Genel

Çanakkale Halk Bahçesi’nde Saudade

Yayınlandı

-

‘Söyle Deniz

Tuzunun Ne Kadarı

Halkımın Gözyaşları’

 

Yukarıdaki dizelerin sahibi Portekizli ünlü şair Fernando Pessoa üzerine yazdığım kitabın hazırlık çalışmaları için Lizabon’da tanışmıştım saudade kavramı ile. Portekizlilerin bize çok benzeyen yüzlerindeki hüznü ve kederi anlamaya çalışırken Pessoa Müzesi Müdürü ile yarı İspanyolca yarı İngilizce yaptığım sohbetin sonunda öğrendiğim bu kavram, benim Pessoa’yı anlamak ve anlatmak için çıktığım yolda vazgeçilmez bir pusula oldu. Pessoa üzerine şair dostum Adnan Özer ile birlikte yaptığımız çalışmayı bitirdik ve yayınladık (Rüstem Aslan-Adnan Özer; Fernando Pessoa:  20. Yüzyılın Yalnızı. Everest Yayınları. 2001), ancak saudade kavramı kitabın yayınlanmasında sonra da bana eşlik etti.

Latince solitudo’dan (yalnızlık) gelen soudade aslında hem hiçbir şeyi hem de herşeyi anlatıyor: Dünya ağrısının kendine özgü hali, uzaklığa ve geçmişe duyulan özlem; sevilen herşeyin ardından duyulan hüzün, nedensiz keder…

Çanakkale’nin kalbi Halk Behçesi’nde güzel bir sonbahar günü dolaşırken yine ayaklarıma takıldı saudade. Çanakkale tarihinin dikey bir izdüşümü olan bu bahçede bir sonbahar günü dolaşırken selvilerin, mersinlerin, ıhlamurların, güllerin, mersinlerin ve çam ağaçlarının arasında,  saudade kavramıyla anlamaya çalıştım kentin bu derin bahçesini:

Kaybolup gidiyor anılar bahçede.

Gölgeler arasında yürürken kalpleri saran melankoli bir o yana bir bu yana uçup duruyordu.

Alacakaranlıkta bir siluet düşerken yorgun dalların üstüne sessizce.

Hüzün renginin nüansı bir çocuğun kalbinden çıkıp asılı kalıyordu en yüksek ağaca.

Bir selvinin kabuğunda yaşıyan anılar; mutlu insanların gülüşleri; gümüşten çeşme; içdünyaların bitmeyen büyüsü…

Bahçe kalp ağrılarının duygu renkleriyle dinlendiği en yüksek gerçekliğe dönüşüyordu birdenbire.

Büyük bir rahlenin binlerce rituel için açılan töreniydi bu toprak parçası.

Kendi halindeki bir amforaya alışmaktı, çünkü onda saklıydı unutulmuş özlem ve umutsuzluklar.

Sonbahar gelip çöktüğünde yaprakların ve çimlerin üstüne büyük ve hiç duyulmamış bir ağıt yükselirken karınca yuvalarından. Şairlerin sussuz uzaklıklara okudukları şiirdi bahçe.

Çalışma güdüsü ve nedensiz sorunlarla acı çekerek kalbimizi anlamsızca sürüklediğimiz bu hayatta, en gizemli sığınaktı bahçe.

Sessiz ve sağır; renkleri utangaç.  Bir kertenkelenin sırtına benzeyen ağaç dipleri, tarumar, çeşme susuz.

Bir ozanı ve kenti ölümsüzleştiren bahçe üzgün. Her gece boğazın derin sularına kırık parmaklarını uzatıp haykırıyor:

Söyle deniz

Tuzunun ne kadarı

Halkımın gözyaşları

Bunları düşündüm bir sonbahar günü Çanakkale Halk Bahçesi’nde dolaşırken.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version