Genel

DEPREM !!!

Yayınlandı

-

Türkiye depremler ülkesi.  Hazırlıksıklık ve bilinçsizlikten depremlerde büyük acılar yaşadı bu ülke. Önümüzde bir Marmara Depremi var. Uzmanların büyük çoğunluğu,  söz konusu bu depremin kaçınılmaz olduğu ve  depremin  Çanakkale’yi de büyük oranda etkileyeceği konusunda  hemfikir.  Anadolu’daki  antik dönem deprem tarihine baktığımızda ise depremlerin sanki alışılmış bir ‚felaketler’ gibi algılandığını görmekteyiz.  Günümüzdeki  deprem  algılaması da pek farklı değil. Hüküm süren bu yaklaşım nedeniyle, hem İstanbul hem de Çanakkale’nin, yakın gelecekte ‚olacak’ deprem nedeniyle, gereksiz yere büyük acılar yaşayacığını yazmak‚ kehanet’ olmasa gerek.

Eski depremlere göz atmak belki de günümüzdeki tutumu daha iyi anlamak ve ona karşı önlem almak için iyi bir çıkış yolu olabilir:

Antik Dönem kaynaklarında depremle ilgili veriler hiç eksik olmaz. Ünlü tarihçi Tacitus M.Ö. 17’de Anadoluyu yerlebir eden „12 Kent Depremi“ni şöyle anlatır: „Aynı yıl 12 Anadolu kentinde deprem oldu. Deprem geceyarı meydana geldiği için çok şaşırtıcı ve etkisi de bir o kadar korkunç olmuştu. Bu kez diğerleri gibi dışarı çıkıp kurtulmak da mümkün olmadı,  çünkü insanlar yerde açılmış büyük yarıkların içine düşebilirlerdi. Anlatıldığına göre bu kez dağların çöktüğü, düz yerlerde yüksekliklerin oluştuğu ve yakıntıların arasında alevlerin püskürdüğü görülmüştü. En büyük zararı Sardis kenti görmüş ve bu nedenle kente yardımlar yapılmıştı. İmparator10 milyon sester verileceğini ve kentin beş yıl bütün vergilerden muaf tutulacağını söyledi. Sipylos Dağı’ndaki Magensia (Manisa) kenti ise en çok zarar gären ikinci kent oldu ve bu nedenle kente yardımlar yapıldı. Temnos, Philadelphia, Aegai, Apollonis, uzaklardaki Mostene ve Makedonyalı olarak adlandırılan Hyrcania, Hierocaesarea, Myrina, Kyme ve Tmolos da aynı süre içinde vergilerden muaf tutuldu ve durum değerlendirmesi yapmak, yardım sağlamak için bir senoto üyesinin gönderilmesi kararlaştırıldı...“.

Antik Dönem’deki deprem ve benzeri felaket yorumlarında tanrılar, politik ve dinsel amaçlara alet edilmiştir. Doğal felaketler aynı zamanda  propoganda ve dinsel amaçlar için sık sık kullanılırdı. Hatta hristiyanlar arasında, bu konuyla ilgili teolojik bir etik bile  bu işe alet edilmiştir. Tanrının sık sık yeryüzüne felaketler yollamasını insanlara  nasıl anlatılmalıdır? Bu soruya ilk kez Erken Hristiyanlık Dönemi (M.S. 2. yüzyıl 3. yüzyıl başı) kilise yazarlarından Kartacalı Tertullianus cevap verir: „Doğanın bereketi değil, felaketler insanı tanrıya inanmaya yönlendirir“. Antakyalı Aziz Ionnes Khrysostomus ise depremlerin, insanları ruhsal açıdan güçlendirdiğini söyelemiştir. Filistin’de 419 yılında meydana gelen bir deprem sonrasındaki binlerce kişi hristiyan olmak için kiliselere akın etmişlerdir.  Konunun ilginç bir yönü ise, 6. yüzyılda yaşayan Kilikialı filosof Simplikios’un da hristiyan olmadığı halde benzeri argümanlar sunmasıdır: „Dünyadaki kötülükler bir ilacın acı parçalarıdır“.  Burada Aziz Paulus’a atfen anlatılan bir mucizeden de bahsetmek gerekir. İncil’in „Resullerin İşleri“ bölümünde anlatılan bu olay, Paulus’un  yoldaşı Silas’in, Makedonya’nın Philippi kentinde, halkın şikayeti üzerine atıldıkları zindanda geçer: „Geceyarısına doğru Paulus ve Silas dua ediyorlar ve tanrıya ilahiler okuyorlardı. Mahkümlar da onları dinlemekte idiler. Ansızın büyük bir deprem oldu, öyle ki zindanın temelleri sarsıldı ve hemen bütün kapılar açıldı ve herksen serbest kaldı“.

Olayları bu şekilde yorumlamak hristiyanlığın doğal hakkıydı sanki. Bunlardan uzun zaman önce  (M.Ö. 1. yüzyıl) Romalı devlet adamı ve düşünür Cicero bile felaketleri, dünyayı yeniden yorumlamak için iyi bir fırsat olarak kabul ediyordu. Ancak bunu söylerken de, yeni bir dünya yorumunu yapabilmek için, felaketlerden canlı kurtulmak gerektiğinin altını çizmeyi  de ihmal etmiyordu.  Antik Dönem deprem yorumlarında göze çarpan diğer önemli özellik ise, depremö felaketin savaşlarda yardımcı olarak görülmesiydi. Tarihçi Thukydides’e göre M.Ö. 414 yılında Peloponnes Savaşı sırasında meydana gelen bir deprem, Spartalıların Argos kentine saldırmasını engellemiştir. Thukydides’in anlattığı diğer bir olay ise, M.Ö. 412/413 kışında geçer. Komutan Astyokhos’un emrindeki savaş gemileri Spartıların müttefiki Kos’a saldırırlar; ancak Spartalılar karaya çıktıklarında yapacak pek bir şey kalmamıştır. Çünkü kent depremle yıkılmış, savunma duvarı yerle bir olmuş ve kent halkı dağlara kaçmıştır.

Osmanlı tarihinde de benzeri bir olay yaşanmıştır. Gelibolu’da 1356’da (Orhan Gazi döneminde) bir deprem olmuş, Bizanslılar kaleden dışarı kaçmışlardır. Bu sırada kaleyi kuşatmakta olan Türk askerleri de kaleyi kolayca ele geçirmişlerdir. Bizans İmparatoru II. Andronikos, Orhan Gazi’ye kaleyi nasıl aldığını sorduğunda; Orhan Gazi’nin verdiği cevap şölyedir: „Deprem oldu. Sizinkiler kaleden kaçtılar. Askerlerimiz de içeri girdi. Görüyorsunuz ki Allah sizi dışarı atıyor, bizi de kaleye sokuyor“.

Döneminde çok kültürlü ve iyi eğitim görmüş bir kişi olarak kabul gören Romalı devlet adamı ve düşünür Cicero’nun, Hellenistik devir filozoflarının ortaya attığı, tanrılara inanmanın doğal felaketler sonucu ortaya çıktığı tezini desteklediği bilinir. Bu görüşe göre, felaketler sırasındaki ve sonrasındaki korku, insanların kurtuluşu tanrılarda aradıkları ve bunun da tanrısal özün temelini oluşturduğu kabul edilmektedir. Cicero, bu düşüncelerini daha detaylı olarak da açıklar: Ona göre insanlara korku salıp, tanrının varlığına inandıran olaylar „şimşek, fırtına, gökgürültüsü, kar fırtınası, dolu, salgın hastalıklar, deprem, yer altından taş, yağmur ve ani toprak kaymalarıyla birlikte sık sık gelen gümbürtüler, insan ve hayvanlardaki normal olmayan doğumlar ve de gökyüzünde yanan bir meşale gibi ortaya çıkan felaketler“dir.

Yine antik dönemde M.Ö. 5. yüzyıl filosoflarının depremi  jeolojik açıdan açıklamaya çalıştıklarını da görüyoruz.  Ancak sonuç olarak kesin olan şu ki; depremi nasıl açıklarsanız açıklayın ( teolojik  ya da jeolojik),  hazırlıksız yakalandığızda,   deprem size ve çevrenize gereksiz  büyük acılar yaşatacaktır.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version