Genel

Kilise’den Cami’ye 2

Yayınlandı

-

Bu yazı tumhaber.com’dan alıntılanmıştır.

Ruhban Sınıfının İslam’ı Seçiş Nedenleri – 2

İslam’la Şereflenen Papazların Hikâyeleri – Neden Müslüman Oldular? adlı eserden Hıristiyan rahiplerin ve misyoner papazların Müslüman oluş hikayelerini anlatmaya devam ediyorum.

Mısırlı eski ilahiyat profesörü İbrahim Halil Flobos/Philips’in (s.81-90) Müslüman olmasına sebep ise Kur’an’ın, Tevrat ve İncil’de Hz. Muhammed’in haber verildiğini söylemesidir: “Onlar ki, o Ümmî Peygambere uyarlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılmış bulacakları O peygambere uyup, O’nun izinden giderler ki, O, onlara iyiliği emreder ve onları kötülüklerden alıkoyar, temiz ve hoş şeyleri kendilerine helâl kılar, murdar ve kötü şeyleri de üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yükleri indirir, üzerlerindeki bağları ve zincirleri kırar atar. İşte o vakit O’na iman eden, O’na kuvvetle saygı gösteren, O’na yardımcı olan ve O’nun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler var ya, işte asıl murada eren kurtulmuşlar onlardır”. (A’raf 7/157). “Meryem oğlu İsa da; ‘Ey İsrail oğulları, Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak (geldim)’ demişti. Fakat onlara apaçık delillerle gelince ‘Bu, apaçık bir büyüdür’, dediler”. (Saf 61/6).

Bunun üzerine Tevrat ve İncil’de Hz. Peygamber’e işaret eden yerleri araştırmaya koyulur. Öncelikle şu ayetler çok dikkatini çeker: “Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım, sözlerimi O’nun ağzından işiteceksiniz, kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek”. (Tevrat, Yasanın Tekrarı, 18:18).

İ. Halil, buradaki “kardeşleri” kelimesi üzerinde durur ve onların İsrail oğullarının dışından olduklarını sonucuna varır. Çünkü eğer İsrail oğullarından olsalardı, “kardeşlerinden” değil de “sizden” veya “aranızdan” denilmesi gerekirdi. İsrail oğullarının kardeşlerinin kimler olduklarına bakınca da Onların Araplar olduğunu kolayca anlar. Çünkü Yahudiler Hz. İshak’ın, Araplar ise Hz. İsmail’in çocuklarıdır ve bu iki peygamber kardeştir. Onların çocukları da kardeş çocuklarıdır, kardeştir.

Daha sonra “senin gibi” ifadesi dikkatini çeker. Musa’dan sonra “Musa gibi” olan kimdir? diye düşünür. Hz. İsa mıdır, Hz. Muhammed midir? Her şeyden önce Hıristiyan inancına göre Hz. İsa -hâşâ- tanrı olarak kabul edilir. Hiçbir şekilde Hz. Musa’ya benzememektedir. Dolayısıyla üç büyük peygamber arasında karşılaştırmalar yaparak buradaki “Musa gibi” olan peygamberin Hz. Muhammed olduğu sonucuna varır. Üstelik daha ilginç bir olayla da karşılaşır. Kitab-ı Mukaddes’in bir yerinde “…Kitabı okuma bilmeyen birine verip, ‘Rica etsek şunu okur musun?’ diye sorduklarında ise ‘Ben okuma bilmem’ yanıtını alırlar”, (İşaya, 29:12) ayetiyle karşılaşır. Bu ifadeler neredeyse Hira dağında ilk vahyin geliş anında Hz. Muhammed ile Hz. Cebrail arasındaki konuşmanın hemen aynısıdır.

İ. Halil bundan sonra Yuhanna İncili’ndeki “Faraklit/Paracletos” kelimesinin de Kilise’nin dediği gibi Kutsal Ruh’a değil de etiyle kanıyla bir insana işaret ettiğini anlar ki o da Hz. Muhammed’dir. Üstelik aynı İncil’deki (16: 13-14) “kendiliğinden konuşmayacak, yalnızca duyduğunu söyleyecek ve gelecekte olanları bildirecek” şeklindeki özelliklerin Kun’an’ın şu ayetlerinde geçen Hz. Peygamber’in özellikleri olduğunu görür: “De ki: Ben de sizin gibi ancak bir beşerim. Ne var ki, bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin” .(Kehf 18/110).

Görüldüğü gibi İ.Halil Philips’in Müslüman oluş sebebi de Hıristiyan kutsal kitabında Hz. Muhammed’in işaretlerini görmesidir.

İhtida eden Hıristiyan misyonerlerden bir diğeri Hollanda asıllı Endonezyalı Eski Papaz Rahmet Purnomo’dur. (s. 123-135). Bir gün bir Müslüman Purnomo’ya “İsa’nın tanrılığının delillerini” sorar. Bunun üzerine Purnomo İncilleri tekrar incelemeye koyulur. Bu noktada İncillerin başındaki ifadeler dikkatini çeker. Zira Matta İncili’nin başında Hz. İsa’nın soy kaydı verilerek insani yönüne dikkat çekilmekte, Markos İncili’nin başında “Tanrı’nın Oğlu İsa Mesih’le ilgili müjdenin başlangıcı” denilerek Tanrı oğlu olduğu söylenmekte, Yuhanna İncili’nin başında da “Başlangıçta Söz vardı, Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı” denilerek Tanrı’nın kendisi olduğu iddia edilmektedir. Mesih insan mıdır, Tanrı’nın oğlu mudur, Tanrı’nın kendisi midir? Bu noktada bir çelişki olduğu kanaatine varır.

Purnomo, Yuhanna İncili’ndeki (17: 3-4) “Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan Seni ve gönderdiğin İsa Mesih’i tanımalarıdır. Yapmam için bana verdiğin işi tamamlamakla Seni yeryüzünde yücelttim” ayetinden ve benzeri diğer İncil ayetlerinden Mesih’i Tanrı’nın gönderdiğini rahatlıkla görür. Matta İncili’ndeki (15: 24) “Ben yalnızca İsrail halkının kaybolmuş koyunlarına gönderildim” ayetinden de Yahudilere gönderilmiş bir peygamber olduğunu anlar. Bunun yanında rasyonel olarak Teslis inancını ispat etmenin mümkün olmadığını da görmektedir. Dahası, Yeşaya kitabındaki (46:9) “Tanrı benim, başkası yok, Tanrı benim, benzerim yok” ifadelerinin Kur’an’ın İhlas suresindeki “Deki; Allah birdir, Allah samed’dir (Her şey O’na muhtaçtır, O hiçbir şeye muhtaç değildir), O doğurmamıştır ve doğurulmamıştıır, hiçbir şey O’nun dengi değildir” ayeti ile benzerliği kendisini hayrete düşürür. Bütün bunlardan hareketle Kur’an’ın söylediği gibi Tanrı’nın bir olduğu, Mesih’in de O’nun yalnızca bir peygamberi olduğu sonucuna ulaşır.

Peşinden Hıristiyanlıktaki diğer bir temel esas olan “Asli Suç” anlayışına geçer. Buna göre Adem’in Cennet’te yediği yasak meyvenin suçu kalıtımsal olarak bütün insanlara geçmekte, bunun sonucu olarak her doğan çocuk günahkar doğmaktadır. İnsanlığı Asli Suçtan kurtarmak için Mesih çarmıhta canını feda etmiştir. Bunun yanında insanın bu suçtan kurtulması için vaftiz olması da gereklidir. Purmodo bunun da anlamsızlığını Tevrat ve Kur’an ayetleriyle anlar. Çünkü Hezekiel kitabında (18: 20) “Oğul babasının suçundan sorumlu tutulamaz, baba da oğlunun suçundan sorumlu tutulamaz. Doğru kişi doğruluğunun, kötü kişi kötülüğünün karşılığını alacaktır” denirken, Kur’an’da (Fatır, 35/18) “Günahkar kimse diğerinin günahını çekmez, günah yükü ağır olan kimse, onun taşınmasını istese, yakını olsa bile, yükünden bir şey taşınmaz” denilmektedir. Purmodo, Eski Ahid ayetlerine dayanarak Hıristiyanlık’taki “Kefaret”, yani Mesih’in çarmıha gerilerek insanlığı Asli Suç’tan kurtardığı inancını de reddeder.

Bunun yanında Kilise’ce apokrif/uydurma kabul edilerek yasaklanan Barnaba İncili’ndeki Hz. Muhammed’den açıkça bahsedilen yerler dikkatini çeker. Bu yerlerin Kur’an’daki, “Meryem oğlu İsa da; ‘Ey İsrailoğulları, ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak (geldim)’ demişti”, (Saf 61/6) ayetleriyle birebir örtüştüğünü hayretle görür.

Kendisi Protestan’dır ama Katolik inancındaki “tövbe sakramenti/günah itirafı/günahların papaz tarafından bağışlanması” anlayışını da kabul edemez ve Kur’an’ın Fatır Suresindeki “Günahkar kimse diğerinin günahını çekmez” inancının en doğru inanç olduğunu anlar.

Hıristiyanlıktan böylece yüz çevirince Budizm ve Hinduizm’i de inceler. Budizm’de din olarak aradığını bulamaz. Hıristiyan Teslisinden pek de farklı olmayan “Brahma-Vişnu-Şiva” şeklindeki Hindu Teslisini ve Reenkarnasyon/ruh göçü/genedoğum inancını da rasyonel olarak kabul edemez. Sonuçta İslam’ı kabul ederek Müslüman olur.

Görüldüğü gibi Purnomo’nun Hıristiyanlıktan yüz çevirmesinin sebebi de İsa’nın Tanrılığını kabul etmemesi, Asli Suç, Kefaret ve Çarmıh inancını reddetmesi, papazların günahları bağışlama yetkisinin olduğuna inanmamasıdır. İslam’daki Tevhit inancı ve İslam’ın Hz. İsa’yı gerçek yönüyle tanıtması da kendisini İslam’a çeken sebepler arasındadır.

(Devam edecek).

1 Yorum

  1. Adınız...

    12 Mart 2013 at 12:52

    “Eğer ben Afirika’ın ortasında dünyaya gelmiş bir zenci olsaydım tereddütsüz yine Türk Milliyetçisi olurdum!.. Çünkü ben Türk Milletinin de İslam Alemindeki mazlum milletlerin de kurtuluşunun Türk Milliyetçilerinde ve Türk-İslam Ülkücülerinde olduğuna Amentüye iman ettiğim gibi inanıyorum!..
    Fakat hayretle gördümki, bu ülkede Türk kelimesinden ürkenler var!..
    Yine hayretle gördümki bu ülkede İslam kelimesinden ürkenler var!..
    Ve yine ürpererek gördümki, bu ülkede Türk ve İslam kelimelerinin yanyana gelmesinden dehşete kapılan kişi ve çevreler var!..
    Bizim Milliyetçiliğimizde batıda olduğu gibi ırkçılık yoktur!.. Bizler Kuran ve Sünneti rehber edinen bir Milliyetçilik anlayışına sahibiz!..
    Fakat İslam ve Türklük düşmanları, İslam ve Türklük gibi bu iki mukaddes varlığımızı birbirine düşmanmış gibi göstermekten vazgeçmiyorlar!..
    Türk Devletini yıkmak ve Türk Milletini parçalamak isteyen bölücüler aslında sadece Türklüğe değil, İslam’a da ihanet etmektedirler!..” Seyyid Ahmed ARVASİ
    “Elhamdülillah biz Türk Milliyetçiliğini Ayaklar Altına Almış bir İktidarız” Recep Tayyip Erdoğan

    ikisi de Aynı konuda Farklı Şeyler Söylüyorlar. Ya Seyyid Ahmed ARVASİ yalan Söylüyor Ya da Recep Tayyip Erdoğan Yalan Söylüyor…

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version