Genel
Kimin İçin Özgürlük
Bugünlerde her tarafı “Varlık içinde, Birlik içinde Özgür! biçimde” afişleri sarmış durumda. Bir siyasi partinin söylemi olan bu slogandaki özgürlük kimin tekelinde bulunmakta ve kimlerin kullanımına sunulmakta?
Osmanlı Devleti’nde halk, İslam ilmi ve kültürü ile örülmüş, farklı kültürleri dışlamadan bünyesine katmış kozmopolit bir yapıdaydı. Bu kozmopolit yapı içerisinde elbette Müslüman kesim ön planda bulunmakta ve birinci dereceden önem arz etmekteydi. Toplumu şekillendiren kavāidler bu Müslüman kesimin elinde, kendi şeriatına ters düşmeyecek fakat diğer kesimleri de mağdur etmeyecek biçimde düzenlenmekteydi. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise özgürlük kavramı tek bir görüşün tekeline girmiş, o görüşün kanun ve uygulamalarında kendini göstermiştir. Özgürlüğü elinde bulunduran bu tekel, Osmanlı’dan farklı olarak bünyesinde barındırdığı diğer fikir çevrelerine değer vermemiş, mağduriyet yahut hak gözetmeksizin kendi özgür alanlarını oluşturma çabası içine girmiştir. CHP’nin kuruluşundan itibaren, bu parti yönetimince sergilenen “kendime özgürlük” tutumu, cumhuriyet sonrası tarihimize bakıldığında, gücü elinde bulundurduğu dönemlerde tek taraflı olarak varlığını sürdürmüştür.
Bugün de yine aynı parti ve etrafına toplanan sempatizanları “özgürlük istiyoruz” diyerek sokaklara dökülmekteler. İçki düzenlemesi ile bir sokağa döküldüler, herkese özgürlük getiren kılık kıyafet düzenlemesi ile bir. “Hedefimiz çağdaş medeniyet seviyesi” diyerek yola koyuluyorlar, çağdaş medeniyetlerden ilhamla yapılan düzenlemeleri protesto için sokağa dökülüyorlar. “Biz insanları ötekileştirmeye değil, birleştirmeye geldik, özgür kılmaya! geldik” diyorlar, arkasından yapılan ve muhafazakar kesim insanlarını tam manasıyla özgürlüğüne kavuşturan kılık kıyafet düzenlemesini “laikliğe karşıdır” diyerek kabullenmiyorlar. “Herkes bizim kardeşimizdir” diyorlar, ODTÜ’de türbanlı kızları insafsızca taciz ediyorlar. “Kadının sosyalleşmesi” diyorlar, kadınlarımızı reklam malzemesi olan birer meta yapmaktan öteye geçemiyor, başı örtülü hanımların sosyalleşmesine katlanamıyorlar. “medyada özgürlük yok” diyorlar, her gün hükumet ve çevresine söylemediklerini bırakmıyorlar(Yılmaz Özdil: mezarına tükürecekler. Emin Çölaşan: Vurguncu, Rüşvetçi, Uğur Dündar: Yalancı vs.). Kendilerine bir şey söylenince “böyle terbiyesizlik olmaz, böyle ahlaksızlık olmaz” diye çığırmaya başlıyorlar. Bu kesimin medya özgürlüğü de yalnız kendilerine.
Bugün Türkiye’nin sol kesim olarak bilinen fakat solculukla alakasız olan partileri ve partizanları, alkole özgürlük istiyor, kadınların meta olarak kullanılmasına özgürlük istiyor (ki keşke olsa dediğimiz halde bunu engelleyen yok), bizi biz yapan değerlerin, gelenek ve göreneklerimizin yok edilmesine özgürlük istiyor, sokakları, dükkânları, güzelim şehirleri dilediğince yakıp yıkmaya özgürlük istiyor, kısacası bugün Türkiye’deki bu gruplar anarşi ve yozlaşmaya özgürlük istiyor.
İçinde bulunduğumuz bu zor dönemden inşallah benliğimizi kaybetmeden, gelenek göreneklerimizi, bizi biz yapan değerleri yitirmeden çıkacağız. Hasretini çektiğimiz uygarlık düzeyine dur durak bilmeden, kimseyi hor görmeden, ötekileştirmeden, özgürlüğün hakkını vererek koşmaya devam edeceğiz.
Bir adet vatandaş ...
15 Mart 2014 at 22:10
Çare Önder YAŞAR …
Anonim
16 Mart 2014 at 23:45
Sen, önce kendi çevrenden başla ötekileştirmeme eylemine!