Çanakkale
31 Mayıs Bayrammış! YOK DEVENİN NALI…
Meslek odalarının temelde kendi işleri ile ilgilenmesi, üyelerinin sorunlarına yoğunlaşması gerekirken Çanakkale’deki doktorları temsil ettiğini iddia eden Çanakkale Tabip Odası doktorların ve sağlık çalışanlarının sorunları yerine sürekli olarak siyasi açıklamalar yapıyor.
DOKTOR SORUNLARINA BİGANE!
Doktor sorunlarına bu kadar bigâne kalan ve meselelere siyasi açıdan bakmayı yeğlemiş görünen bu sözde meslek odası siyasi konularda ki aktifliliği ile dikkat çekiyor.
Çanakkale Tabip Odası yaptığı açıklama da sözde barışcı Gezi Parkı eylemlerin de yiten canları, eylemcilerin kamu malına verdiği milyonlarca lira zararı görmezden gelerek eylemlerin başladığı 31 Mayıs’ı bir bayram olarak niteledi.
GEZİ EYLEMLERİNİN BİLANÇOSU: 139 MİLYON ZARAR! 5 ÖLÜ! 1 ŞEHİT! 5 BİN YARALI
Oysa yapılan ayrıntılı araştırmalara göre Gezi Parkı protesto eylemlerinin yarattığı tahribatın ülke ekonomisine maliyeti yaklaşık 139 milyon lira. Bunun yarısını (74 milyon lira) işyeri zararları oluştuyor. İkinci sırayı 15.5 milyon lirayla polis araçlarındaki hasarlar, üçüncü sırayı ise 10’ar milyon lirayla belediye araçlarının hasarı ve kaldırım tadilatları alıyor.
Kamu binaları ve AKP binalarına verilen zarar yaklaşık 2 milyon lirayken, özel araçlarda 6 milyon lira, otobüs durağı zararlarında 4.3 milyon lira, reklam panoları ve trafik levhalarında 4.1 milyon lira ambulanslarda 2.8 milyon liralık maddi hasarlar oluştu.
Eylemler boyunca 4 bin 329 kişi yaralandı, 5 kişi yaşamını yitirdi. Emniyet teşkilatı bir polisi şehit verirken, 697 polis yaralandı.
BU BİLANÇOYA ‘BAYRAM’ DEDİ!
Çanakkale Tabip Odası’nın böyle bir tablonun oluşmasına neden olan Gezi Parkı Eylemleri’nden bir bayram olarak bahsetmesi yuh artık dedirtti.
Dahası oda yaptığı açıklama da kamu mallarını yakıp yıkan, yol kesen, molotof atan, şehirleri yaşanmaz kılan sözde özgürlük eylemcilerine sahip çıkarak “Çanakkale Tabip Odası olarak, “Gezi Olayları”nın birinci yıldönümünde bize bu direnme ruhunu veren genç insanları bir kez daha kutluyoruz.” ifadesini kullandı.
İŞTE O ŞAŞKINLIK YARATAN O AÇIKLAMA:
Bir yıl önce bugünlerde hükümetin İstanbul’da Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nda gerçekleştirmeyi düşündüğü projelere karşı, Gezi Parkı’nı ve ağaçları korumak amacıyla, “üç beş çapulcu”nun başlattığı direniş bir anda hepimizin dünyaya ve ülkemize bakış açışını değiştirmiştir.
Tam da herkesin; artık hiçbir şey değişmez dediği anda başladı herşey. Baskının, despotizmin, totaliterliğin dozu, her gün biraz daha artarken ve her gün halkın biraz daha sindiği sustuğu sanılırken, bir kıvılcım hepimizin ezberini bozdu.
Çünkü bu sefer direniş, hiç beklenmeyen bir yerden gelmişti. Yıllardır özellikle politikadan uzak tutulan, bu dünyanın gerçeklerini duymadan yetiştirilmeye çalışılan neslin, aslında çevrelerine, yaşam tarzlarına ve geleceklerine dayatılmaya çalışılan despotizme, nasıl da karşı çıktıklarını gördük. Hem de onlara “çapulcular” diye saldırılırken.
“Gezi”, dünyanın sadece kendisine ait olduğunu sananlara karşı, şehirlerinin ranta kurban edilmesine, yaşamlarını yönetmeye çalışan büyüklere karşı, “kızlı erkekli” gezme diyenlere, içkisine, sigarasına, çocuk doğurmasına karışanlara karşı, bir kuşağın “yetti be” dediği nokta olmuştur. Bu nokta ülkemizde umudun da sembolü olmuştur ve olacaktır. Bu gençler, kendilerine “çapulcu” nitelemesi yapılarak, “camide içki içtiler”, “kadınları dövdüler” diye meydanlarda saldıranlara karşı dik bir şekilde durmuş ve gözlerinin içine bakarak isteklerini sıralayabilmişlerdir.
Bu nedenle “31 Mayıs” mutlaka bu topraklarda, despotizme karşı, özgürlüğün ve direnişin sembolü olarak bayram olarak kutlanacaktır. Gelecek nesiller, bize rağmen bu gençlerin ne kadar büyük işler başardıklarını anlatacaklardır.
“31 Mayıs” bizim için çok şey ifade etmektedir. Birlikte olmak, baskıya direnmek, paylaşmak, yaraları sarmak ve geleceğe umutla bakmak bunlardan birkaçıdır sadece. Direniş sırasında iki hafta gençler Gezi Parkına hâkim olmuş ve yaratılan tüm yapay ayrılıkları bir yana bırakarak paylaşmanın güzelliğini yaşamışlardır. Bu sırada o kadar güzel fotoğraflar verilmiştir ki, barışçıl gösterilerin güzelliği ortaya serilebilmiştir. Aynı sofradan yemek yenilmiş, bostanlar kurulmuş, dayanışma forumları yapılmış, günlerce çadırlarda parkta yaşanmıştır. Kollektif yaşamın, paylaşmanın, herşeye rağmen mutluluğun resmi çizilmiştir. Milyonlarca insanın ülkenin her köşesinde sergilediği gösterilerde, güvenlik güçlerinin saldırıları sonucu yüzlerce insan yaralanmış, uzuv kaybına uğramış ve (10) on’dan fazla gencimiz yurttaşımız, hayatını kaybetmiştir.
Gezi olayları sırasında ülkenin her yerinde hekimler, sağlıkçılar, yardıma ihtiyacı olan yurttaşlara sağlık hizmeti vermişlerdir. İstanbul’da hekimler ve tıp öğrencileri, İstanbul Tabip Odası’nın öncülüğünde kurdukları çadırlarda, otellerde yaralananlara hayat kurtarıcı sağlık müdahalelerinde bulunmuşlardır. Bu nedenle birçok hekim arkadaşımız haksız soruşturmalara maruz kalmıştır.
Ancak siyasi iradenin anlamadığı şey, hekimlik mesleğinin ruhudur. Bizim mesleğimiz bize ihtiyaç olan yerde görev almamızı gerektirmektedir. Bizler hekimler, bunun için tarih boyunca kimseden izin almadık ve bundan sonra da almayı düşünmüyoruz. Eğer bir yerde bizden yardım isteyen birileri olursa, emin olsunlar ki, biz yine orada olacağız ve insanlara yardım edeceğiz.
“Gezi Olayları”ndan sonra yaşanan bir üzücü durum da, ülke genelinde yaşanılan protesto dalgasından intikam almak için yürütülen yargı saldırılarıdır. Siyasi irade, ülke genelinde insanları anayasal ve uluslararası hukuktan elde ettikleri barışçıl protesto haklarını kullandıkları için, cezalandırmaya çalışmaktadır. Aslında cezalandırmak ve korkutmak istedikleri bütün bir toplumdur. Çünkü onlar, toplumu emirlerinde yaşayacak kitleler olarak görmektedirler. Ne yaparlarsa yapsınlar, toplum tartışmasız kabul etsin, kısacası itaat etsin, biat etsin istiyorlar. Halkın nasıl yaşayacağına, ne yiyip içeceklerine, kaç çocuk doğuracaklarına kendileri karar versin istiyorlar. Bu nedenle seçtikleri insanlar üzerinden, hepimizi cezalandırmaya çalışıyorlar. Çanakkale İlinde de devam eden ve Tabip Odası Genel Sekreteri’mizin de yargılandığı bu davalar zincirinin anlamı budur.
Çanakkale Tabip Odası olarak, “Gezi Olayları”nın birinci yıldönümünde bize bu direnme ruhunu veren genç insanları bir kez daha kutluyoruz.
Bu direnişin gerçek bir bayram olarak kutlandığı özgürlüğün ve demokrasinin en büyük değerimiz olduğu günlerde yaşamayı hak ettiğimizi biliyoruz. Bu direnişin bugünlerin sebebi olmasını diliyoruz.
Son olarak toplumumuza, Çanakkale halkına ve tüm yurttaşlarımıza sesleniyoruz.
“Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!”
“Silin gözyaşlarınızı”…
Doç. Dr. Coşkun BAKAR
Çanakkale Tabip Odası Yönetim Kurulu Adına