Genel
Son Türkü
Caddede yürürken yaşlı bir teyze gördüm, beli iki büklüm olmuş, yerlerde gençliğini arar gibi.. Ömür dediğimiz su gibi akıp gidiyor. Dün bizler ilkokulda idik, bugün çocuklarımız ilkokulda, üniversitede. Eğer emr-i Hak vaki olmaz ise, birgün de bakacağız ki torunlarımız bizim yerimizi almış.
Bizler, gündelik hayatlarımızı yaşarken bunların geçici olduğunu çoğu zaman unutmaktayız. İş, güç, ders, çoluk, çocuk derken; vakit tamam denilecek olsa herhalde hepimiz; “Daha yapacağım çok şey var” diyerek ertelemek isteriz. Yazarların son kitabı, şairlerin son şiiri, bilim adamının son projesi, liste uzar gider…
Çocuk denecek yaşta evlenerek kırk yaşında torun sahibi olmuş, annemin babası olan dedem, benim düşünceme göre hayatta yapabileceği herşeyi yapmıştı. Çok çalışmış, işyerleri kurmuş, maddi olarak çok iyi yerlere gelmiş, belediye başkanlığı yapmış, emekli olmuştu. Sekiz çocuğunu iş güç sahibi yapıp evlendirmiş, hatta torunlarının bile bir kısmının düğününde bulunmuştu. Ancak kalp krizi geçirip vefat ettiğinde cebinde bulduğumuz şiir, aslında onun bile daha yapacağı şeyler olduğunu, işlerinin bitmediğini gösterir gibiydi.
Boşaltması en zor olan ceket cebinden çıkan, sakladığımız ve okurken halen daha çok duygulandığım Seneler isimli şiiri (şairini kesin bilmiyorum ama Abdurrahim Karakoç olabilir) ile sizleri başbaşa bırakırken; dünya hayatının geçici olduğunu, yaptığımız her şeyin son işimiz olabileceğini düşünerek yapmamız gerektiğini sizlere ve kendime hatırlatmak istedim. Sağlıklı, uzun ömürler dileklerimle…
***
SENELER
“Uğrun uğrun uğrayıp da ömrüme,
Ne çabuk geçtiniz böyle seneler,
Derdi gamı eleyip de gönlüme,
Ne çabuk geçtiniz böyle seneler.
Ömrümün baharı ermeden yaza,
Saçlarımı boyadınız beyaza,
Düşlerimi silkeleyip ayaza,
Ne çabuk geçtiniz böyle seneler.
Beni koyup bağrımdaki sızıyla,
Oynadınız güzellerin nazıyla,
Sağanak yağmurlarda şimşek hızıyla,
Ne çabuk geçtiniz böyle seneler.
Beni terk ederken huzur duyarak,
Akça gibi birer birer sayarak,
Göklerimden yıldız gibi kayarak,
Ne çabuk geçtiniz böyle seneler.
Zaman mı tükendi süre mi doldu,
Günaydın demeden güneşim soldu,
Seherde gönlümün akşamı oldu,
Ne çabuk geçtiniz böyle seneler.
Yarin yaylasında yaylamadım ki,
Şu deli gönlümü eylemedim ki,
Daha son türkümü söylemedim ki,
Ne çabuk geçtiniz böyle seneler.”
:(
10 Aralık 2012 at 11:15
Yazınız beni çok duygulandırdı. Elinize sağlık..
Nimetullah AKIN
11 Aralık 2012 at 10:04
Yazı çok güzelmiş hocam, dah ilkbaharda iken sonbaharın farkına varan bir yürek gibi. Farkındalık önemli. elinize kaleminize bereket, elinize sağlık.
Talebe
11 Aralık 2012 at 10:29
Saadettin Kaplan’ın “Seneler” isimli şiiridir. Eyvallah Şükriye Hocam.
Yapma
11 Aralık 2012 at 21:10
Arasım Hisarım koskoca rektör yardımcım bari isminin önünde geçeni yazma. Kamuya açık bir yerde yazıyorsun bari yazdıklarına dikkat et. Bilime katkısı olanlar kuramlarını isimleri ile yayınlamasalar da akademisyenler o kuramı kullanmışsa bulanın adından mutlaka söz eder. Sizin düştüğünüz bu hatalara öğrenciler bile düşmüyor.
erol şakar
13 Aralık 2012 at 12:46
Hocam kalemize sağlık. Yazdıklarınızı beğenerek takip ediyorum
Sena GÜLDEREN
17 Aralık 2012 at 07:44
Şükriye Hocam, elinize sağlık. Bizlere sadece üniversite hocalığı yapmıyorsunuz. Aynı zamanda adeta bir yaşam koçu gibi gerçek hayatı idrak etmemiz için de çabalıyorsunuz. Ne mutlu bize ki böyle bir hocamız var.