Zaman hızla akıp giderken heybesine kattıkları bilgi, birikim, insan ve sevgi kişinin en büyük değerleri, en büyük mirası oluyor. Hayatın kendisinin bir okul olduğu, öğrenmenin hiçbir zaman hiçbir koşulda sona ermediğini kavrayanlar günün sonunda kazanan oluyor.
Bu hafta konuğum aslında bu anlamda en iyi örnek olabilecek isimlerden birisi. Yalnızca bir kimlikle yetinmeyen elini attığı her alanda sağlam adımlar atan, emek harcayan bir isim Yrd. Doç. Dr. Halil Ersin Avcı.
Kendisi ile konuşabileceğiniz, sözünün olduğu o kadar fazla konu var ki araya kendi merakımda girdiğinde programın sohbetin akışına kapılıp gittiğini gördüm.
Öncelikle hocamı tanıyarak başladık elbette, Yrd. Doç.Dr. Halil Ersin Avcı Çanakkaleli( Ezine). Kendisi aslına bir tarihçi, Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi. Buraya kadar normal bir akış var fakat hocamız aynı zamanda İletişim Fakültesinde de öğretim üyesi ve Dekan Yardımcısı. Fakat yalnızca Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi değil Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Öğretim Üyesi olarak görev yapıyor ve aynı üniversitensin bünyesinde yer alan Marmara Medya Merkezi Müdürlüğü görevi yapmakta.
Çok yönlü oluşu üzerinde devam ediyoruz. Tarihçi bir iletişimci… Avcı, aslında bütün bu sürecin tarih eğitimi ile şekillendiğini eğitimdeki arayışların beraberinde farklı bir alanda uzmanlaşmayı getirdiğini vurguluyor. Tarihi yalnızca insanlara anlatmanın yeterli olmadığını aynı zamanda göstermek gerektiğini, fark ettiklerini bu yönde yaptıkları çalışmaların beraberinde tarihin iletişimden yola çıkıp, iletişimin tarihine ulaştıklarını, şimdilerde de kendisini tam iletişimin ortasında bulduğunu söylüyor ve tüm bunların yanı sıra eğitim fakültesinde uzmanlık alanında, İngiltere’nin Orta Doğu Politikası, Dış Politika, Ermeni Meselesi ve Askeri Stratejiler üzerine çalışmalarını sürdürdüklerini belirtiyor.
Batılar sinemada oynayacakları tribünü iyi seçiyor…
İletişim fakültesinde de vermiş olduğu dersler kapsamından yola çıkarak Dünya sineması üzerine bir sohbet gerçekleştiriyoruz. Dünyada ve tabi ki özellikle Amerika’da sinemaya bağlı dönen devasal bütçelere, bununla şekillenen siyasete ve teknolojiye değiniyoruz. Bizlerden en büyük farkının batı sinemasının oynayacağı tribünü iyi seçmeleri olduğunu, çektikleri her filmin mutlaka hitap edeceği özel bir kitlenin olduğunu belirtiyor.
Piyasa Şartları İçerisinde Danışmalara Pek Danışılmıyor
Ülkemizde birçok film ve dizi kadrosunda tarih danışmanı olarak çeşitli isimler yer almakta. Bu isimlere rağmen ekran karşısında gördüklerimiz, izlediklerimiz pek de okuduğumuz ve bildiğimiz geçeklerle örtüşmüyor. İşte bu noktada hem tarihçi hem de iletişim ve sinemadan bir isim varken karşımızda bu durumun geçerliliğini soruyoruz… Elbette ki aldığımız cevap bizi maalesef şaşırtmıyor. Bu isimlerin birçoğunun projelerde isim olarak yer aldığını ve bunun karşısında ücretlerini aldıklarını geri kalan kısmıyla pek ilgilenmediklerini vurguluyor Yrd. Doç. Dr. Halil Ersin Avcı..
Muhteşem Yüzyıl Çok İyi Bir PR ile ortaya çıktı
İşte büyük medya oyunlarından biri daha. Çok eleştirilen dizilerden biri Muhteşem Yüzyıl diyoruz… Öncelikle dizinin kendi amacına ulaştığını ilk çıkışında dahi çok büyük bir halkla ilişkiler çalışmaları ile ortaya çıktığını söylüyor. Avcı, öncelikli hedeflerinin muhafazakar kesimin tepkisini çekerek, onları kışkırtarak bunun sonucunda da bir kısım halkın onları mahkemeye verdiklerini projenin bu noktada reklam konusunda fazlasıyla amacına ulaştığını belirtiyor ve Muhteşem Yüzyıl Dizisi’nin tarihi gerçekler ile hiçbir ilişkisinin olmadığını sözlerine ekliyor.
Braveheart’ı (Cesur Yürek ) filmini 68 kez izledim…
Avcı, İzlediği filmleri eleştirel bir bakış açısıyla çoğunlukla bu konuda yetkin isimlerle izlediğini ve çeşitli kritikler yaptıklarını dile getiriyor. Hatta yalnız olduğu zamanlarda bile mutlaka bir cihaz veya not defteri yanında bulundurduğunu söylüyor.
Hayatında en beğendiği ilk üç filmi soruyoruz hocamıza. Braveheart (Cesur Yürek, Yüzüklerin Efendisi ve Star Wars olarak sıralıyor. Bu filmlerin arasında ise Braveheart filmini tam 68 kez izlediğini söylemesi bizi şaşırtırken hemen arkasından ekliyor “Bir o kadar daha da izleyebilirim…”
…
Sinema, medya ve iletişime dair sohbetimiz sürerken aslında konuyu Yrd. Doç. Dr. Halil Ersin Avcı’nın akademik çalışmalarına getiriyoruz.
Çanakkale’ye Çanakkale dışından daha fazla ilgi var…
Çanakkale Savaşları konusunda birçok farklı şehirde seminerler veren Avcı’ya bir Çanakkaleli ve akademisyen olarak Çanakkale’yi, Çanakkale dışında anlatmanın nasıl bir duygu olduğunu soruyoruz. Çok güzel ve Çanakkale de yaşayamadığımız bir duygu diyor Avcı ve ekliyor “Çanakkaleliler Çanakkale Savaşları ile pek ilgili değiller, hatta hiç ilgili değiller..”
…
Baştada söyledik ya alan geniş ve söyleyecke çok sözü olan bir insan karşınızdaki…
Son dönemde yaşanılan olaylar azımsanmayacak nitelikte. Ülkemizde ve etrafımızda olup biten gelişmeler karşısında ne derece farkındayız bilinmez ama iyi yada kötü tarihe tanıklık ettiriyor bizleri…
Türkiye Fiilen Savaş Durumunda…
Etrafımızda olup bitenleri basit bir terör hadisesi olarak tanımlayamayacağımızı söyleyen Avcı, aslında Türkiye’nin şu anda fiilen bir savaş konumunda olduğunu söylüyor. Asimetrik ve psikolojik bir savaş içerisinde mücadele ettiğimizi, bunlara sosyal medyada hatta normal medyada da her gün yayınlanan birçok moral bozucu amaçlı ve provakatif paylaşımların eklendiğini vurguluyor ve örneklendiriyor.
Şuanda Ülkemizde olan biten olaylar kesinlikle bir terör hadisesi değil…
Yrd. Doç. Dr. Halil Ersin Avcı ülkemizde yaşanılan terör olaylarını işte böyle tanımlıyor. “Şu anda ülkemizde olan biten olaylar kesinlikle bir terör hadisesi değil. PKK’nın kemdi başına gerçekleştirdiği terör olayları kesinlikle değil” diyor bu yaşanılanlar… Bütün bunların artmasındaki sebeplerin başında Türkiye’yi Suriye ile savaşa sürüklemek olduğunu söylüyor.
Ülkemizin Suriye’de yaşanılan olayları ve zaman zaman da eleştiri alan Suriyeli mültecilere yaklaşımını sorduğumuzda ise aldığımız cevap bizi milli değerlerimize götürüyor. Bazı soruların cevaplarını arama için çok da uzaklara bakmamak gerektiğini, cevapları kendi içimizde aramamız gerektiğini hatırlatıyor.
Konuşulan daha birçok konu var ben çok keyif aldım… Program sonrasında geri dönüşlere bakarsak dinleyenlerimiz de beğenmişlerJ… Sohbetimize dair geri kalan tüm detayları http://kampusfm.comu.edu.tr/?programlar=gulsah-baruk-ile-kampus-vizyon-2 linkine tıklayarak ulaşabilirsiniz…
Bu arada dinlediğinizde bulacağınız birkaç dikkat çekici başlıkların bir kaçını ise aşağıda sıraladım…
Welcame ( Yrd.Doç.Dr.Halil Ersin’in editörlüğünü yaptığı dergi)…
İstanbul Gezi Rehberi Kitabı…
Braveheart (Cesur Yürek)…
Türk Sinemasındaki gelişmeler…
Bizim filmlerimizde köylü karakterini oynayanları görünce soruyorum acaba Kadıköylü mü Mecidiyeköylü mü?
İyi oyuncular zaman zaman karakter problemi yaşarlar….
Alpa Cino Baba filminden sonra bütün filmlerinde aynı rolü oynamıştır.
Anjaline Julei bir marka ve marka ajan olmaz…
Güçlü İnsanlar Korunmaya ihtiyaç duyarlar ama süper güçler tehlikeyi çıkacağı yerde yok eder…
Kadıköylü mü Mecidiyeköylü
01 Ekim 2012 at 14:39
Bizim filmlerimizde köylü karakterini oynayanları görünce soruyorum acaba Kadıköylü mü Mecidiyeköylü mü? tespitine çok güldüm. Hay çok yaşa sen hoca….
kolko
22 Kasım 2012 at 19:36
welcame, alpa cino, anjaline julei kim? ne?