Genel
Hazine
“Elinizdeki en kıymetli hazine nedir?” diye soruyordu spiker, elinde mikrofonla caddede dolaşarak. Dikkatimi çekti çok güzel bir soruydu, acaba insanlar nasıl cevaplar veriyorlardı? Fark ettim ki; sorunun cevabı yaş gruplarına göre değişiyordu.
Yaşlı veya orta yaş üstü amca ve teyzelerimiz genellikle sağlık cevabını verdiler.Anladım ki; en fazla korktukları şey hasta olmak, aslında belki de ondan da çok başkalarına muhtaç olmaktı. Hani halk arasında derler ya “Allah, ele avuca düşürmesin”. Gençken de böyle bir şey akıllarına geliyor muydu acaba? Yoksa ağır ağır merdivenleri inerken ve kahvaltı (kahve altı) denen öğünün ismi, ilaç altı şeklini alırken mi akla sağlık geliyordu?
Mikrofon, genç anne babalara uzatıldığında, sanırım benim de vereceğim şekilde çocuklarım cevabını alıyordu spiker. Özellikle çocuklarının yaşı küçük ve korunmaya muhtaç olanlar bu düşünceyi daha fazla taşıyorlardı zannımca. Tüm ebeveynlerde olduğu gibi; “Hiçbir dünya malı, bir evladın tırnağına bile değişmez” diye de ekledi genç bir anne.
Ben, en çok gençlerin bu soruya verecekleri cevabı merak ediyordum ki; genç bir delikanlıya soruldu soru. Arkadaşımız, babasının ona yeni bir araba aldığını ve şimdilik en kıymetli hazinesinin o olduğunu söyledi. Doğal olarak soruyu maddi olarak anlamış ve bu doğrultuda cevap vermişti. Aynı şekilde yeni evli bir çift, uzatılan mikrofona; borçlanarak almış oldukları evin, en kıymetli hazineleri olduğunu belirtmişlerdi.
Elinde test kitapları ile dershaneye doğru giden bir kızımız, imtihana hazırlandığını, az bir süre kaldığını ve onun için en kıymetli hazinesinin zaman olduğunu söyledi.
***
Tüm bu cevaplar bana, insanlığa yapılmış olan bir tavsiyenin ne kadar da doğru olduğunu bir kez daha hatırlattı. “Kaybetmeden önce beş şeyin kıymetinin iyi bilinmesi gerektiği!” İhtiyarlıktan önce gençliğin, hastalıktan önce sağlığın, meşguliyetten önce boş vaktin, fakirlikten önce zenginliğin, ölmeden önce hayatın değerini anlayabilirsek, en kıymetli hazinelerimizin ne olduğunun da farkına varabiliriz.
Özellikle öğrenci arkadaşlarımla yapmış olduğum derslerde veya görüşmelerde kendilerine hep bunu salık veriyorum. Üniversite sıralarındaki zamanınız sınırlı ve çok kıymetli. Mezuniyetten sonraki hayat gailesi nedeni ile kendinize vakit ayıramayacaksınız. Lütfen faydasız, gereksiz meşguliyetlerle hem zihninizi, hem de bedeninizi meşgul etmeyin. Çünkü ikisinin de telafisi yok. Ve maalesef son pişmanlık da fayda etmiyor. Sağlıklı, başarılı, faydalı günler dileklerimle…
Adınız...
08 Ocak 2013 at 01:43
deneme
OzcanOzen
08 Ocak 2013 at 01:44
Şükriye Hocam,
“Hazine” yazınızda Pırlanta gibi mesajlar var.
Zamanın Altın değerinde olduğunu anlayabilmek için çağımızdaki nesillerin birçoğunun ziyaret etmediği hapishanelere,
Sağlığın değerini anlayabilmeleri için hastanelere
Gençliğin değerini anlayabilmeleri için huzur evlerine
Hayatın kıymetini kavrayabilmeleri için mezarlıklara
Zenginliğin değerini bilmeleri için Somali, Nijer veya Kongo seyahatlerine ihtiyaç duyabilirler.
Bu seyahatlerin Zümrüt değerinde olacağına tüm Kalbimle inanmaktayım. Ayrıca, bu ziyaretlerin sadece gençler ve öğrenciler ile sınırlandırılmaması gerektiğini ve bizim gibi orta yaşlılarında ( ) bunlara dahil edilmesinde fayda var diye düşünüyorum.
Yazınız için teşekkürler, ellerinize sağlık…