Genel

Vefa

Yayınlandı

-

‘Vefa’ denince insana ilk çağrıştırdığı şey nedir? İstanbul’da bir semt mi?  Yoksa bir okul mu? Belki de yapılan iyiliklerin unutulmaması mı (Ahde Vefa) ? Ya da ömrün vefa etmesi mi?

Peki bu cevaplar nasıl veya neye göre oluşur? Cevaplar kişinin yaşama bakış şekline göre değişebilir, farklılık gösterebilir, bu da kendince normal karşılanabilir. Cevapların biri var ki – iyiliklerin unutulmaması- akla geldiğinde insanı ya vefakâr ya da vefasız (Nankör) yapar. En büyük vefakârlık, yaradanını tanımak, kulluk görevlerini yapmak, verdiği nimetlerin kıymetini bilmektir. En büyük nankörlükte kulun, Rabbi’ni inkar etmesi, O’nun yüceliğini tanımamasıdır. ‘Vefakâr olmak’ her insanın yaşam biçimi olması gerekir. Fakat bu söylendiği kadar kolay bir durum değildir. Vefakârlıkla ilgili burada bize en güzel örnek Peygamber Efendimiz (s.a.s) dir. Hayatı boyunca o kadar çok örnekleri mevcuttur ki anlata anlata bitiremezsiniz. Kılavuz sağlam olunca hata yapma oranı da o kadar az –olmalıdır- oluyor.

Ahde vefa, kimi zaman yazılı akitlere göre de olabilmektedir. Bu yöntem işin samimiyetini, duygusunu, anlam olarak önemini kaybetmesine sebebiyet verebilmektedir. Bu sadece verilen sözün yerine getirilmesi anlamı taşır. Ahde vefanın makul olanı, kendiliğinden oluşanı, içinden geleni, akit veya herhangi bir şarta göre hareket edilmeden olanıdır. Bu oluyor mu? Cevap vermek çok zor değil mi?

Ahde vefa sahibi kaç kişi sayabiliriz; 5-10-15… Bu rakamları daha da arttırabiliyorsak ne mutlu…

Vefasız kaç kişi sayabiliriz! Umarım yoktur veya çok azdır…

SAĞLICAKLA KALIN.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version