Genel

1453 ve Troia

Yayınlandı

-

Türkler ve Troialarıları aynı soya bağlayan çalışmaların kökeni 7. yüzıla kadar geri gider. Söz konusu bu çalışmalar kimi zaman ideolojik, kimi zaman da kültürel alanlara kayan, birbirinden çok farklı görüşleri kapsamaktadır. Özellikle Türklerin Anadadolu’da güçlenip yayılmaya başladığı dönemlerden sonra, Avrupalıların Türkleri tanıma ve kökenlerini açıklama isteği de Troia-Türk ilişkisinde en önemli rolü oynamıştır. Ancak son yıllarda yapılan tüm araştırmalara göre, Troialılar ile Türkler arasında her hangi bir kan bağı olmadığıdır. Ancak bazı araştırmacılar, Troialıların, kent terkedildikten sonra bölgedeki başka yerlerde yaşamaya devam ettiğini öne sürerek Türklerle Troialılar arasında kültürel ve tinsel bir bağ kurmaktadırlar. Ancak 1453 yılında 21 yaşındayken İstanbulu feth eden Fatih Sultan Mehmed, bu fethiyle bir çağı kapatan hükümdar olması sonrasında Troia’ya büyük ilgi göstermiştir. Kserkes ve Büyük İskender gibi hem Doğu’nun hem de Batı’nın hükümdarı olmak isteyen Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u feht ettikten 9 yıl sonra, 1462 yılında Midilli adasına karşı düzenlediği bir sefer sonrasında, önce Bozcaada’ya daha sonra ise,  saray vakayinüvisi (tarihçisi) Gökçeadalı (İmbros) Kritobulos ile birlikte Troia bölgesinin yıkıntılarını ziyaret etmiştir.

Fatih Sultan Mehmed’in birden fazla saray tarihçisi vardır. Bunlardan biri de aslında Bizanslı olan, ama fetihten sonra Fatih’in sarayına yaptığı daveti kabul ederek, sarayda çalışmaya başlayan İmbrozlu  (Gökçeada) tarihçisi Kritovulos’dur. Kritovulos diğer tarihçiler gibi, Fatih Sultan Mehmed’in seferlerine katılarak bu konuda bir kitap yazmıştır. Kritovulos’un yazdığı ve orjinali halen Topkapı Sarayı’nda korunmakta olan eserde, Fatih Sultan Mehmed’in 1462 yılında Troia’yı ziyareti ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır.

Kritovulos’un elyazması kitabında Fatih Sultan Mehmed’in Troia ziyareti için şunlar yazılmaktadır: „Bizzat kendisi, ordusuyla birlikte Hellespont’u aşmış, küçük Phrygia’yı geçmiş ve İlion’a varmıştır. Eski Troia şehrinin yıkıntı ve izlerini, kapsamını ve çevresinin avantajlarını ve ayrıca kara ve denizle olan elverişli bağlantısını gözlemlemiş. Bundan başka kahramanlardan Akhilleus, Aias ve diğerlerinin mezarları üstünde öykülerini dinlemiştir. Onları övmüş ve onların büyük işlerini hatırlatacak Homeros gibi bir şairleri olduğu için kutlamıştır. İnsanlar onun başını hafifçe sallayarak şunları söylediğini anlatmaktadır: “Allah, aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, bu şehrin ve halkının intikamını alma hakkını bana nasip eylemiştir.

Aslında Troia’nın öcünün Türkler tarafından alınacağı konusundaki söylentiler Fatih’in İstanbul’u fethinden öncesine kadar gider. İstanbul’un fethiden  tam 16 yıl önce, İstanbul’u ziyaret eden İspanyol gezgin Pero Tafur, 1437’de, kenttteki halkın ağzında „Türkler, Troia’nın intikamını alacaklar“ sözünün dolaştığını yazar. Fatih Sultan Mehmed’in  fetih sonrası Troia’yı ziyareti bu beklentiyi gerçekleştirmiştir. Başka bir sözle söyleceyecek olursak, Fatih, tarihsel olarak böyle bir beklentinin varolduğunu bildiği için, bu sözleri söylemiştir.

Fatih’inTroia ziyaretinin temelinde, o dönemdeki Doğu-Batı çatışmasında, tarihsel bir kökenden yola çıkarak, Türklerin uzun bir aradan sonra eski yurtlarına dönme düşüncesi yatmaktadır. Fatih, böylece bir Osmanlı hükümdarı olarak Anadolu topraklarının geçmiş kültürlerine değer verdiğini ortaya koyuyordu.

Ancak, ne yazık ki fetihten tam 559 yıl geçmesine rağmen, Fatih’in yaratmaya çalıştığı evrensel kültür tarihi bakış açısı, maalesef tam olarak henüz kavranamamıştır.

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version