir uygulamalı eğitim programı vesilesiyle bu dönem 100 bin önümüzdeki dönem 200 bin ve 5 yılın toplamında 1 Milyon öğrenciyi iş hayatına hazırlamak konusunda büyük bir fırsat sunuyor. Bu bağlamda hem üniversite hayatında staj, İŞKUR Gençlik Programı ve diğer programlar vesilesiyle mezun olmadan önce iş hayatına hazırlanmak çok önemli. Aynı zamanda mesleki ve teknik bilgilerimizi hem teorik hem de pratik bilgileri en iyi şekilde öğrenmeye çalışmak çok önemli.” diyerek bunun önemli bir çalışma disiplini gerektirdiğini kaydetti.

Protokol konuşmalarının ardından fuara destek veren ana sponsorlar arasında yer alan Doğanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Davut Doğan, Golteks Petrol ve Kimya Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Kaplan, Kale Grubu’ndan Genel Müdür Süleyman Soysal, İÇDAŞ Çelik Enerji Tersane ve Ulaşım Sanayi adına Zeynep Aslan ve Çanakkale Bahçeşehir Koleji adına Emine Yıldız’a plaket takdim edildi. Ayrıca fuara katkı sunan kurum ve kuruluşların temsilcilerine plaket takdimi gerçekleştirildi. Açılış kurdelesinin kesilmesinin ardından Rektör Erenoğlu ve protokol üyeleri stantları gezdi.

Okumaya Devam Et

ÇOK OKUNANLAR