Genel

Ege Adaları Sorunun Kökeni ve Troia Savaşı

Yayınlandı

-

Antik Dönem Troia algılaması Troia Savaşı’nın M.Ö. 1300 ile 1100’ler arasına tarihlemektedir. Ancak tüm yorumlarda her hangi bir yazılı belgeden söz edilmemektedir. Troia ve diğer Ege Bölgesi’ndeki arkeolojik merkezlerde yapılan kazılar, bize bu konuyla ilgili arkeolojik veriler verseler de, bunlar savaşın olduğunu kesin olarak kanıtlayan veriler değildir. Özellikle 1930’lı yıllardan itibaren Troia Savaşı’nın olduğu dönemdeki Akdeniz coğrafyasının en güçlü devleti Hitit İmparatorluğu’nun arşiv metinleri, bize biraz daha somut isim ve tarihler verebilmektedir. Ancak söz konusu bu arşivlerdeki tüm yazışmalar Hitit başkenti Hattuşa’dan, yani Doğu’dan Batı’ya yollanan siyasi içerikli yazışmalardır.

İlk kez  2003 yılında, tanınmış Hititolog  Prof. Frank Starke’nin Boğazköy arşivlerindeki 1930’lu yıllarda bulunmuş bir tableti (mektubu) yeniden okuyup yorumlamasıyla, Troia Savaşı ile ilgili  yeni bir argüman daha elde edilmiş olundu.

Hitit Devleti´nin, bugün Yunanistan olarak adlandırılan, Ege Denizi´nin batısında kalan bölge ile diplomatik ilişkiler içerisinde bulunduğu uzun bir süredir bilinmekteydi, ama bu durum sadece sadece Hititçe yazılmış kaynaklarda belirtilmişti.

Hitolologlar, Hitit arşivlerindeki Ahijawa’nın Homeros Destanları’ndak Troia’ya saldıran Akhalarla aynı halk olduğuna inanmaktadırlar.

Şimdiye kadar, sadece Doğu´dan Batı´ya doğru yani Hattusa´dan Ahijawa bölgesine gerçeklestirilen diplomatik yazışmalar bilinmekteydi. Bu yazışmalarda Ahijawa kralına, Hitit hükümdarı tarafından “kardeşim” olarak hitap edilmiştir. Bu, bize onun Hititler tarafindan eşit düzeyde görüldüğünü ortaya koymaktadır.Bu mektupta, Wilusa önündeki adalardan bahsedilmektedir. Hattusa kralı Achijawa kralına: “Bu adalar bana aittir!” diye yazmaktadır.

Ahhijawa kralı ise : “Hayır, bu adalar bana aittir!” diye cevaplamaktadır.

Burada söz konusu adalar büyük bir  olasılıkla Gökçeada (Imbros), Limni (Lemnos) ve Semadirek (Samothrake)‘dir. Yeniden okunan bu mektupla, Son Tunç Çağı döneminde, Troia /Wilusa ve onun yakınlarındaki adalarla ilgili bir gerginliğin olduğu çok büyük bir olasılıkla kesinlik kazanmaktadır. Bunun Troia Savaşı gibi bir çatışmayı başlatmış başlatmamış olduğunu tama olarak bilemesek de, Greklerin, sürekli Batı Anadolu kıyılarındaki adalarda gözü olduğu sonucunu çıkartabiliriz.

‘Troia Savaşı’nın tarihselliği konusunda özet olarak şunlar söylenebileir: Bu konuyla iligili olarak farklı bilim dallarından elde edilmiş bilgiler sonunda tarihsel bir özün olup olmadığını kesin olarak söylenemez. Ancak Troia / Wilios tarihçesini arkasında Greklerin Batı Anadolu’daki güç merkezlerine düzenlemiş oldukları bir saldırı bulunuyor olabilir. Son yirmi yılki araştırma sonuçları bu tezin tersini kanıtlayacak bir veri ortaya koymamaktadır. Tam tersine böyle bir saldırı olasılığı gittikçe güçlenmektedir. Eskiden bu konuda hakim olan karanlık noktalar gittikçe azalmaktadır. Yakın zamanlarda ortaya çıkacak şu sonuç kesinlikle süpriz olmamalı. Bu konuda sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:

Homeros’u çok ciddiye almak zorundayız.

 

Homeros ve Troia Savaşı’nı arkasındaki tarihsellik konusuna değindikten sonra, bir de bütün bunlara kaynaklık etmiş İlyada’nın ortaya çıktığı dönemdeki tarihsel koşullara ve İlyada’daki 2. Bine ait öğlerin nerler olduğu konusuna değinelim:

Homeros’un İlyada’yı yazıya geçirdiği dönem genelde bir gelişme ve çağ atlama dönemidir. Grekler arkalarında ‘karanlık bir çağı’ bırakmışlardır. Kendilerini büyük bir gelişme çağı beklemektdir. 8. yüzyıldaki kolonizasyon hareketi ile uzak çoğrafyaların kapıları tekrar kendilerine açılmıştır.  Bütün bu gelişmeler olup biterken Myken yüzyıllarına ait gelenekler devam etmiş ve doğudan gelen sanatsal ve dinsel etkiyle yeni bir biçin almıştır. Ticaret ve politik ilişkilerin sekillendigi  bütün Akdenizi ve kısmen Karadeniz coğrafyasını içine alan bu bölge Homeros’un dünyası olmuştur. Anadolu topraklarındaki ozanımız o dönemde kültürün, tarihin ve şiirin  hızlı atan damarını tutmuştur.

Ama Homeros neden kendisine bir başka konuyu değil de Troia’yı seçmiştir? Neden bu koca destanı on yıl süren bir savaşın sadece son 51 gününü, aslında geçekte son 6 gününü ele almaktadır?

İlyada’nın ana temesı iki kralın, Agamemnon ve Akhilleus’un köle Briseis’i sahiplenme savaşıdır. Soyluların hayatını ilgilendiren konular hakimdir destana: Sadakat, direniş, tutku, kazanma hırsı, zafer, ölüm, kahramanlık. Homeros dinleyicilerini ilgilendiren konular bunlardır.

Ozanımız da destanında bütün bu konuları ele alıp, yaşadığı dönemden mitolojik döneme geçişler yaparak akıldaki soruları cevaplamaktadır. Kahramanları hazırdır. Homeros’un dinleyicileri kahramanların kendi yaşadıkları dönemden çok daha önce yaşadığını, Troia’ya yapılan saldırıları da bilmektedirler. Uzun zamalardan beridir devam ettirilen Homer araştırmaları İlyada’yı  dinleyenlerin olayların akışını bildiklerini ya da destanı anlamak için bilmeleri gerektiğini açıkca ortaya koymuştur. Olayların akışı dinleyiceler tarafından bilindiğinden ozana daha az görev düşüyor, kim kim olduğunu, kimin kimin düşmanı olduğunu açıklamak gibi ayrıntılara pek girmek yorunda hissetmez kendini, bunları bilen dinleyicler de kendilerini tümüyle ozanın anlattıklarına verebilmektedirler. Dinleyiciler için savaşın nasıl bir savaş olduğu ya da ne zaman meydana geldiği o kadar önemli değildir. Sonuçta bütün olanlar uzak bir geçmişe aitti. Troia ve savaş İlyada’daki anlatılanlar için bir tür kulis niteliği görmekteydi. Bütün anlatılardan Homeros dönemi saraylarındaki soyluların çıkartığı pekçok ders olmalıydı.

Homeros’un ya da diğer ozanların İlyada’yı kendi yaşadıkları dönemde uydurmadıkalrını,  İlyada’da geçmişe ait olayları anlattığını kabul edersek, o zaman  İlyada’daki M.Ö. 2. bine ait öğeler bulunmalıdır.

Peki nedir İlyada’daki geçmişe ait bu öğeler?

Önümüzdeki yazılarda bu konuya değineceğiz.

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version