Genel

Troia’nın Öcünü Kim Aldı?

Yayınlandı

-

Son yıllardaki kazı sonuçlarının  ortaya koyduğu gibi;  Troia kalesi, güçlü savunma sistemine sahip aşağı kenti ile Çanakkale Boğazı’nın girişinde 2000 yıl süren Tunç Çağı ticaret sisteminde kilit rol oynamıştır. Troia’ya yapılan saldırıların ve Troia Savaşı’nın asıl nedeni de budur. Bu nedenledir ki, Troia, çok uzak bölgelerden gelen, hükümdarların, elçilerin tüccarların da sığınak yeri olmuştur. İlyada Destanı’nda Troia ordusunda farklı dillerin konuşulduğu belirtilir: Troia ordusunda Anadolu’nun farklı bölgelerinden gelen, farklı dilleri konuşan bu askerleri hep birlikte savaşmak için biraraya getiren güç, eskiye dayanan ticaret, kültür ve siyasi ilişkilerdir. Zengin geçmişe dayanan kent, bir dönem sonra Doğu ve Batı’nın kültürel ve siyasi anlamda da çatıştığı bir yere dönüşmüştür. Bu dönüşüm sonrasında tarihsel hesaplaşmalar  (Troia’nın, yani atalarının öcünü almak) bunun üzerinden yapılmıştır.  Bu nedenle M.Ö. 480’de Doğu’dan gelen Pers İmparatoru Kserkes, Greklerle savaşmadan önce Troia’yı ziyaret etmiştir; işte bu nedenle yine Batı’dan M.Ö. 334’de intikam almak için Doğu’ya sefere çıkan Makedonyalı Büyük İskender savaşa gitmeden önce kahraman mezarlarını ve kenti ziyaret etmiştir. Yine işte bu nedenle Fatih Sultan Mehmed, askeri ve ideolojik anlamda Doğu’dan yola çıkarak başlattığı seferinde bu kenti ziyaret etmiştir. Özellikle bu konuda ilginç olan şudur ki, İngiliz gezginlerden Tafur, 1437 yılında İstanbul’daki ziyaretinde, Türklerin, Troialıların öcünü alacağının İstanbul sokaklarında halkın arasında konuşulduğundan bahseder. Yani ‘Troilaıların intikamı’ biranda uydurulmuş bir politik manevra değil, tarihsel dürtülerle gerçekleştirilen bir edimdir.

1453  yılında 21 yaşındayken İstanbulu feth eden Fatih Sultan Mehmet;  1462 yılında Lesbos’a (Midilli Adası) karşı düzenlediği bir sefer sırasında saray vakayinüvisi (tarihçisi) Gökçeadalı (İmbroz) Kritobulos ile birlikte Troia bölgesinin yıkıntılarını ziyaret etmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in birden fazla saray tarihçisi vardır. Bunlardan biri de aslında Bizanslı olan, ama fetihten sonra Fatih’in sarayına yaptığı daveti kabul ederek, sarayda çalışmaya başlayan İmbrozlu  (Gökçeada) tarihçisi Kritovulos’dur. Kritovulos diğer tarihçiler gibi, Fatih Sultan Mehmed’in seferlerine katılarak bu konuda bir kitap yazmıştır. Kritovulos’un yazdığı ve orjinali halen Topkapı Sarayı’nda korunmakta olan eserde, Fatih Sultan Mehmet’in 1462 yılında Troia’yı ziyareti anlatılmaktadır. Kritovulos’un elyazması kitabında Fatih Sultan Mehmet’in Troia ziyareti için şunlar yazılmaktadır: Bizzat kendisi, ordusuyla birlikte Hellespont’u aşmış, küçük Phrygia’yı geçmiş ve İlion’a varmıştır. Eski Troia şehrinin yıkıntı ve izlerini, kapsamını ve çevresinin avantajlarını ve ayrıca kara ve denizle olan elverişli bağlantısını gözlemlemiş. Bundan başka kahramanlardan Akhilleus, Aias ve diğerlerinin mezarları üstünde öykülerini dinlemiştir. Onları övmüş ve onların büyük işlerini hatırlatacak Homeros gibi bir şairleri olduğu için kutlamıştır. İnsanlar onun başını hafifçe sallayarak şunları söylediğini anlatmaktadır: “Allah, aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, bu şehrin ve halkının intikamını alma hakkını bana nasip eylemiştir.

Fatih Sultan Mehmet’in Troia ziyaretinin temelinde, o dönemdeki Doğu-Batı çatışmasında, tarihsel bir kökenden yola çıkarak, Türklerin uzun bir aradan sonra eski yurtlarına dönem düşüncesi yatmaktadır. Fatih, böylece bir Osmanlı hükümdarı olarak Anadolu topraklarının geçmiş kültürlerine değer verdiğini ortaya koymaktadır.

Fatih Sultan Mehmed sonrasında Troia ilgisinin uzun bir süre sönük kaldığını görmekteyiz. Yüzyıllar sonra aynı tarihsel bakış açısının İstiklal Savaşı sırasında yeniden dile getirildiğine şahit olmaktayız.

Melih Cevdet Anday bir yazısında , Sebahattin Eyüboğlu’na dayandırarak şunları yazar:  ”30 Ağustos Başkomutanlık Savaş günü. Sabaha karşı saldırının son durumunu gösteren haritayı Başkomutan Mustafa Kemal’in çadırına götüren Binbaşı durumu açıklar. Masanın üzerindeki haritaya bir göz atan başkomutan hemen ayağa fırlar ve çoşkuyla: ‘Şimdi Hektor’un öcünü aldım” der”. Bazı araştırmacılar Atatürk’ün bu sözü söylememiş olduğunu dile getirseler de, bu önemli değildir, önemli olan; Türkiye aydınlarının Hektor ile Mustafa Kemal arasında kurulan ilişkiye yürekten katılışıdır.  Çünkü benzerlikleriyle her ikisi de Anadolu’nun özgürlük kahramanlarıdırlar.

Sonuç olarak, Troia’nın öcünü kim aldı?

Kserkes mi, Büyük İskender mi, Fatih Sultan Mehmed mi, Atatürk mü?

Bu tarihsel ve derin soruyla verilecek en kestirme cevap:

Kendi bakış açıları ve  ideolojilerine göre hepsi de Troia’nın öcünü aldı!

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version