Genel
Silahlara Veda
Kültür tarihinin en çok bilinen ve yorumlanan savaşı Troia Savaşı’dır. Binyıllardır biriken antik kaynaklar, destanlar ve yorumlara göre, savaşların anası olarak adlandırlan bu savaş on yıl sürmüştür. Ancak uğruna savaşılan Troia kenti yerle bir olsa da, savaşın sonunda ne saldıran ne de saldırılan kazanmıştır. Aslında savaşın sonu aynı zamanda Kahramanlar Çağı’nın da sonu olmuştur. Ancak kahramanların ‘gerçek serüveni’ savaştan sonra başlamıştır. Savaş kahramanları ; onların trajedilerini, acılarını, zafer ve yenilgileri anlatan destanların en önemli öğeleri olmuşlardır.
Ozanlar ozanı Homeros’un 2800 yıl önce yazıya geçiriği İlyada ve Odyseia Destanları, Troia kenti için yapılan bu savaşı ve kahramanlarını anlatmaktadır. Homeros’tan sonra, onun destanları günümüze kadar kopyalanarak gelir, bu nedenle dünya kültür mirasının pekçok alanında derin izler bırakır. Ancak nerdeyse Homeros kadar eski olan asıl sorun ise ; Homeros’tan yaklaşık beşyüzyıl önce yapıldığı kabul edilen Troia Savaşı destanlarında anlatılan öykülülerin ozanımıza nasıl ulaştığıdır. Bu konuda binlerce kitap yazılmış, yazılmaktadır. Modern Homeros araştırmaları bu soruyu ‘Sözel Destan Geleneği’ ile açıklamaktadır. Yani destanlar, savaştan sonra yazı ortadan kaldığı için dize kalıpları şeklindeki destanlarla kuşaktan kuşağa aktarılarak beşyüzyıllık ‘Karanlık Çağları’ aşmış ve Homeros’a kadar ulaşmıştır. Yazının yeniden kullanılmaya başlandığı dönemde yaşayan Homeros da bu destanları dize kalıp geleneğini değiştirmeden yazıya geçrimiş ve böylece hem kendisini hem de destanları kalıcı kılmıştır. Araştırmacıların diğer üzerinde durduğu sorun ise, bir destan için çok uzun olan bu beşyüzyıllık süre içerinde, destanın başlangıcındaki gerçekliğin hangi aşamalardan geçtiğidir ; yani başlangıçtaki gerçekliğin nasıl bozulmaya başlayıp, menkibeye dönüştüğüdür.
Bu sorunun cevabını bulmak amacıyla ‘Oral Poetry’ (Sözel Şiir) araştırmaları başlatılmıştır. Özellike 1930’lı yıllardan itibaren Yunanistan, Sırbistan ve Afrika’daki destan geleneği üzerinde önemli çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Söz konusu bu çalışmalarda, destanda anlatılan gerçek olayların üç kuşak sonra bozulmaya başladığını, ancak gerçek özün hiç bir zaman değişmediği sonucu elde edilmiştir. Ancak bu konudaki çalışmalar konuyu daha detaylı hale getirmek için devam ettirilmektedir. Çünkü destanlar ve kollektif bellek arasında derin bir ilişkinin olduğu görülmüştür.
Çok ilginçtir Homeros ve sözel gelenek araştırmaları şimdiye kadar hep Anadolu’nun dışında yapılmıştır. Sadece 1985 yılında Michael Wood tarafından çekilen ve büyük ilgi gören In search of Trojan War (Troia Savaşı’nın İzinde) isimli belgesel film ve kitabında Anadolu’daki destan geleneğinden bahsedilir. Kars’ta destancı kahvelerinde içinde Murat Çobanoğlu’nun da bulunduğu ozanları anlatan bir bölüm vardır. Wood, kitabında da özellikle Anadolu’daki destan geleneğinin bir anlamda Homeros destan geleneğinin devamı olduğunu belirtir. Ancak bu popüler yayından sonra bu konuda neredyse hiçbir araştırma gerçekleştiril(e)mez.
Araştırma tarihine baktığımızda özellikle 30’lu yıllardan sonra Anadolu’nun doğusundaki etnografik araştırmaların, dönemin siyasi koşulları nedeniyle akademik anlamda istenildiği gibi gerçekleştirlemediğini görmekteyiz. Bu nedenle de Anadolu’da şimdiye kadar yapılan destan geleneği konusunda çalışmalar ise maalesef oldukça yüzeysel kalmıştır.
Türkiye belki de kendisi için 21. yüzyıla damgasını vuracak bir barış sürecinden geçiyor. Anadolu topraklarında birkaç yıl öncesinde mümkün olmayan araştırmalar, yorumlar günümüzde artık yapılabiliyor. Bu nedenle Homeros destan araştırmaları ve Anadolu destan geleneği arasındaki ilişkiyi detaylı bir şekilde ortaya koyacak çalışmalar için yeni bir alanın önü açılmaktadır. Anadolu’daki dengbejlerin, destancıların dilleri ne olursa olsun araştırılmasının zamanı gelmiştir. Anadolu’daki sözel gelenekle kollektif bellek arasındaki kopmaz bağın anlaşılması ve o destanların Homeros araştırmacılarına sunulması için böylesi çalışmalar çok önemlidir. Öte yandan Homeros Destanlarının da artık Anadolu konuşulan tüm dillere çevirilmesinin zamanı da gelmiştir.
İşte bu nedenle
Silahlara Veda
İlyada’ya Merhaba !