Genel

Mitolojideki Politika – Politikadaki Mitoloji

Yayınlandı

-

Dünya tarihi aynı zamanda yanlış alınmış kararların da tarihidir. Kimi zaman politikacılar, kimi zaman askerler, kimi zaman bilim insanları  yanlış kararlar almışlardır.  Kimi zaman unutulmuştur bu hatalar kimi zaman da tarihin bir yerine hiç çıkmıyacak gibi kazınmış; evrensel belleğin bir parçası olmuştur. İşte binyıllardan günümüze kadar aktarılagelen mitoloji de bu belleklerden biridir. Mitolojilerin derinliklerinde pekçok politik, insani mesajlar vardır. Mitoloji insanlığı uyarır; unutma, bir daha yapma, der, bu hatayı!

Mitolojinin en yoğun ve derin işlendiği konu ise Troia Savaşı’dır. Savaşın nedenleri, gelişmesi, sonuçlanması pekçok farklı öğelerle anlatılır. Ancak şu da vardır ki, Troia Savaşı’nın savaş alanında, yani Troia’nın kent kapısı önündeki Akhilleus ve Hektor mücadelesi sonrasında kazanıldığına inanmak da saflığın ötesinde bir şeydir. İlyada’nın sonu, aynı zamanda savaşın sonu değildir. Homeros’un İlyada Destanı sadece savaşı değil; onun bir bölümünü yani „Peleuoğlu Akhilleus’un öfkesi“ni anlatır. Akhilleus ve Hektor arasındaki çatışma, İlyada Destanı’nın doruk noktası da olsa, savaşın sonucu bu çatışmaya bağlı değildir. Savaş, Troia aşağı kenti savunma duvarları ile, Skamandros Nehri’nin arasındaki tozlu ovada devam eden acımasız çatışmalar sonrasında da sonuçlanmamıştır. Zafer ve Yenilgi insanların kafalarında olup bittiştir. Akhalıların en kurnar askeri Odysseus’un fikriyle  bir at yapılır, içine en iyi savaşcıları doldurulup, bir hediye gibi Troia kalesinin önüne bırakılır. İşte on yılda düşmeyen güçlü kent, Troialıların Kassandra ve Laokoon’nun uyarılarına kulak asmayıp, tahta atı kentin içine almaları ile biranda feth edilir.  Her şey çok kısa bir sürede olur biter.

Bir başka bir sözle, savaşın merkezi karakterleri Hektor ile Akhilleus değil, Odysseus ve Kassandra’dır. Hektor ve Akhilleus silahlarla savaşılar, buna karşın Odysseus ve Kassandra ise kelimelerle, kavramlarla, fikirlerle savaşmaktadırlar. Savaşı Akhalar kazanırlar, çünkü Odysseus’un fikri işlemiştir. Troia yerle bir olur, çünkü çok dil dökmesine rağmen Troialıları ikna edememiştir Kassandra. Troialılara göre hediye hediyedir, silah ise silahtır; başka bir şey değil. Tanrılara gelince, onlar da bu hileye ortak olup, Troia’nın yakılma yıkma kararını veririler. Kassandra ile birlikte bu hileli barışa inanmayan Troialı rahip Laokoon, mızrağıyla tahta atın karnına vurduğunda bile inanmazlar ona. Öylesine derindir yaşadıkları budalalık Laokoon’nun susmasının zamanı gelmiştir; işte bu işi de tanrıça Athena yerine getirir, onu ve iki çocuğunu denizden çıkan yıllanlara boğdurtarak bu pürüzü de ortadan kaldırmış olur.

İlyada destanında insan ilişkiler biraz daha başka düzlemde ilerlemektedir. Savaşın en kızgın olduğu dönemlerde  Odysseus arka planda kalır, Kassandra ise küçük rollerde oynamaktadır.

Troia’da Odysseus’un Akhalıların cephesinde nasıl bir role sahip olduğu da bilinmektedir.  Batıdaki kulenin üstünden Priamos ve diğer yaşılar meclisi üyeleri savaş kahramanlarını tanımaya başlarlar. Helena’nın bilgi vermesiyle parlak savaş giysileriyle dikkati çeken kişinin Agamemnon olduğunu öğrenirler. Priamos daha sonra diğer savaşcıları sorar Helena’ya; „koyun sürülerinin arasındaki bir oğlak gibi süzülen“ kişi ise „ Laertes’in oğlu, İthaka’nın hileler ve kurnazlıklarla ünlü, kayalık bir adasında büyüyen, kurnaz Odysseus“ olduğunu söyler Helena. İlyada’nın ilerleyen bölümlerinde, Agememnon’un tam tersine, Odysseus’un kendisini övmediği, önplana çıkarmaktan çekindiği açıkca belli olur.

Daha destanın başındaki Helena’nın Akhalıları Priamos’a tanıttığı bu sahnede bile Odysseus, büyük kahramanlar çerçevesinin dışında kalır. Odysseus, Menelaos ile birlikte Helena’yı Troia’dan isteğiyle alıp götürmek için geldiğinde bile, Troialılar onu hiç dikkate almazlar:

Troialılar arasında Kassandra dışında hiç kimse tehlikeyi sezemez, ama öte yandan onun uyarılarına da kulak asmazlar. Kassandra daha savaşın başından itibaren, söyledikleriyle savaş motivasyounun sarmıştır. Kasandra, savaşın başından beri anlamsız olduğunu dile getiriyor ve hemen Helena’yı geri vererek bu sorunu çözmeyi öneriyordu. Kassandra, Troialıların tarafında Odysseus’un karşıtı gibidir. Ancak Aias’ın seyisi Lykophron’un bildirdiğine göre, kral Priamos, kızı Kassandra’yı deli konuşmaları nedeniyle bir kuleye hapsettirmiştir. Acaba Primaos bu durumu gerçekten bir ihanet gibi mi gördü, yoksa bunu sadace kızının canını kurtarmak için mi yaptı ? Bunu cevabını vercek durumda değiliz, ama kesin olan şu ki barışı taklit ederek, on yıl süren savaşı kazanmak Akhalar için çok kolay olmuştur.

Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Ne Kassandra ne de Odysseus bu savaşı istemişlerdi. Kassandra, Helena’yı savaşmadan verip, Akhalılarla bu sorunu böylece çözmeyi önermişti. Odysseus da savaşın başlamasına kadar barışcıl yolları denemişti. Ama mitolojideki acımasız ve adaletsiz tanrıların planlarına karşı koyamadırlar ve görkemli Troia kenti yerle bir oldu.

Artık yakın dönem dünya tarihi ve savaşları İlyada destanındaki bu ve benzeri kavram, karakter ve kahramanlarla açıklanmaya çalışılıyor. Arık modern zamanlardaki, her politik oyunda bir „Troia Atı“; gerçeği söyleyen her kişide „Kasandra’nın Çığlığı“, zafere gitmek için seçilen her hedefte „Akhilleus’un Topuğu“ aranıyor.

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version